|20|Bulutlar yeryüzüne inmiş, göz gözü görmüyordu. Nehir, elleriyle etrafını yokladı. Bir anda bütün herkes bu dünyadan silinip gitmişlerdi. Tek başınaydı. Korkuyla sağa-sola koşmaya başladığında bulutların içinden el ele gelen Deniz ve babasını görünce derin bir oh çekti. Çatılan kaşları yumuşadı, gülümseyerek onlara doğru koşmaya başladı ama ne kadar hızlı koşarsa koşsun hep aynı yerdeydi. Bir milim bile ilerleyememişti. Bütün bunlar nasıl oluyordu?
|20.|
Sesleri duyan hemşireler hemen odaya doluştular. Yüzünün yarısını kaplayan gözlüğü, belirgin elmacık kemikleri, sağ gözünün kenarında ben olan hemşire elindeki tansiyon aletini siyah deri koltuğun üzerine bıraktı ve gözlüklerinin ardına saklanan gözleriyle:
"O ses neydi?" dedi cırtlak sesiyle.
Deniz hemşireyi aşarak odanın dışına hızlıca çıktı. Öylece saf saf etrafa bakıyordum. Hemşirenin cırtlak sesiyle irkildim.
"Duvarla mı konuşuyorum ben? Bir sorun mu var amca? İyi misiniz?"
"Ben de anlamadım kızım ben de anlamadım." dedi hafifçe dudaklarını aralayarak.
Gelen hizmetli Deniz'in yere döktüğü yemekleri söylene söylene temizlemeye başladı. Kapının önüne çömelmiş bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlayan sevgilimin yanına doğru çömeldim ve ona sımsıkı sarıldım. Ağlamaktan kızarmış gözlerini yüzüme doğru çevirdiğinde yüzüme öyle çaresiz bakmıştı ki onu teselli edeceğime ben de onunla birlikte ağlamaya başladım. Avucunun içiyle gözyaşlarını sildi ve ardından çömeldiği yerden odanın içine kaçamak bakışlar attı ve boğuk bir o kadar da titrek sesle ''O içerde yatan benim babam Nehir'' dedi. Yüzünü avuçlarımın içine aldım ve ''Her ne olursa olsun senin baban, ona sahip çık! Lütfen her şeyi ona anlat'' dedim. Kaşlarını çattı ve başını eğerek düşünmeye başladı. Odada hemşirelerle yalnız kalan Deniz'in babasına doğru bakış attım. Sol kolunu zoraki kaldırarak yanına gelmemi söylemek istercesine kolunu hareket ettirmeye çalıştı. Deniz'e doğru baktım ve ''Hadi sevgilim beraber gidelim'' dedim. Titreyen ellerini tuttum ve odaya doğru yürümeye başladık. Odaya girdiğimizde hemşirelere:
"Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz?"
Gözlüklerinin ardından bize doğru bakan hemşire:
"Burada kararları siz değil biz veririz. Ayrıca kötü bir şey yapmayacağınız ne malum. Siz kimsiniz in misiniz cin misiniz? Ne söyleyecekseniz bizim kontrolümüzün altında söyleyin."
İyice sinirlenen Deniz, camın kenarında duran saksıyı bir hışımla yere attı ve son derece üzgün sesiyle bağırmaya başladı:
"Bu adam var ya bu adam benim babam lan! Annemi ve beni bırakıp defolup giden adam!"
Şaşkın şaşkın birbirine bakan hemşireler:
"Güvenliği hemen odaya çağırın! " dediler.
Odada ne varsa yere fırlatan sevgilimi sakinleştirmeye çalışıyordum. ''Ne olur yapma korkuyorum!'' diye ağlamaya başladığımda Deniz bana sarıldı ve babasına doğru bakarak:
"Şimdi hak ettiğin yerdesin! Zamanında anneme layık gördüğün yerdesin. Sen bunların daha fazlasını hak ettin."
''Sus Deniz! Bu kadar ağır konuşma. Bak babanı buldun ona sarılmak yerine neden böyle yapıyorsun? Onu dinle ne olursun dinle! ''
Elleriyle yatağından destek aldı, yorgun bedeni, titreyen elleri ve gözyaşlarıyla dolmuş olan ela gözlerini Deniz'e doğru çevirerek:
''Oğlum, oğlu-'' dedi yorgun sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Tiểu Thuyết ChungTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...