|27| Dut ağacının yapraklarından süzülüp gelen ışık huzmesi gözlerini kamaştırmaya yetmişti. Birdenbire nasıl olduysa kendini uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlasında bulmuştu. Koşmaya başladı ama geriye doğru baktığında geldiği yerler yanıp kül olmuşlardı çoktan. Korktu, bütün bunları nasıl yapabildiğine şaştı. Olduğu yerde durdu. Eğer biraz daha koşarsa önündeki ayçiçeği tarlası da geride bıraktıkları gibi olacaktı. Sadece durdu, hiç kımıldamadan, saatlerce durdu....
|27.|
*Adım adım takip eden zifiri karanlık, pisliklerle dolu bir gölge. Seniha!
İnsan korkularından kaçmaya çalıştıkça korkuları peşini bir gölge gibi takip edermiş. Geçmişimdeki karanlık yüz, iğrenç sırıtışıyla yanımdan hızlıca geçip gitmişti. Demek ki önceden de takip ediliyordum, yoksa nereden bilecekti ki yaşadığım yeri? İliklerime kadar tiksintiyle dolduğum andı.
Oturduğumuz masadan hızlıca kalkıp alışveriş merkezinin içinde Seniha cadısını aramaya başladık. Deniz sağa-sola doğru koşuşturuyor: "Nerede lan o ucube?" diye bağırıp duruyordu. Kaşla göz arasında ortadan kaybolmuştu. Mağazaların vitrinlerine hayranlıkla bakan otuz yaşlarında, minyon tipli kadına:
"Affedersiniz! Burada saçları bembeyaz, orta boylu, esmer bir kadın gördünüz mü?"
Gözlerini vitrinden alarak ilk önce baştan aşağıya bizi bir güzel süzdü. Elindeki cırtlak kırmızı çantasından çıkardığı telefona bir şeyler yazdıktan sonra ekranı bize doğru çevirdi. Ekranda yazan şuydu: "Sizi duyamıyorum." Deniz telefonuna bir şeyler yazdıktan sonra kadına gösterdi. Etrafına bakınmaya başlayan kadın, gülümsedikten sonra işaret parmağıyla dış kapıyı işaret etti. Teşekkür manasında kadının yüzüne bakarak gülümsedim.
Dış kapıya doğru geldiğimizde Seniha pisliği taksiye biniyordu.
Taksi durağına doğru koşmaya çalışan sevgilimin arkasından kesik kesik nefes alıp vererek koşuyordum. Bütün çabalarımız boşa çıkmıştı. Seniha pisliği çoktan gözden kaybolmuştu...
Kesik kesik nefes alıp vererek: "Tamam, koşma daha fazla Deniz!" diye bağırmaya başladım. Olduğum yere çömelerek, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, ellerimle yeri hınçla yumrukluyordum. Koşarak yanıma gelen Deniz, beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözlerimin önünden, o iğrenç günler bir film şeridi gibi geçiyordu sanki. Etrafıma toplanan kalabalığı buğulu bir camın ardından izliyor gibiydim. Hıçkırıklarımın arasından: "Beni eve götür Deniz" dedim. Çömeldiğim yerden sevgilimin omzuna tutunarak yürümeye çalışıyordum.
"Bu böyle olmayacak güzel göz. Kucaklayacağım seni." dedi ve artık Deniz'in kollarının arasındaydım. Ellerimi boynuna doladım. Taksiye doğru geldiğimize arka koltuğa beni yatırdı. Kısık gözlerle olan biteni izliyordum. Öne oturmasını beklediğim sevgilim arka koltuğa doğru gelerek başımı bacağına koydu ve elleriyle saçlarımı sevmeye başladı.
"Nar sokak, no:6" dedi kendinden emin bir ses tonuyla.
Dudaklarımı zoraki açarak:
"Nereye gidiyoruz Deniz" dedim.
"Bu halde eve gitmen doğru değil sevgilim. Semra Anne endişelenmesin. Bize gidiyoruz. Kendine geldikten sonra seni eve bırakırım." dedi elleriyle yüzümü severken.
"Sen beni eve bırak, iyiyim ben iyi." dedim zoraki nefes alarak.
"Biliyor musun sevgilim? Seni bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyorum. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum." dedi endişeyle.
"Bana bir şey olmaz."
"Güzel gözlüm. Mimik bebeğim. Kendini toparladığında eve gitmen daha uygun. Hem benden korkuyor musun yoksa?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
General FictionTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...