|29|Güçlü olan daima zayıfı ezerdi, vahşi dünyada birinci kural buydu. Nehir, vahşileşmiş insanların; kendisinden güçsüz kişilerin gururlarını ve onurlarını vampir gibi emdiğine şahit olmuştu...
|29|
Sanki Hukuk Fakültesini kazanan ben değildim de uzaylıydı, sınıfın kıskanç kızlarının gözleri daima üzerimdeydi. Ne giydiğimden tut, ne yediğime kadar taklit edilir olmuştum. Bu durumdan oldukça rahatsızdım, çevrem günbegün yapay insanlarla dolup taşıyordu.
Derse geç kaldığım için giriş kartımı telaşla turnikeye okutup, Deniz'i arkamda bırakarak fakülteye doğru koşmaya başladım. Sınıfa sonradan girince, bütün gözlerin üzerimde olmasından tedirgin oluyordum. Nefes nefese amfinin kapısına geldiğimde, dağılan saçlarımı gelişigüzel düzelterek, beni izleyen gözler eşliğinde, arka sıralara doğru yürümeye başladım. Kimseyle göz göze gelmemeye ayrıca özen gösterirken, mikrofondan gelen sese doğru başımı endişeyle çevirdim.
"Ooo ilk günden geç kalmalar başlamış. Arkadaşlar bu konuda çok hassasım. Bir dakika bile geç kaldıysanız lütfen ara verilene kadar derse girmeyin." dedi burnunun ucuna düşmüş gümüş renkli gözlüklerini kaldırarak.
Utana, sıkıla, büzüle büzüle "Affedersiniz hocam." dedim ezilip büzülerek. Gözlerimi hocaya kilitlediğim için önümde duran basamağa takılarak sırtüstü yere düştüğümde acıyla inledim. Tabii bütün sınıf katıla katıla gülmeye başlamışlardı. Gülünecek ne vardı ki acaba? En önde oturan kıvırcık saçlı kız elini uzatarak:
"İyi misin?" dedi.
"İyiyim, iyiyim..."
Kürsüde oturan hocanın yüzünde hala o ciddiyet vardı. Kıvırcık saçlı kızın elinden tutarak düştüğüm yerden kalktım ve etrafıma bakmadan herhangi bir sıraya oturdum. Ne garipti insanoğlu, yerde öylece yatarken beni kaldırmak yerine gülmeyi tercih etmişlerdi. Vurun bakalım düşene bir tekme de siz vurun! Bu sınıfı sevmeyeceğimi şimdiden anlamıştım. Bencil insanları ömrüm boyunca hiç sevmemişimdir zaten. En önde oturan kıvırcık saçlı kız sürekli arkasına bakarak bana gülümsüyor, "İyi misin?" diye sorup duruyordu. Gözlerimi kırpıştırarak iyiyim anlamında gülümsemeye çalışıyordum. Anlaşılan koca amfide tek seveceğim kişi sen olacaktın kıvırcık saçlı kız.
Dersin bitiminde kapının önünde görünen sevgilime gülümsedim. Yanıma doğru gelip "Kahve içmeye ne dersin?" dedi saçlarımdan öperek.
"Tabii sevgilim." dedim gülümseyerek.
Kapıya doğru yürüdüğümüzde aniden arkamı dönüp baktığım zaman en önde oturan kıvırcık saçlı kız gözleriyle ikimizi süzüyordu. Ama öyle güzel bakıyordu ki, gözleri ışıl ışıldı. Gülümsüyordu...
"Bizimle kahve içmek ister misin?" dedim.
Önündeki notlarına bakarak:
"Rahatsızlık vermeyeyim. İsterim tabii ki." dedi gülümseyerek.
"Ne rahatsızlığı hem tanışmış oluruz."
Hep beraber bahçeye doğru yürümeye başladık. Çınar ağaçlarının gölgelediği bir bankın altına oturarak kahvelerimizi içmeye başladık.
"Bu arada ben Nehir."
"Ben de Deniz."
Memnun oldum. Benim ismim de "Ayperi" dedi elleriyle yüzüne gelen saçlarını sıvazlayarak.
"Ayperi, ne güzel bir isim."
Gülümsedi...
Ayperi'nin aslında ikinci sınıfta olması gerekiyormuş ama alttan dersleri kaldığı için üst sınıftan ders alamamış. O yüzden bu sene ve diğer seneler de bizimle birlikte okuyacakmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Narrativa generaleTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...