Bölüm 17: Sonsuz [Gruvia]
♫Bölüm şarkısı : Stay- Rihanna (Dinleyerek okursanız sevinirim. ^^)
Juvia
Yaslandığım tozlu duvardan hafifçe öne eğildim. Maviye boyattığım saçlarım terden ıslanmış yüzüme yapışmıştı. Tozlanmış ve kana bulanmış elimi yüzüme götürdüm ve saçlarımı yüzümden çektim. Kafamı biraz daha ileriye uzattım.
''Juvia, o kafanı hemen geriye yasla!''
Gray'in otoriter ses tonunu duymamla kafamı geriye yasladım ve ekledim. '' Juvia'nın o cesedi incelemesi gerek. ''
''Bizde burada onun için kıçımızı yırtıyoruz zaten.'' Gajeel bu sözlerinden sonra hızla yerde yuvarlandı ve karşı duvara sırtını yasladı. Elindeki silahı tersine çevirdikten sonra tek bir hareketle şarjörünü değiştirdi.
Bir anda oturduğum zeminin sallanmasıyla avuç içlerimi yere daha da bastırdım.Ardından gelen güçlü bir patlama sesiyle küçük çaplı bir çığlık attım. ''Aman Tanrım! Aman Tanrım!''
Burada ölecektim. Bu dava kapanmadan ölecektim.En kötüsü de sevdiğim adama sarılamadan ölecektim.
Yanı başımda bir anda Gray'in belirmesiyle irkildim.Mavi gözlerimi ona çevirdim. Gözlerim her hücresini ezberliyordu sanki. Siyah saçları terden alnına yapışmış, göğüs kafesi hızla inip kalkıyordu.Elindeki silaha baktı bir süre. Elimizde sınırlı sayıda cephane vardı bunu biliyordum. Levy dikkatli kullanmamız gerektiğini söylemişti en başında. Yardım için ekip çağırmıştık ama.. Ne zaman geleceği aşikardı.
Başını tozlu ve bir kısmı yıkılmış duvara yasladı. ''Kahretsin.'' Gecenin karanlığına benzettiğim siyah irislerini kapadı. Yukarı aşağı hareket eden adem elmasını görebiliyordum. Yavaşça yutkundum. Üzerimde çok büyük bir etkisi vardı her hareketinin.
''Juvia...'' Mırıltıya benzer bir şekilde ismimi telaffuz ettiğinde mavilerimi ona çevirdim. Simsiyah gözlerini açmış dikkatle karşıya bakıyordu.
Onaylayan bir mırıltı çıkardım. Gözleri bir anlığına yerde oturan bana değdi. Aciz bir kız. Zaten zor durumdayken birde benim için ayrı bir uğraş vermeleri sinirlerimi bozuyordu. Elimden gelen bir şey olsa yapardım ama şuan için tek yapabildiğim aciz bir şekilde bir köşede dua etmekti.
''Hemen arkanda olacağım. Onları geri püskürtemeyiz. Çok fazlalar anladın mı? Onları sadece yavaşlatabiliriz. Üçe kadar saydığımda cesede doğru koşmaya başlayacaksın. Seni koruyacağım.''
Korkuyla göz bebeklerim küçüldü. Bunu yapamazdı. Yapamazdık. Ne kadar süre tutabilirdi ki? Ayrıca o köşeye koşarsam kapana kısılmış olacaktık. Kalan mermilerin biteceği de düşünülürse ölürdük. Hepimiz...
''Hayır. Juvia bunu yapamaz. Orada kapana kısılırız. Juvia cesedi incelemek istemiyor... Juvia ölmek istemiyor.'' Son kelimelerim birer mırıltıya dönüşse de duyduğuna emindim.Sinirle bana döndü.
''Ölmene asla izin vermeyeceğim. Başka çaremiz yok. O cesette kanıtlar olduğunun farkındasın değil mi? O yüzden bu kadar kişi burada, bizi sonucu ölüm olsa bile durdurmaya çalışıyor. Bunu bir tek sen yapabilirsin. Sana güveniyorum Juvia.''
Sözleri bir anlık cesaret patlaması yaşatsa da hala benliğimin bir kısmı bunun tehlikeli olduğunu birilerini kaybedebileceğimizi haykırıyordu. Peki sen bana ölmeyeceğine dair söz verir misin? Belli belirsiz bir şekilde kafamı aşağı yukarı salladım. Hafifçe gülümsedi.
Hızla ayağa kalktım. Hızla ayağa kalkmamdan olacak ki dengemi kaybetmiştim. Sendelememle Gray sıkıca kolumu kavradı.Bana sonsuz bir boşluğu anımsatan gözlerine odakladım mavi gözlerimi. O siyah irislerinin içinde zar zor ayırt edebildiğim göz bebekleri titriyordu. Endişeliydi. Hatta korkuyor bile olabilirdi. Peki neyden? Tanıdığım Gray çatışmalardan korkmazdı. Neyden korkuyorsun? Kurumuş dudaklarımı zorlukla araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMON-Nalu
FanfictionGeçmişin acımasız pençeleri merhameti yok etti. Merhamet duygusu kuruduğu zaman içindeki şeytan gün yüzüne çıkardı. Herkesin meleği ve şeytanı vardı. Bu bir dengeydi ve bozulmaması gerekirdi. Ama şeytan her zaman oyun bozandı. Hakimiyetin kendi elin...