|19|Bozuk kaldırımlar, yanıp yanıp sönen sokak lambaları zerre umurunda değildi. Aklında sadece uçsuz bucaksız Deniz vardı. Kaşlarını kaldırarak bir süre düşünmeye başladı. Bu koca Deniz, neden vardı? Bilinmek, keşfedilmek için mi, yoksa gökyüzüyle kavuşmak için mi?
|19.|
Kahvaltımızı yaptıktan sonra mutfaktan aşırdığım yoğurt kutusunu odama gizlice götürürken, kardeşime de kaş göz işareti yaparak odaya gelmesini söyledim. Havada bunaltıcı bir sıcak vardı. Terleyen ellerimle ağrılarım birleşince müthiş ızdırap çekiyordum. Yoğurt kutusunu elimde gören kardeşim şaşkın şaşkın peşimden odaya girdi. Yatağın üzerine oturarak, tişörtümü çıkarıp kollarıma ve boğazıma yoğurdu iyice sürmeye başladım. En azından yoğurt ağrılarımı biraz olsun hafifletiyordu.
"Öyle deli deli bakma, al şunu sırtıma da sür. Ellerim yetişmiyor."
"Çok acıyor mu?"
"Acımaz mı deli kız! Hadi sür sen geçer iki güne."
"Bu böyle olmaz, anneme söyleyelim Nehir. Hastaneye gidelim."
"Senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor sanırım sevgili kardeşcağazım."
Beril yoğurdu sırtıma sürmeye başladığında, dudaklarımı acıyla birbirine bastırdım. Ardından, yoğurdun vücudumda kuruması beklemeye başladım. Ardından duşa girerek bedenimi iyice yıkadım, kuruladıktan sonra üzerime salaş bir gömlek giydim.
Deniz'den gelen "Seni özledim, merak ediyorum" mesajıyla hemen hazırlanmaya başladım. Mesajına karşılık "Saat ikide sizin kafede buluşalım mı?" yazarak gönder tuşuna basmakla basmamak arasında gidip gelirken aniden telefonum titremeye başladı. Gelen mesaj Deniz'dendi. "Daha fazla dayanamadım acil seni görmem lazım, özledim" mesajına karşılık gülümsedim. Kapatıcıyla boynunu kapattıktan sonra bordo renkli bir rujla makyajımı tamamladım. Deniz bana bordo rengi çok yakıştırırdı. Freş kokulu parfümü de sıkarak evden çıkmak için kapıya doğru yöneldim. Arkamda duran gölgenin beni izlediğini hissediyordum. Aniden döndüğümde Ali Bey'le göz göze geldik. "Nereye gidiyorsun kızım" dediğinde, olduğum yerde dona kaldım. Bana hesap sormaya zerre hakkı yoktu. İçimden sana ne dediysem de yüzüne söylemek yemedi tabii. "Eee şey arkadaşımla okulumu gezecektik de" dedim yutkunarak. Ali Bey'in yüzü iyice ciddileşmeye başlıyordu. Kaşlarını çatarak "Hangi arkadaş o? Dudağındaki ruj ne öyle? Hemen sil onu!" dedi öfkeyle. Bu adam ne zamandır benim hakkımda karar vermeye başlamıştı ki? Önce terk et sonra sahipleniyormuş ayaklarına rujuma takıl! Tabii bütün bu cümlelerimi Ali Bey'in yüzüme dahi bakmadan ayakkabılarımı giymeye çalışırken düşünüyordum.
Annemin bize doğru gelen ayak seslerine doğru kulak kabarttım. Hadi anne gel de şu adamdan kurtar beni diye içimden geçiriyordum.
"Ne güzel olmuşsun kuzum. Nereye böyle?"
"Arkadaşla okuluma bakacağız da."
"Tabii kuzum git git. Ama dikkat et kendine. Bu arada rujun çok yakışmış."
Annemin iltifatları üzerine Ali Bey'in bakışları iyice sertleşmişti. Sanki burnundan soluyordu. Anneme ters ters bakarak: "Neresi güzel bunun" dedi. Annem ise daha ılımlı ve güleç bir kadındı. Gülümseyerek "Genç kız o Ali karışma." dediğinde annemi onaylarcasına gözlerinin içine baktım. Kapının aniden çalmasından korkuyordum. Ali Bey ile Deniz'in karşı karşıya gelmesini istemiyordum. Şimdi hiç zamanı değildi hem de hiç.
Annemin yanağına öpücük kondurarak evden ayrıldım. Deniz'in kafesine doğru yürümeye başladım. Hafif esen rüzgârı ve ıhlamur ağaçlarının kokusunu içime çektim. Gözlerimi kapatan eli hissedince irkilerek: "Ah!" dedim endişeyle. Muzurluk yapan kişi olsa olsa Deniz olurdu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Fiksi UmumTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...