22. BÖLÜMGöz göze geldiğimiz andan itibaren içime pişmanlık kırıntıları serpilmişti. Yanlış bir şey yapmışım gibi hissediyordum ama yanlış olan bir şey yoktu.
Beni arkadaşı olarak görürken ona saplanıp çevremdeki insanlardan uzaklaşmak istemiyordum. Aksine kendimi kiminle mutlu hissediyorsam onunla olmalıydım.
Ama lacivertlerine kilitlenmişken düşüncelerim gözlerinin altında ezilmiş dışarı çıkmak için çırpınıyorlardı.
Sakince kafamı çevirerek etkisinden çıktığımda Dünya gözlerini pörtletmiş bana bakıyor Alp ise az önce bıraktığım gibi hareketsiz duruyordu.
"Bence nefes almalısınız."
Alp kafasını yavaşça kaldırıp bana baktığında tatlı bir şekilde gülümsedim. Gözlerindeki parıltılar yanlış bir şey yapmadığımın kanıtıydı.
Rüzgar'a inat olsun diye Alp'le sevgili olduğumuzu söylememiştim, Alp'e bunu yapmazdım. Sadece içimdeki minik Ada böyle olursa kendimi daha iyi hissedeceğimi fısıldıyordu ve ben de bu sefer ona uymuştum.
Zil çaldığında Dünya ağır adımlarla yanımızdan ayrılırken şoktan çıkamamıştı. Alp sakince ayağa kalktıktan sonra yavaşça yandaki sırasına geçti.
O sırada içimdeki garip ama olumlu duygunun ne olduğunu keşfedebilmiştim. Kendimi saçma bir şekilde özgür hissediyordum.
Kimseye bağlı olmadan, kimsenin ne düşüneceğini umursamadan sadece kendi fikirlerimi dinlemiştim ve bana özgür hissettirmişti.
Yepyeni bir duyguyla yüzümdeki gülümseme büyürken Alp ile göz göze geldik.
Gülümseyerek kafasını iki yana salladıktan sonra daha çok sırıttım.
Ciddi anlamda iyi hissediyordum. Uzun zamandır olmadığı kadar.
----------
Tenefüs zili çaldığında sıramda yan oturarak Alp'e döndüğümde o da aynı şekilde bana doğru oturmuştu.
"Dün cidden çok harikaydın. Gitarı geçtim sesinin bu kadar güzel olduğunu tahmin edemezdim."
Alp'in gözleri sevinçle parlarken hissettiğim pişmanlık kırıntıları yavaş yavaş uçuşarak kayboluyorlardı.
"Ada bir gelir misin?"
Yavaşça yerimden kalkarak kapının yanında duran Dünya'ya doğru yürürken aramızda birkaç adım mesafe kalınca bileğimi kavrayarak dışarı sürükledi.
Koridorda dolapların arasında kalan boşluğa sırtımı dayadığımda kollarını göğsünde birleştirip tip tip bana bakmaya başladı.
"Senin derdin ne?"
Kaşlarımı kaldırmış bakarken konuşmaya devam etti.
"Ne demek Alp'le sevgiliyiz? Ne ara böyle bir şey olduğunu sorabilir miyim? İki gün önce Rüzgar'la takılmıyor muydun sen? Ne değişti?"
"Nefes al Dünya."
Dediğimi yaparak derin bir nefes alırken sorduğu soruları kafamda düzenledim.