|22| Elimde olsaydı eğer, geçmişte yaşadığım bütün kötü olayları ve insanları bertaraf ederdim. Çoğu insan bedeninde birçok karakterle birlikte yaşar. Korkuyorum, en yakınımdaki insanların karakterlerinde boğulmaktan korkuyorum...
|22.|
*Bir rüzgar esti, savruldu yıllar; acımasızca en derinlerimde kanayan yaralarıma...
Dudaklarımı büzerek olur anlamında kafamı bir aşağı bir yukarı hafifçe salladım. Eve doğru yaklaştığımız sırada Deniz kameraları özenle kot çantama yerleştirdi.
''Kimse fark etmeyecek, Beril'e bile bahsetmeyeceksin.''
''Korkuyorum, ya Ali pisliği fark ederse?'' dedim titrek bir sesle.
Kollarıyla bedenimi kavrayan sevgilimin huzur ve güven dolu kokusunu içime çekebildiğim kadar çektim. Alnımdan öptü ve müşfik bir ses tonuyla:
''Korkma güzel göz, o adi cezasını çekmeli.'' dedi ve ardından elleriyle saçlarımı sevmeye başladı. Gözlerimin içine bir süre baktıktan sonra burnumdan öptü sevgiyle. Titriyordum... Korkudan değil, Deniz bana yakınlaşmaya başladığında onu istemeden de olsa itiyordum. Ona dokunursam sanki kaybolacakmışım gibi hissediyordum. Neden böyle hissediyordum, peki neden?
Seniha cadısının dokunduğu yerlerdeki yaralarım hala kanıyordu. Henüz kendi bedenimi keşfetmediğim zamanlar, Seniha cadısının tacizine uğramıştım. O zamanlar çocuk ruhum tam olarak kavrayamıyordu hiçbir şeyi. Korkuyordum; sevgiden, aşktan ve mutlu olmaktan korkuyordum...
Saçlarımı okşayan Deniz'in ellerini tutarak ''Yapma'' dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Ne olduğunu anlamaya çalışan bakışlarını yüzümde gezdirdikten sonra utanarak geri çekildi. Birdenbire zihnimde Seniha'nın o iğrenç sırıtışı ve banyo yaptırdığında, nasırlı ve soğan kokan, sertleşmiş parmaklarının vücuduma dokunduğunu anları anımsamıştım.
''Özür dilerim, özür dilerim!'' diye tekrar ederek titreyen ellerime inat zoraki de olsa kapıyı açarak eve girdim titreyerek.
Ali pisliğiyle karşılaşmamak için koşar adımlarla odama çıktım ve çantamı kenara fırlatarak yatağıma sırtüstü uzandım. Boş boş tavanı seyrediyordum birden aklıma kameraları bir hışımla fırlattığım geldi. ''Eyvah kırıldı'' diyerek yerde duran çantamı yavaş yavaş açtım, neyse ki sapa sağlamdılar. Derin bir oh çektim ve kapıyı kilitleyerek üzerimi değiştirdim. Salona doğru gittiğimde annemin yüzü çökmüştü büsbütün. Kaşlarını çatarak elindeki örgüyü örmeye çalışıyor, bir yandan da televizyona bakıp bakıp gülümsüyordu. Ne izlediğini görmek için şöyle başımı televizyonun ekranına doğru uzattım. Zihinleri uyuşturup, yavaş yavaş beyin hücrelerini öldüren evlenme programını izliyordu. Yüzümü buruşturarak:
''Kurmaca bunlar anne.'' dedim masanın üzerinde duran elma dilimlerinden bir tanesini ısırarak.
''Yok yok kızım, olur mu öyle şey.'' dedi inanmış bir ses tonuyla.
Masanın üzerinde duran kararmış elma dilimlerine bakarak:
''Madem dilimledin neden yemedin anne? Baksana kararmışlar.'' dedim sesime sitem katarak.
Elindeki örgüyü kenara bıraktı, burnunun ucuna düşen gözlüğünü kaldırarak:
''Ben dilimlemedim ki kızım, baban dilimledi.'' dedi.
Ağzımda kalan elma dilimini bir hışımla çıkardım ve ''O benim babam değil!'' diye bağırdım. İlk defa anneme bağırdığımdan dolayı annemin gözlerinden akan gözyaşlarına engel olamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Fiksi UmumTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...