|4| Fırtına yaklaşıyor, sokaklarda nereye gideceğini bilmeyen insanlar sağa-sola doğru koşuyorlardı nefes nefese. Durdu. Etrafına bakındı. Rüzgârın ondan almak istediği, kardeşinin elini sımsıkı tuttu, fırtına ikisini de savuruyordu. Birbirlerinden güç alarak bakışlarıyla tamam, dediler tamam, biz bu işi başardık.
Sığınak.
Sığınak arıyorlardı kendilerine, sokağın başından görünen kadın, gülümseyerek elini uzattı çocuklara. Ayrıca fırtına ona etki etmiyordu, saçları ahenkle dans etmiyor, bedeni sarsılmıyordu.
Tekrar gülümsedi kadın.
Sokağın en başından uzatılan elin, kendilerine nasıl bu kadar yakın olduğuna anlam veremediler ilk. Şaşkın şaşkın birbirlerine bakarak gülümsemeye başladılar. Kendilerine sığınak bulmuşlardı. En korkunç doğal afetlerde bile yıkılmayan hatta sarsılmayıp onları hep koruyacak bir sığınaktı gördükleri.
Anne, dediler sevinçle.
Anne...
|4.|
*Güven önemli meseleydi, ben o güveni daha doğmadan yitirmiştim...
Bizi evlat edinmek isteyen aileyi yakından tanımak için fazla sabırsızdık. Utangaç bir yapıya sahip olduğum için ellerim terliyor, sürekli dudaklarımı kemiriyordum. Ayrıca ellerimi heyecandan koyacak yer bile bulamıyordum. Kâh ellerimi önümde kavuşturuyordum, kâh ceplerime koyuyordum. Bazen de sanki parmaklarımı yeni keşfetmiş gibi inceliyordum. Utana sıkıla kaçamak bakışlarla etrafı izlemeye başladığım anda sessizliği bozan müdire oldu.
"Nehir ve Beril oturun bakalım, şuraya." dedi kaşlarını çatarak.
Beril'le birbirimize baktıktan sonra bize gösterilen deri kanepeye oturduk. Tam karşımızda ise iki çift güzel göz bizi süzüyordu. Ben de kaçamak bakışlarla onları süzüyordum. Müdire yine sessizliği bozarak:
"Semra Hanım ve Ali Bey sizi evlat edinmek isteyen aile. Onları sakın üzmeyin! İşlemler bitince ikinizi de bu güzel aileye vereceğim. Şimdilik sizi yalnız bırakıyorum. En azından birbirinize rahatlıkla sorular sorar ve tanışırsınız."
Müdire odadan çıktığı zaman, Semra Hanım yerinden kalkarak yanımıza doğru gelerek, Beril'le bana sarıldı, ardından: "Güzel kızlarım benim" diyerek, elindeki kocaman poşeti bize doğru uzattı.
"Bu hediyeleri size getirdik." dedi tüm sevecenliğiyle.
O an anlatılamayacak kadar güzel duygular hissediyordum. Hacer Anne'den sonra ilk defa biri bana bu kadar içten ve bütün sevgisini vererek sarılmıştı. Öyle içten, öyle güzel, bir sarılmaydı ki...
Hediyelerimizi açtığımızda içinden; kırmızı puantiyeli elbise, siyah ayakkabı, renk renk tokalar, siyah küçük çanta ve bir sürü çikolatalar çıktı. O kadar mutluydum ki... Benim hiç böyle güzel elbisem olmamıştı. Bizim kıyafetlerimizin rengi defalarca yıkandığı için soluktu. Üzerine ise tığla herkesin adının ve soyadının baş harfi işlenirdi. Çünkü kıyafetlerimiz yıkandığı zaman karışmasını önlemek içindi.
Yetimhanede her şey kurallarla yönetilirdi. Yemek saati başladığında "zııırrrrrrrrrrr!" diye zil çalardı. Haftada sadece bir kere yıkanırdık. O yüzden terlememeye özen gösterirdim. O gün yapılan yemeği beğenmeyip gizlice çöpe dökmeye çalışanları, müdire yakalar ve herkesin gözlerinin önünde, o kişinin başını çöp kovasına sokar, bir yandan da eliyle iyice bastırırdı. O anlar da midemin kalktığını hisseder, öğürecek gibi olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ACI AŞK (BİTTİ)
Fiksi UmumTamamlandı✔ Aslında hepimizin hayatı bir hikâye değil mi? Nehir ve Deniz'in kavuşma hikâyesi. Kim bilebilirdi ki koca denizin, nehirde boğulacağını. Yetimhanede başlayan hayat ve Nehir ve Deniz'in hepimizi derinden sarsacak aşk hikâyesi... Yetimhane...