|5|Başını kaldırarak gökyüzünü seyretti. Üzerine düşecekmiş gibi olan yıldızları elleriyle yakalamaya çalıyordu.
Zıpladı,
Zıpladı,
Zıpladı...
Ve sonra yere düştü, çamura bulanan dizlerini temizledi. Kaşlarını çatıp ellerini belinde birleştirerek gökyüzüne hınçla bağırdı.
"Bu kadar yakınken nasıl bu kadar ulaşılmaz olmayı başarıyorsun?"
|5.|
*Aşk kimilerine göre tanımlanamayan kimilerine göre ise ölü bedenlere can veren ab-ı hayattı.
Nihayet işlemler bitti. Derin bir nefes alarak rahatladım, artık yeni bir hayat bizi bekliyordu. Beril'le Semra Anne'nin bize aldığı eşyaları sırt çantamıza yerleştirdik. Kırmızı puantiyeli elbisemizi de giydik. Kardeşimin saçlarını tarayarak balık sırtı ördüm; balık sırtı örmesini bana Hacer Anne öğretmişti. Sen ne iyi insandın, Hacer Anne'm! Hem annem hem de öğretmenimdin...
***
Yetimhaneden ayrıldığımda Hacer Anne'nin her köşe başındaki hatıralarını ve Firdevs Anne'yi özleyecektim. Onlar bu dünyada hâlâ iyi insanların var olduğunun kanıtıydı...
Beril'le hazırlandıktan sonra Semra Anne ve Ali Bey'i beklemeye koyulduk. Beril acı ve mutluluk arasında arafta kalmıştı. Bir yandan ailesini kaybetmesinin üzüntüsünü yaşarken bir yandan ise yeni bir aileye kavuşmanın buruk sevincini yaşıyordu. Her daim dudaklarında zoraki bir gülümseme vardı.
Biz böyle derin düşüncelere daldığımızda Firdevs Anne merdivenlerden ağır ağır çıkıyor, nefes nefese yanımıza doğru geliyordu. Firdevs Anne boğuk bir sesle:
"Kuzularım benim hazır mısınız? Müdirenin odasında yeni aileniz sizi bekliyorlar. Buradan gittiğiniz zaman beni unutmayın! Eee mi kuzularım benim? Başınız sıkıştığında Firdevs Anne'niz her zaman yanınızda olacağından emin olabilirsiniz. Sizleri seviyorum." dedi; ardından burnunu çekerek gözyaşlarını üzerindeki yeleğiyle sildi.
"Firdevs Anne'm benim sen o güzel kalbini üzme, biz kardeşimle seni her zaman görmeye geleceğiz." dedim.
Firdevs Anne, yüzündeki üzüntüsünü gizlemeye çalışarak:
"Hadi bakalım benim güzel kuzularım, Semra Anne'nizi fazla bekletmeyelim. Eşyalarınızı aldınız mı?"
"Aldık, Firdevs Annem."
Firdevs Anne, Beril ve ben müdirenin odasına doğru yola koyulduk. Firdevs Anne artık epeyce yaşlandığı için merdivenleri inip çıkarken artık zorlanıyordu. Yavaş yavaş inmeye başladığımız zaman merdivenlerden gacır gucur sesler gelmeye başlamıştı, sanırım merdivenler de artık bizi taşımakta zorlanıyordu.
Müdirenin odasında bizi heyecanla bekleyen Semra Anne ve Ali Bey'in elini öpüp "Hoş geldiniz" diyerek gülümsedim.
Semra Anne, kırk altı yaşında bakımlı biriydi. Yüzündeki gülümseme hiçbir zaman eksik olmazdı. Güldüğü zaman yanaklarında beliren gamze güzelliğini adeta tamamlıyordu.
Semra Anne ve Ali Bey, evlilikleri boyunca çocuk sahibi olmaya çok çalışmışlar fakat rahim kanserine yakalanınca bu hayali yarıda kalmış. Semra Anne de yetimhaneden evlat edinmek istediğini Ali Bey'e söylemiş. Eşi de bu düşüncesine olumlu bakınca başvuru yapmışlar. Üç sene boyunca sıranın onlara gelmesini dört gözle beklemişler.
Bugün yıllarca çocuk sevgisine muhtaç bir aileye evlatlık veriliyorduk. İnşallah yeni ailemizin istediği gibi bir evlat olurduk.
Belki de yetimhanede kötü günler yaşamamızın sebebi gelecek güzel günler içindi. Biz şanslı olan kişilerdik. Hâlâ bir aileye sahip olmak için can atan arkadaşlarım vardı. İçimdeki burukluk biraz da onlar içindi. Hem hüzün hem de mutluluk vardı içimizde. İnsan aynı anda iki duyguyu nasıl yaşardı ki? Biz yaşıyorduk!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Fiksi UmumTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...