ATEŞ

98 8 18
                                    

Multi:Ateş...

~Meyra EVCEN~

     
     Nefes kesecek derecede güzel bir gülüş emanet etti ellerime. Ve benim nutkum tutuldu. Muhteşem. Ama o kadar yalancı geliyor ki o gülüş bana... O çoban hikayesindeki gibi. O çobanı küçüklüğümden beri hep sevdim. Nedenini tam olarak bilmesemde. Galiba hikayenin ana fikri değildi beni etkileyen yardımcı fikriydi. Yalnızlık... Yanıma oturup umursamazca hırçın dalgalara dikti gözlerini. Ben rahat oturuşumu bozup ondan biraz uzaklaştım. Bunu fark ettiğine emindim ama umursamadı.

     "Patrick Star zayıflamış. Sünger Bob iyi bakmıyor mu sana?.." bu sözcükler beni en ucube yerimden vurdu işte. 'Patrik star...' yüzündeki gülümsemenin yerini korkunç bir ciddilik buldu. Sessizce mırıldandı
"Patrick Star..." bu sefer ismi gibi bakmaya başladı bana... Ben az daha kenara kaydım. Eğer bir milim daha kayarsam güçsüz vücudum soğuk yerle buluşacaktı. Her ne kadar kaysam da ne aptalım şuan onunla aynı bankta oturuyordum! Nasıl ayrı kalabilirim?! Ancak şuan ondan bir milim dahi uzaklaşmak yapacağım en iyi şeydi.

     Simsiyah saçları darmadağın olmuştu rüzgar yüzünden. Yüzüme sertçe çarpıyordu. Denizin eşsiz dalgalarının ucubeliğinde gözlerimize soğuk bir rüzgar çarpıyordu. Sünger Bob ve Patrik... Kaç dakikadır yalnızca denize dikmiştik gözlerimizi bilmiyordum. Ya da yanar dağ gibi üstüme kükreyeceğinden korktuğumu... Bilmekte istemiyordum zaten.

     Kara bulutlar etrafımızı sarmıştı. Kara bulutların arasından loş güneş ışınları biz dışında her bankı vurmuştu. İşte bizdik bu. Güzel günlerde değil kötü günlerde çöpe atılmıştık...


         İlk aşkımdı. Kahretsin. Ben nasıl aşık olmuştum sana?! Yüzünde yanlız bir ejderha yaşıyordu sanki. Ateş püskürüyordu içinden bana ama istemiyordu bana vurmayı.

        Naçiz saçıma alçak bir yağmur damlası düştü. Çiseleyen yağmuru izledim. Bu sefer gözüme bir damla silahtan çıkan kurşun gibi nişan aldı. Yüzümü buruşturup gözümü elimin tersiyle sildim ve hala elimde olan Sünger Bob'lu balonu ellerimin arasına aldım. Gözlerimi hafif çiseleyen yağmur damlalarına sabitleyip elimden zorla almak isteyen Sünger Bob'lu balonu havaya yavaş bir şekilde bıraktım ve yüzümü Ateş' e çevirdim. İki parmağı arasındaki bitmek üzere olan bir sigarayla havaya yavaş adımlarla uçan balonlara dikmişti gözlerini. Elinde bitmek üzere olan sigarayı bankın üzerinde söndürüp ayağa kalktı ve omuzlarıma dokundu. Bu hareketi içimi titretti. Gözlerimi kaçırdım.

     "Öyle olsun Patrick... Bu seferlik Squidward olabilirim. Ama yalnızca bu seferlik..." dedi ve elinde simsiyah şemsiyeyi açıp bankın yan tarafına bıraktı.  Bu az da olsa çiseleyen yağmur damlalarından korunmama yardımcı oldu. Hala omzumda olan ellerini çekmeye tenezzül etmeden devam etti. "Sünger Bob denizin altında ıslanmazdı öyle değil mi? Akın senin denizin altında ıslanmana izin vermez. Biliyorum. Ben de karada soğuk bir bankta otururken koruyorum seni. Bir daha ki sefer meçhul..." dedi ve gitmeye yeltenecekken ayağa kalktım bende kalkmamla şemsiye yeri boylamıştı.  Bu sefer ıslanmama izin verdi.

    "Sen... Ben... Benim burada olduğumu ve Akın'la birbirimize sesleniş biçimlerimizi nerden öğrendin?.." bu sefer kan donduran bir gülüş attı. Yüzüm daha fazla durgunlaştı.

     "Bu senin o küçük aklının dahi anlayamayacağı kadar büyük bir şey..." dedi ve arkasını dönüp gitti. Olduğum yerde kaldım bir kaç dakika. Gidişini izledim. Silkelendim. Banka geri döndüm şemsiyeyi almak için. Bir de migren falan çekemezdim.  Şemsiye yoğun rüzgardan dolayı denizin üzerinde yelkenli gibi sallanıyordu. Bir az gözlerim takıldı ona. Bir kaç saniye... Salise. Köpek sesi...

HAYATIMDAN ÇIK ARTIK  " KIZIM " Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin