31. BÖLÜM

2.1K 271 83
                                    

|31|Gösterişli binaların olduğu sokağa gelince, başını çıplak ağaca doğru çevirdi. Binaların arasında inadına ayakta kalmayı başarmış dut ağacıydı gördüğü. Fakat bu işte bir terslik vardı, henüz sonbahar gelmemesine rağmen dut ağacı bütün yapraklarını dökmüştü. Nehir, durup şakaklarını ovdu. "Ama dedi ama bu imkansız, sana kim zarar verdi?" dedi sesi titreyerek. Dallarını zorlukla kaldıran dut ağacı, hüzünlü bakışlarını Nehir'e çevirerek: "İnsanlar, insanlar..." deyip yutkundu.

Nehir bu aralar çok sık rüya görmeye başlamıştı. Uyandığında telaşla pencereye koştu...

|31.|

Zaman su gibi akıp geçiyordu, aslında zamanı tutmak istersin, güzel anlar hiç bitmesin hep devam etsin istersin ama tutamazsın. Kayıp gider ellerinden...

Üniversite, Deniz olmadan bir hiçmiş. Bütün gün kampüste dolanıp duruyordum. Ayperi'yi soracak olursanız o evlendi. Hem okuyup hem de evliliğine devam edecekmiş. Zor iş doğrusu. Hayatta iki işi aynı anda sürdüremem. Dersleri kurtarayım derken evliliğim biter mazallah, evliliğe odaklansam bu sefer de derslerden kalırdım. Yok yok ben yapamam, hiç bana göre değil. Helal kız sana Ayperi!

Hafta sonları ise düzenli olarak Deniz'le buluşuyorduk. Anlayacağınız hayatım tek düze olarak devam ediyordu.

DÖRT SENE 5 GÜN SONRA...

"Haydi Nehir geç kalacaksın."

"Geliyorum anne."

"Bir günde zamanında hazırlan e be kızım ya!"

"Geldim geldim. Senin tontiş yanaklarını yerim yer."

"Şımarma kızım, ay sıkma yanaklarımı." dedi gülümseyerek.

"Beril nerede anne?"

"Bakkala gitti, gelir şimdi. Bugün senin için özel bir gün. Heyecanlı mısın?"

"O okuldan kurtulayacağım için mutluyum."

Gözlerini kapıya doğru dikerek.

"Beril de geldi. Haydi bakalım düşün önüme, güzel kızlarım."

Taksiyle evin önünde bekleyen sevgilimi görünce kocaman sarılarak, yanaklarını öpücük yağmuruna tuttum.

"Deniz Bey, bu ne şıklık böyle?" dedim kravatını düzeltirken.

"Yanında sönük kaldım güzel göz. Bordo yakışmış, çok güzelsin..." dedi kaçamak kaçamak gülümseyerek.

"Hadi ama kapının önünde sohbet mi edeceğiz. Binin bakalım taksiye." dedi annem.

Hep beraber taksiye bindik. Deniz siyah bir takım bir elbise giymişti, Beril ise pudra rengi viskon diz üstü bir elbise giymişti. Annemi merak ettiniz değil mi? O da haki yeşili bir gömlek ve siyah kumaş pantolon giymeyi tercih etmişti.

Mezuniyetin yapılacağı yere geldiğimizde tören alanı tıklım tıklımdı.

"Sizi görebileceğim yere oturun yeter." diyerek yanlarından ayrıldım.

Bizim sınıfı bularak bende onlara katıldım. Hukuk Fakültesinin askerleri gibi ip gibi sıraya girdik. Bizim sınıfın uyuzları en önde pankartları tutuyorlardı. Ben ortalardaydım. Gözlerimle annemleri arıyordum. Herkesin ailesi yerini almıştı. El sallayanlar, seslenenler, hop oturup hop kalkanlar, güneşten kızaranlar, kucağında bebeğini uyutmaya çalışanlar anlayacağınız herkes oradaydı. Standı bir tur dönerek turladık. Sonra, yine yine u şeklinde sıraya girdik. Fakültede dereceye girenlerin isimleri tek tek okunup sahneye davet edildi. Sıra bizim bölüme gelmişti. Yanı başımda duran Sevgi:

EN ACI AŞK (BİTTİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin