-Akın KESKİN -
Lanet olası donör bulunamamıştı kaç haftadır... Son kalan ümit kıvılcımı sanki yok olmaya mahkum kalmıştı. Sinirden, öfkeden ve içimdeki elle tutulamayan ancak gözle görüldüğüne buram buram acı görülecek yüreğimde kopan kıyametten dolayı yok olmaya başlıyordum.
Meyra için tek şans... 1-2-3 senfonisi gibi çılgınca söyleniyordu!
Ben bunu Meyra 'nın anne ve babasına nasıl söyleyebilirdim?! Küçücük bir can kurtaracaktı Meyramı minicik bir beden... Bunu onlara söylemem olanaksızdı! Meyra olsa yardım ederdi.. Ama ne yazık ki sorun bu sefer o! Ne kadar gaddar bir yürek sızısı. Ne kadar ölümcül bir günah! 'Gidin çocuk yapın!'Diyecek kadar salak olmamalıydım. Her şey bir çocuğun elinde miydi şimdi?!
Sinirle saçımı çekiştirmeye başladım. Kaç gündür uyuyamıyorum. Göz altı torbalarım iyice belirginleşmiş. Yüz hatlarım kaybolmuştu. Kendimde değildim ve günden güne kendimi daha kötü hissediyordum.
Ve işte o an..
Meyra'nın annesi kolunda bir serumla ve ağlamaktan kızarmış baygın bakışlarıyla bana doğru geliyordu. Arkasından Emre abi yakınıp duruyordu.
Annesi bana doğru yanaştı. O bana yaklaşırken ben salisede yerden kalktım ve gözlerimi kaçırdım. Dağınık saçlarımı karıştırdıktan sonra direkt olarak kaybolup kaybolmama konusunda içimde acı bir savaş oluşmuştu. Tam kaybolmayı tercih edecekken karşımda Meyra'nın kaç gündür solmuş bedeni, içmediğinden kurumuş dudakları... Tane tane öptüğüm kirpikleri beni kendime getirdi.
Koşarak Meyra'nın yanına gelmiştim. "Onu nereye görüyorsunuz?!.." Diye haykırdı Su. "Niye çıkardınız odadan!" Dedi yorgun bir sesle birazdan yüzüne dahi bakamayacağım annesi. "Ya siz nasıl doctorsunuz (daktırsınız) ya! Kurtarın artık arkadaşımı!!" Diye bağırdı Çağla. "Kızımm!... Meyra... Hadi kardeşim... Kalk sensiz hiçiz!.. Hangi odaya götürüyorsunuz?!.. Meyra ne zaman iyleşecek!..." Diye yakınıp çığırırken sanki hiç bir şey yokmuş gibi salak bir hemşire onları yatıştırmaya çalışıyordu.
"Ya duymuyor musunuz lan! Bulun artık şu lanet olası iliği lan bulun! Benim sevgilimi ne diye ölüme mahkum bırakıyorsunuz. Milyonlarca kişiden bir tanesinde uygun donör mü yok?!.." ne konuştuğum ve ne yaptığım hakkında hiç bir şeye sahip değildim. Meyra'yı başka bir odaya sevk ettiler. Bense öylece bakabildim arkasından.. Bir kaç gün sonra çıkacaktı.
'Ne kadar salağım!' dedim en kısık çıkan sesimle. Büyük adımlarla yürüyerek giderken başım dönmeye başladı. Bir yere tutunacaktım ki beni Ateş ve arda tuttular."Kardeşim sen eve git. Daha sonra tekrar gelirsin. Zaten bir kaç güne çıkacak! Kendini harap etmeyi kes!" Diye bağırdı arkadan Aras. Ben üçüne de ölümcül bakışlarımı yollayıp yorulmaktan bitik kollarımı bir hışımda ellerinden çektim. Hastane koridorlarındaki serumdan çıkan o 'e' vitamini kokusu beynime vuruyordu. İyice kafayı bulmuştum. Zaten yalpalayarak ve dengesizce yürüyordum. Kafamı toparlayıp sonunda Prof.Dr. Ahmet SEZEN odasının kapısını dahi tıklamaya lüzum görmeden içeri girdim. Bilgisayarla uğraşıyordu. Biz burda ölelim zaten!.. Sinirle yanına gittim. "Hala bulamadınız mı?!" Diye gürledim. Çok önemli işinden sonunda başını kaldırdı.Doktor bana anlamadığını
bildiren bakışlar atınca iyice sinirlendim."Sevgilim ölüyor ya! Sevgilim ölüyor.. Size öldürün diye mi para veriyoruz! Milyonlarca insandan birinin donörü Meyra'ya mı uygun değil! Kaç kere kana bulanan elleriniz şu dünyada bir tane donör mü bulamadı! Demek ki kapınızın önünde yazan Profesörlük lakabını dahi hak etmiyorsunuz! " Dediğim anda konuşmaya başladı.
"Sözlerine dikkat et!.." Diye haykırdı. Ben sağ tarafıma dönüp sırıttım.
"Yaa öyle mi dikkat etmezsem ne olur! Beni de mi öldürürsünüz! Bana da mı donör bulamazsınız sonra! Ne yapılacaksa yapın artık!.." deyip öfkeyle kapıyı sertçe çekip uzaklaştım. Meyra'nın değiştirdikleri odasını bulup oraya doğru ilerledim. Başka koridor ama yine aynı insanlar... Arda geldi yanıma "Kankeym yaa! Sonuçta düzelecek! Her şeyin bir çaresi bulunur elbet.." bense gözümü devirip anne ve babasının yanına geldim. Ve önlerinde diz çöktüm. "Meyra için tek yolu sizde biliyorsunuz! Ne olur artık onun kurtulması için deneyin... Ne olur! Ben hiç kimseye hayatımda yalvarmadım. Size bunları söylemek benim için çok büyük bir azap!.. Ama lütfen.." birbirleriyle bakıştılar. Elis abla boynunu eğerken Emre abi "Gel delikanlı.." demekle yetindi. Güçsüz bir sesle...
Emre abinin iş yerine gelmiştik. Birlikte asansöre binerken sonunda ofisinin önüne geldik yarım saatir ne yaptığımız konsunda hiçbir fikrim yoktu. Sonunda bürosuna girdik benim koltuğa oturmam için başıyla işaret verirken ben hiç bir şey söylemeden dediğini yaptım. Ben onun yerine oturmasını beklerken anlamsızca ona bakıyordum. Sitem edercesine ofladı ve zoraki konuşmaya başladı.
"Bak evlat.. Seninle açık konuşacağım. Beni iyi dinle!..Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.. Veya nerden, nasıl başlayacağımı... Meyra! Meyra... Ben onun öz babası değilim. Yani.. Elis'te onun öz annesi değil... Yani biz şey.. Meyra 'yı evlatlık aldık. Biz onun gerçek annesi ve babası olmasak bile onu kendi öz çocuğumuz olarak gördük."
"Yani sizin çocuk yapmanız Meyra'ya yardım sağlama olasılığı bir milyonda bir öyle mi?!" deyip zaman kaybetmemek için hızlıca yerimden kalktım, kapıya doğru ilerlediğim esnada "Akın! Benim senden bir isteğim olacak!.." dedi gitmemi durdumaya çalışarak. Ona doğru döndüm. Meyra'nın gerçek babası olmadığına göre onla gayet rahat konuşabilirdim.
"Evet.. Dinliyorum!" deyip az önce oturduğum ve halen şokumu üzerinden atmadıģım sözlerine devam etti.
"Bak Akın! Şuan Meyra 'nın annesi bizim evde hizmetçi olarak çalışıyor.."
"Ve Merya 'nın bundan haberi dahi olmadı öyle mi?!" Deyip tekrar yerimden kalktım. "Evet yok ama dinle!.." gittikçe daha fazla sinirleniyordum. "Dinlemem için tek bir sebep var mı?! Var mı!" oda sitem etmeye başlamıştı. Bir yere gözünü sabitledi. Tam arkamı dönüp kapının kolunu tuttuğum sırada "Var.. Meyra!" bu benim keçi inadımdan vazgeçtirilmesini sağlayacak tek nedeni... Yerime geri geçtim. Sinirden yüzlerce parçaya ayrılacak yüzümü öfkeyle ovuşturdum.
"Benden ne istiyorsun?!"
Bana hiç yapamayacağım bir şey söylemişti. Ama zorundaydım!.. Eğer kabul etmeseydim, edemeseydim işte o zaman Meyra ölmeye meçhul kalacaktı... Buna bir köşede bekleyerek gerçekleştiremezdim! Tek bir çare kalmıştı artık... Meyra'nın gerçek anne ve babasını çocuk yapmaya zorlamak...Ve sonraki durak!..
Mera 'nın GERÇEK anne ve babasının bulunduğu ev...Umarım beğenirsiniz!!! Çok geç attık yine..Üzgünüm!!! İYİ OKUMALAR 😍😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMDAN ÇIK ARTIK " KIZIM "
RomanceToz pembe aşk kırıntılarımız vardı bizim ama sonuç mühim... Kan kırmızısı biten son....❤ Aşk bu kadar gaddar olabilir mi? Veya sen Akın KESKİN Meyra' ya katleden zalim.. Hazin sondu ama onlarla birlikte hazinede son buldu... HAYATIMDAN ÇIK ARTİK "...