10. BÖLÜM
Okulun bahçesinde Utku'yla el ele yürürken kendimi biraz daha rahatlamış hissediyordum.
Utku'yu zor da olsa okula gelmeye ikna etmiştim. Rüzgar'dan korktuğu için gelmek istemediğini ima ettiğimde bana baya bir sinirlenmişti ama şaka yaptığımı söyleyerek sakinleştirebildim.
Rüzgar demişken... Ortalarda gözükmüyordu ve zaten arabası da burada değildi. Büyük ihtimalle hastanede, babasının yanındaydı.
Kanın bulunup bulunmama konusunda bir fikrim yoktu ve cidden merak ediyordum. İçimden Rüzgar'ı arayıp durumu sormak geliyordu ama yapamazdım. Çünkü bir telefon numarası bile yoktu bende!
----
İlk dört ders boyunca uykumun açılmasını ve derse konsantre olmayı denemiştim ama pek başarılı olduğum söylenemezdi.
Öğle tenefüsünde gözlerimi kapatmış şakaklarımı ovuşturuyorken biri omzumu dürttü. Yavaşça gözlerimi açıp kafamı sağa çevirdiğimde Onur'u gördüm.
"Ne oldu?" Sorum her ne kadar kaba gibi görünsede sesimi yumuşak çıkarmaya çalıştım.
"Rüzgar'ı soracaktım," dedi Onur ben ona 'ne saçmalıyorsun' bakışları atarken cümlesine devam etti. "Nerede olduğunu biliyor musun?"
"Ben nerden bileyim?" Sınıfta o kadar insan varken Rüzgar'ın nerede olduğunu bana soruyordu. Ama neden?
"Belki bilirsin diye sordum sakin ol şampiyon" dediğinde gözlerimi devirdim. "Güya birlikte ödev yapacaktık" diyip 5 yaşında bir çocuk gibi dudaklarını büzdüğünde gülmeden edemedim. Fakat aklıma Rüzgar'ın babası geldiğinde gülümsemem yüzümde dondu.
"Şu sıralar ödev yapacak durumda olduğunu sanmıyorum."
"Neden? Ne oldu?"
Olanları söyleyip söylememe konusunda arada kalsam da belki bir yardımı dokunabileceği aklıma geldi.
"Babası hastanede. Kan lazımmış ama sanırım hala bulunamadı." Çok detay vermeme gerek yoktu.
"Kan grubunu biliyor musun? Yani bir yardımım olur belki diye soruyorum sonuçta takım arkadaşım." diyip göz kırptı. Ne olursa olsun bu çocuksu ve komik tavırlarından taviz vermiyordu.
"0 Rh - olması lazım" dedim hafızamın sınırlarını zorlayarak.
Onur'un en fazla "hımm" gibi bir tepki verdikten sonra konuyu uzatmadan çekip gitmesini bekliyordum ama öyle olmadı. Yemyeşil olan gözleri büyüdü ve suratına kocaman bir sırıtış yayıldı.
"Şaka mı yapıyorsun?" dedim Onur'un suratına pörtlemiş gözlerimle bakarken.
Kafasını iki yana salladı. Onur'un suratına bakarken şu anda olanlar kafama sonunda dank edebildi ve benimde yüzümde bir sırıtış oluşmaya başladı.
Hangimizin teklif edeceğini düşünürken Onur "Hadi ne duruyosun gidelim bir an önce hastaneye" dedi.
Sırıtmaya devam ederken kafamı salladım ve çantamı hızlıca toplamaya başladım.