Bölüm 22: Araf
Playlist: Selena Gomez- it ain't meYağmur tanelerine üzüldüğümü söylemiştim değil mi? Hayır onları aptal buluyordum. Kendimi de öyle. Kapıldığım fırtınanın ne denli şiddetli olduğunu farkedememiş beni sürüklemesine izin vermiştim. Tuaf olan hala bundan pişmanlık duymuyor oluşumdaydı. Neden? Beni bırakacağını bildiğim halde neden?
Evet bedenimi beni 8 gün içerisinde bırakıp gidecek olan birine teslim etmiştim. Bir katile...
Dün gece yağmış olan yağmurun kanıtları burnuma doluyordu adeta. Sabahın ilk ışıklarıyla evden çıkmış arabaya yönelmiştik. Adımlarımı ıslak çimenlerin üzerinde durdurup derin bir nefes aldım.Sanki buna ihtiyacım varmış gibi. Aldığım nefes ciğerlerimi yakarken bundan vazgeçmiyor nefes almaya devam ediyordum.
Canımı ne kadar yaksa da onsuz duramıyordum. Aynı Dragneel gibi.
Arabadan gelen korna sesiyle birlikte yürümeye başladım. Ağrıyan kasıklarıma söverek arabaya bindiğimde Dragneel sürmeye başlamıştı bile arabayı. Ellerimi kucağımda birleştirdim ve yolu izlemeye devam ettim. Sabahın köründe spor merkezine gitmek delice olsada...
Önünde durduğumuz siyah filmle kaplanmış, boydan boya uzanan camlı binaya girdiğimizde içerisininde dışarısı kadar lüks olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
Sarı saçlarına bukleler yerleştirmiş ve onları gevşekçe toplamış olan kız yanımıza gelip gülümsediğinde bende istemsizce gülümsemiştim.
''Sizlere nasıl yardımcı olabilirim?''
Dragneel umursamaz bakışlarla etrafı süzerken ben konuşmaya başlamıştım bile. ''Aslında bu spor merkezine kayıt olmak istiyordum ama öncesinde içerisini gezmek ve bilgi almak istemiştik.''
Sarışın kız gülümseyip mavi gözlerini Dragneel'den çekmediğinde son sözlerimi bastırarak söylemem gerekmişti.
Sözlerime karşın bize etrafı gezdirmeye başladı. Her yer hakkında küçük küçük bilgiler veriyor, aletlerin işleyişlerini gösteriyordu.
Önümüze bir boks torbası çıktığında şarışın kız gülümsedi ve bize döndü. '' Ne işe yaradığını anlatmama gerek yok sanırım.'' Gerisin geriye arkasını dönüp sert bir şekilde boks torbasına yumruğunu geçirdiğinde o naif kızdan o denli bir yumruğun nasıl çıktığını anlayamamıştım.
Dragneel ise etrafa bakmayı kesmiş bakışlarını kıza yönlendirmişti. '' Kız hafifçe gülümseyerek Dragneel'e döndü ve ekledi.
''Böylece güçlü kızlardan etkilendiğini doğrulamış oluyoruz. Yanındaki küçük kıza rağmen...'' Son sözleri fısıltı şeklinde çıkarken tek duyanın ben olmadığımı biliyordum çünkü Dragneel çelikten dudaklarının sağ tarafını hafifçe yukarı doğru kıvırmıştı.
Karşımdaki mavi gözleriyle oldukça güzel olan kıza yumruğumu çakmamak için ayrı bir çaba sarf etmem gerekiyordu.Parmaklarımı kırdım ve tırnaklarımın etime batmasına izin verdim yoksa o kızın konuşacak bir çenesi kalmayacaktı.
Pembe dudaklarını büzüp bana küçük bir bakış attı. Nihayet o gözlerini ben oymadan bir saniyeliğine olsa da Dragneel'den çekebilmişti.
Sarı saçlarını savurup ilerlemeye devam etti. Derin bir nefes alıp en arkadan onları takip ettim. Kız Dragneel'e bir kaç aleti özellikle gösterirken aralarından sıvışmış boş olan danışma masasına gitmiştim. etrafın sabahtan boş olması benim yararıma olan bir şeydi.
Masanın altındaki dolapları karıştırırken işe yarar bir şeyler bulacağımı umut ediyordum. dolaplardan birinin kilidi olmasıyla direk ona yöneldim.Kilidi alt üst edip biraz çekiştirdim. Oldukça sağlam görünüyordu. Kırılmazdı. Ceplerimi karıştırıp bulduğum tel tokayı kilide soktum ve biraz oynattım. Kilitten gelen tik sesiyle gülümsemem artmıştı. Dışı gibi içi de turuncu olan dolabın raflarını karıştırmaya başladım. Bir kaç dosya vardı sadece dosyaları hızlıca elimle karıştırıken birinde takılı kalmıştım. Buraya kayıtlı olanların yazıldığı dosya. Dosyayı hızla çantama atarken ön taraftan gelen sesle dolabı hızla kapatıp oturduğum yerde ayağımı tutmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMON-Nalu
FanfictionGeçmişin acımasız pençeleri merhameti yok etti. Merhamet duygusu kuruduğu zaman içindeki şeytan gün yüzüne çıkardı. Herkesin meleği ve şeytanı vardı. Bu bir dengeydi ve bozulmaması gerekirdi. Ama şeytan her zaman oyun bozandı. Hakimiyetin kendi elin...