ECEL KUŞU

80 11 2
                                    

Multi:Akın..💚

-Akın KESKİN -

"Merhaba..." dedim kapıda benim kim olduğumu sorgular bakışlı Meyra'nın öz ve öz annesine.

"Merhaba yavrum. Kime bakmıştınız?" dedi halen üstümdeki kıyafetleri süzüyordu. Bakışları Meyra'yı anımsatıyordu. Direkt olarak gözlerimi kaçırdım ve başımı yan tarafa doğru çevirdim. Söze nasıl başlayacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Konuşmaya çalışıyordum ama içimdeki lanet olası ses buna engel oluyordu.

"Biraz vaktinizi alabilir miyim?" Dediğimde halen bakışlarım yerdeydi. Kadının gözlerinin içine tekrar baktığımda beni dolandırıcı sandığı fakat direkt bu düşünceden sıyrılmaya çalıştığı çok açık belliydi.
Kadının gözleri kadar sözleri de çok açıktı. Şaşırmıştı.

"Benimle mi görüşmek istiyorsunuz?" Şaşkınlığını gizlemeye dahi tenezzül etmeden cevap vermişti. Başımı sallamakla yetindim.
Bana güvenmediği her halinden belliydi. "Meyra hakkında.." Dediğim an kapının önünden bir hışımda çekilmişti. Daha önce buraya bir çok kez geldiğimden her yeri aşağı yukarı biliyordum. O yüzden kadının anlamasına fırsat vermeden salona yöneldim. Gözüme bir koltuğu kestirdikten sonra oraya doğru ilerledim. Koltuğa otururken halen ne olduğunu anlayamamış ve gözlerinden korku akan kadının gözlerine gözlerimi sabitlemiştim.

"Meyra'nın annesiyle ilk defa tanışıyorum..." dedim en rahat çıkan sesimle. Yorgun gözleri bir anda büyümüş ve canlanmıştı.

"Ben şey..." kadın ne yapacağını bilemez bir halde sağa sola gözlerini telaşla çevirip sonunda korkak bir şekilde benimle göz teması kurabilmişti. "Benim çocuğum yok!.." dedi gözlerimin önünde resmen yutkunmuştu. Bu ne kadar çaresiz kaldığının resmiydi. Bense kafamı yana doğru yatırıp sırıttım. Güldürmüştü beni. Yüzümü tekrar ciddileştirip korku akan gözlere gözlerimi sabitledim.

"Hanımefendi bana hiç kimse yalan söyleyemez. Söylese yemeyi geçtim yutmam bile!.. Ancak bunu size nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama kızınız löse.. Lösemi!" Her ne kadar ciddi söylesemde sonuna doğru sesim güçsüzleşmişti. Kadın direkt olarak ağlamaya başlarken ben gözlerimi kaçırdım ve derin bi nefes aldım. "Kızınız... Sevgilim. Şuan Azraile boğuşuyor! Bakın şuan elimden bir şey gelse size yemin ederim yapardım! Ama olmuyor!.. Olmuyor. Kahrolası ilik bulunamadı kaç haftadır!" Sesim gitgide güçsüzleşiyordu. Boğazımdaki düğümü yutup Meyra'nın annesinin önünde asla yapmayacağım bir şeyi yaptım. Önünde diz çöktüm ve devam ettim.

"Bakın o benim can gecem... Su kokulum! Ben onun sayesinde aşka bile aşık oldum. Ne zaman ateşe dokunsam su oldu bana.. Savaşlardan bile büyük olan bu aşk minicik bir bedene bağlı! Bunu size söylediğim için her ne kadar kendimden nefret etsemde... Merya için bir beden daha lazım! Küçük bir beden.. Lütfen!" Tam ayağa kalmış buğulanan gözlerimi silerken kocası olduğunu sandığım, benim boyumda, sorgular bakışlı bir adam belirdi. Benim söyleyeceğim son sözler aklıma gelirken "Unutmayın!.. Su ateşi söndürür! Ama yüreğimde yanıp tutuşan şu yangın asla sönmeyecek..." kimseyi tınlamayıp oradan hızlıca ayrıldım. Ve rehberimde bulduğum 'Meyramın Biyolojik Babası' yazısına tıkladım. Telefon birkaç çalış sonunda açılmıştı.

"Halletim!" dedim sesimdeki öfkeye hakim olamayarak.

"Aferin! Zeki çocukmuşsun!.." sözlerinin her tınısı sivri sinek vızıltısı gibi beynime hücum ediyordu. Telefonu sinirle yüzüne kapatırken beni tek rahatlatacak yere doğru yola koyuldum.

Okuldaki basketbol salonu...

Yaklaşık bir saat geçmişti. Merya bugün çıkıyordu. Ve onun yanına gidememiştim. Gidemezdim de zaten sonuçta beni bekleyen milyonlarca kötü söz, binlerce parçaya ayrılmış kırık bir kalp vardı.. Bu düşünceler beni daha kötü hissetiriyordu. Düşüncelerimi başka şeylere yönlendirmek istiyorum. Bunca zaman beynimin sözünü dinleyen kalbim şuan resmen beynimi ele geçirmişti. Canım yanıyordu... Hemde çok fazla.. Sanki bir yangın kalbime hücum ediyordu. Küçük dikenlerse cabası... Her ne kadar Meyra empati kurmakta asla yerini kimseye kaptırmasa da bu fazlaca adi bir yaraydı.

Salakça düşüncelerim asla terk etmiyordu beni! Spor salonundaki insanların oturması için yapılan yere doğru yattım ve elimi başımın altına yerleştirdim. Sinile sağa sola hareket ettirdiğim basket topunu yere fırlattım. Çok geçmeden bir kapı sesi duyuldu. Umursamadım. Beynimde çılgınca söylenen sesler orda ahkam kesiyordu. Savaşan o bile değil bendim.

Yanıma doğru uzandı ve yattı. Ben başımı ona doğru çevirdim ve Aras! Sittin sene konuştuğum abaza tavanı ele geçirmiş beni umursamadan bakışlarını sabitlemişti. Çok geçmeden konuşmaya başladı.

"Neden gelmedin?" sesi her zaman olduğu gibi soğuk ve ifadesizdi.

"Neden gelmediğimi benden iyi bildiğine yemin edebilirim.." Sırıttı ve bana doğru bakışlarını yöneltti. Ben halen tavana bakıyordum ve konuşmak şuan istediğim en son şey bile değildi.

"Ahzam gözlerindeki asuman fırtınadan korktun değil mi?" cevap vermedim. Sonuçta beni en iyi tanıyan kişiydi. Sözleri benim için hep aşikardı. Aras benim aynam olmuştur her zaman.

"Aras bir daha kirpiklerine kavuşabilecek miyim?.." olduğum yerden doğruldum. Karanlığın içinde ecel kuşu gibi gözüme yansıyan minik ışığa doğru gözlerimi sabitledim. Arasta yerinden doğrulup elini omzuma attı. Benim baktığım yere doğru oda odaklanmaya başladı.

1 saat... 2 saat... 3 saat!..Zaman benim aleyhime yüzyıl gibi ilerliyordu!

Sonunda dayanamadım. Arasa başımla işaret verip oradan koşarak uzaklaştım. Arabama atlayıp gaza yüklendim ve Meyramın evine doğru yola koyuldum.

Yaklaşık yarım saat sonra Hatunum un evine gelmiştim.

~Meyra EVCEN~

Hastaneden taburcu olmuştum. Ve eve gelen gelene zaten herkesten nefret ediyorum resmen kan kusuyordum onlara karşı ama kendimi onların yerine koyduğumda benim iyiliğim için yaptıkları apaçık ortadaydı.

Tek eve gelmeyen Akın kalmıştı. Akın'a y**şayan ve benden nefret eden Almila dahi gelmişti. Akın gelse ona ne kadar kötü laflar sarf edeceğimi biliyordu. Ancak yine de gelmeliydi. Su, Çağla, Ateş, Arda... Hepsi buradaydı Arasta halen gelmemişti. En son hastane de görmüştüm. Herkes benimle konuşmaya çalışıyordu ama yalnızca çalışıyorlardı! Hiç kimseye cevap verecek halde değildim. Akın gelmeden hiç bir şey yapmakta gelmiyordu zaten içimden...

Bir zil daha.. Yine misafir. Ev mübarek müptedel iğne atsan yere düşmez misaliydi. Odama kimseyi almıyordum.

Ve bir zil daha...
Evet...
Bu sefer...
Akın..

Akın sitemli bir şekilde içeri girdi. Ağzımı dahi açmama izin vermeden beni kollarının arasına aldı.

"Lütfen yalnızca uyu... Sonra dır dır edersin. Kaç gündür gözüme uyku girmedi..." sesinden resmen yorgunluk akıyordu. Daha fazla konuşmadı. Beni iyice yorgun bedenine sararken enfes kokusu burnumu doldurdu. Gözlerimi kapatıp kaç gündür hastane kokusundan başka bir şey alamayan burnumu dolduran mükemmel kokuyla kendimi uykuya bıraktım...

Lay lay lomm+! Sizi çok seviyorum İnşallah beğenirsiniz...😍

HAYATIMDAN ÇIK ARTIK  " KIZIM " Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin