|9| Benim adım Nehir dedi bütün içtenliği ile gülümseyerek. Benim adım da Deniz dedi karanlığın içinde parlayan gözlerine bakarak.
Ardından, Nehir'in parmaklarını tek tek sevgiyle öpmeye başladı.
Sonra, "Burası benim dünyam." diyerek Nehir'in avucunun içini öptü.
Güldü, gülümsedi, gülümsediler....
|9.|
Hava kararmaya başlamıştı. Bulutların sakladığı ay ortalığa fevkalade bir ışık yayıyordu. Kafeden kalktık ve ellerimizde poşetlerle yokuş yukarı, eve doğru yürümeye başladık. Sokağın başını döndüğümüzde, önümüzü karanlık suratlı iki kişi kesti. Korkuyla yüzlerine baktığımda, kısa boylu olanı, kollarını açarak: "Nereye?" dedi tiksinç sesiyle. Yüzünü, saçı ve sakalı kaplayan bir diğer karanlık suratlı adam ise ağzındaki sigarayı yere atarak "Ne bu acele?" dedi lağım gibi kokan nefesiyle. Ve kolumu çekiştirmeye başladı. Bakışlarımı kardeşime çevirdiğimde, zangır zangır titremeye başlamıştı bile. Kardeşimi arkama alarak ona siper oldum ve korkularımı hiçe sayarak bütün cesaretimle, karanlık suratlı adamların karşına geçerek diklendim:
"Sana ne! Şimdi önümüzden çekilmezseniz avazım çıktığı kadar bağırırım." diyerek kısa olanını, bütün gücümle ittim.
Bu cesaretim nereden geliyordu? Galiba kardeşim korkmasın diye ona güven verebilmek için bildiğin cesur yürek olmuştum. Ama içimden, "Ne yapacağım, şimdi ben?" diye geçiriyordum. Cümlelerim karanlık suratlı adamlara komik gelmiş olacak ki birbirlerine bakarak sinsi bir gülüş attılar. O anda saçı sakalı birbirine karışmış karanlık suratlı adam Beril'in kolunu çekiştirmeye başladı. Birden kendimi yere atarak avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım:
"Deniz, Denizzzzzzzzz!.."
Tek çarem buydu. Annemin ve babamın sesimi duyması imkansızdı. Tabii kalbim küt küt atmaya başladı. Ya Deniz sesimi duymazsa? Birden uzun boylu, kemerli burunlu, yüzünde lekeler olan, alnı epeyce geniş, seyrek bıyıklı karanlık suratlı adam, beni kollarımdan tutarak yerden kaldırmaya çalışıyordu. Sokaktaki evlerin ışıkları birden sönmüştü. Pencereden kısa saçlı bir kadınla göz göze geldiğimizde gözlerimi çaresizce kadının gözlerine diktim. Kadın birden:"Ne yapıyorsunuz siz." diye yüksek sesle konuştu. Karanlık suratlı adamlar ise:
"Ha bu ikisi bizim kızlar, evden kaçmışlar. Sizi ilgilendiren bir durum yok hanımefendi! Girin içeriye karı kısmına laf düşmez! "diye sert bir şekilde bağırmaya başladı sağ elini yumruk yaparak. Kadın korkudan pencereyi kapatarak içeriye girdi. Sokak kapkaranlıktı, sokağın başını aydınlatan ise sadece dolunaydı. Son kez şansımı denemek için yine "Ne olur yardım edin!" diye bağırdım. Ama nafile! Kimse müdahale bile etmedi. Yanımızdan orta yaşlı bir adam umursamaz tavırlarla telefonuna bakarak geçti. Korkuyordum, hem de iliklerime kadar... Karanlık suratlı adam sertleşmiş parmaklarıyla yanaklarımı sıkarak "Sus" dedi sinirle. Bütün gücümle, ellerimle adamı itiyordum. Sokağın sağ tarafına park edilmiş, şahin markalı arabaya doğru sürüklenmeye başladığımız anda sokağın sonuna doğru baktım çaresizce. Deniz'in koşarak geldiğini görünce, karanlık suratlı adamın koluna dişlerimi geçirdim. Adam acı içinde başımı ittiğinde, yere düştüm. Deniz, elindeki sopayı havaya kaldırarak:
"Ne oluyor lan burada? İlla dövdürecek misiniz lan kendinizi? Bu kaçıncı vukatınız? Bırakın o kızları!" dedi sinirle.
Deniz kaşlarını çatarak seyrek bıyıklı adama "Kaybolun" anlamında bir bakış attı. Adam hiç itiraz etmeden, gıkını bile çıkarmadan arabasına doğru yürümeye başladı. Seyrek bıyıklı adam:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Ficción GeneralTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...