"Ilk biz gidiyoruz." dedi Gri Leydi, korkudan titreyen Şişman Keşişi aşağıya iterken. Hayalet bağırarak aşağıya düştü. Daha doğrusu kendini attı.
Gri Leydi sabır dilenerek arkasından gittiğinde Peeves ve Mrytle'da onu takip etti. Geriye sadece yaşayanlar kalmıştı. Sirius boğazını temizleyip aşağıya seslendi. "Orada havalar nasıl?"
Şişman keşiş sızlandı. "Igrenç! Tuvalet gibi kokuyor!"
Peeves kahkaha attı. "Burası zaten bir tuvalet borusu aptal!"
Kahkahası tüm borularda yankılanırken abartıyla göz devirdim. "Hayaletler aptalca bir fikirdi! Hepimiz öleceğiz!"
Sirius yüzünü buruşturdu. "Salazar Slytherin'in kurbanlarına daha kaliteli bir ölüm sunmasını beklerdim. Tuvalet borusu yerine bir başkan banyosunun havuzunun altına gizli oda yapabilirdi mesela.."
Elimde olmadan onun bu cümlesine güldüm. Hatta Scorpius bile aramızda ki en gergin olarak güldü. "Gidiyorum" dedim ve itiraz etmelerine kalmadan atladım.
Kaydırak gibi bir şeyden aşağıdaki sert şeylerin üzerine düştüğümde inledim. Bacağıma batan şeyi almaya çalıştığımda onun bir kemik olduğunu gördüm. Yukarıya doğru "Iyy! Burası gerçekten iğrenç!" diye seslendim.
Hayaletler karşımda durmuş etrafı inceliyorlardı. Kemikler sadece kaydırağın bitişinde değil heryerdelerdi. Bu yaratık kim bilir kaç canlı öldürmüştü.
Ben seslendikten sonra 4 kalın erkek sesi çığlıklarla yanima düştü. Sirius hiç derdimiz yokmuş gibi "Lanet olsun! Saçlarım bozuldu!" diye bağırdı.
Hepimiz birden ters ters bakınca "Tamam sadece şakaydı" dedi ellerini iki yana kaldırarak. Jamie'de gergin olduğunda şaka yapardı. Bir an bana abi mi hatırlatmıştı..
Scorpius ilerdeki parlak şeyi göstererek "Bence geri dönmeliyiz." dedi. Remus ve büyük babam yaklaşıp ne olduğuna yakından baktı.
Büyük babamın gözleri şokla açıldı. "Merlin aşkına! Bu yılan en az 20 metre."
Sirius ve bende tamamını görmek için onları peşi sıra takip ettik. Kafa derisi devasa büyüklükteydi. Başımız bu sefer ciddi anlamda beladaydı!
Seslice yutkundum. Scorpius cesaretlendirmek için yanıma gelip elimi tuttu. Büyük babam göz ucuyla bakıp "Merlin'e şükredin şuan ne halt yediğinizi sormanın zamanı değil" dedi ve arkasını dönüp ilerledi.
Scorpius da sinsice sırıtıp beni arkasından kapıya doğru sürükledi. Kapıya geldiğimizde yine aynı şekilde "Açıl" diye seslendim. Üzerindeki yılanlar hareketlenen kapıda her bir yılan bir kiliti temsil ediyor gibi duruyordu. Her yılan geri çekildiğinde bir klik sesi duyuluyordu.
Kapı açılmayı tamamladığında hepimiz birbirimize kısa bir bakış atıp içeriye girdik. Etrafımız bulanık sularla çevriliydi. Taş heykeller ve fazlaca yılan figürleri vardı. Karşıya odaklandığımda titreyerek elinden kanlar damlayan bodur çocuğu gördüm. "Demek buraya kaçtın Peter. El kesip yanılgı yaratmak tam da senin tarzın olabilirdi zaten... Duvara yazıyı bu zavallı elinle mi yazdın yoksa?" dedim dudağımı bükerek.
Dönüp bize bakmadan titremeye devam ediyordu. Sirius endişeyle bana döndü. "Imperiatus laneti altında galiba. Seni gördüğünde Voldemort'ta zihinfendle kim olduğunu öğrenmiş olacak."
"Bizde açık oynarız o zaman" dedim kendimden emin bir şekilde. Artık gerçek anlamda savaşmak istiyordum. Kaçarak istediğim kadar hamle yapamayacağımı biliyordum.
Büyük baba James önüme doğru hafifçe kasılarak geçti. Benim için bu kadar endişelenmesi hoşuma gidiyordu. Bu bana gerçekten güvenip inandıklarını gösteriyordu. Sirius ve Scorpius'ta aynı şeyi yaptı. Remus yandan istemsizce güldü. "Önünde bana yer kalmadı, bende arkanda durayım bari"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLY LUNA POTTER VE ZAMAN DÖNDÜRÜCÜ-SCORİLY (tamamlandı)
FanfictionEğer bir Potter iseniz başınızı belaya sokmak kaçınılmazdır. Peki bir Malfoy'la olmak istemediğiniz ama geri dönmeyi de beceremediğiniz bir zamana düşseniz ve kurtulmaya çalıştıkça daha çok çamura batsanız nasıl olurdu? Eski Hogwarts'a merhaba deyi...