Karşımda dağılmış bir halde yere yığılınca mavi gözler, elim ayağıma karışmış ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona doğru yöneldim. Kahvelerim kocaman olmuş dolu gözlerle ona bakıyordu. Annemin ölümünden sonra beni en çok etkileyen şey bu olmuştu belki de.Belki daha çok etkileyenler de olacaktı.Kim bilir...
Boydan boya ateş seklinde dövmeyle kaplı kolu önüme geçtiğinde dolu gözlerle ona baktım. 'Yalvarırım. İzin ver. Sadece yanına geçmek istiyorum. Buna inanamam. ' Dudaklarımı oynatmamıştım bile ama o gözlerimden çoğu şeyi anlayabilirdi.
Yalvarır gibi ona bakmama karşın mimik bile oynatmadı. Çatık kaşları bir milim bile kıpırdamazken bileğimi sertçe kavradı ve beni sertçe geriye çekti. Canım yansada önemsemedim. şu anda daha önemli bir sorun vardı. Kardeşim dediğim insan karşımda yıkılıyordu ve ben parmağımı bile oynatamıyordum.
Karşımdakı mavi gözler özür dilercesine bana baktı. Yaşlı gözlerimi kıprıştırdım. Hayır. Hayır. Hayır. HAYIR. Buna inanamam. O bunu yapamaz. O bana sırtını dönemezdi.
''Lucy'i burdan götür Dragneel.''
Sakin bir şekilde konuşan Sting'e gözlerimi kocaman açmış bir şekilde bakıyordum. Bu haldeyken nasıl bunu söyleyebilirdi.
Dragneel sert bir kahkaha atı. ''Neden yaptığın piçliği öğrenmesin diye mi? Daha fazla canı yanmasın diye mi? Hep diyorsun ya Natsu senin canını yakacak Lucy. Ondan uzak dur Lucy. Asıl canını yakan kim gayet belli bence. ''
Dragneel'in sözleriyle Sting soğuk betondan kalkmak için bir hamle yaptı. Adının Jellal olduğunu hatırladığım dövmeli adam omzundan sertçe onu ittirdi. Ayaklarımın önüne düşen Sting ile küçük çaplı bir çığlık attım. Canım yanıyordu. Çok canım yanıyordu. Dayanamıyordum.
Hızla dizlerimin üstüne düştüm. Soğuk parmaklarım Sting'in solgun yüzünü okşarken dolu gözlerle mavilerine baktım.
Jellal bana doğru bir hamle yapacakken Natsu eliyle onu durdurdu.
Dudağı patlamıştı. Gözünde kocaman bir morluk vardı. Gözyaşlarım yavaşça yanaklarımdan süzülürken kelimeleri toparlamaya çalıştım.
''Lütfen... Lütfen bana bunu yapmadığını söyle. Lütfen Sting... Lütfen.''
Hıçkırıklarımın cümlemi bölmesine izin verdim. Cevap bile vermemişti. Yapmadım. O fotoğrafları ben yok etmeye çalışmadım diyecekti. O katile yardım etmedim diyecekti. Sana ihanet etmem diyecekti. Bu kadar zor olmamalıydı.
Sertçe omzundan ittirdim. '' Konuşsana. Hadi yapmadığını söyle. STİNG!''
İttirmeme karşın sadece Lucy diye mırıldanmıştı.
İstemiyordum. Bana Lucy demesini istemiyordum. Civciv demeliydi. Sadece işler ciddi olduğunda bana Lucy derdi.
''Yalan söylüyorsun. SANA İNİANMIYORUM. YALANCININ TEKİSİN. SEN BÖYLE BİRŞEY YAPMAZSIN.''
Bağırmama karşılık bile vermemişti. Mavi gözleri bir kaç damlayı tutamadı. Özür dilerim. diye sayıklamaya başladı.
Ellerimi kulaklarıma bastırdım. Duymak istemiyorum. Hayır.Hayır.
''Sus. Sus. Lütfen. Duymak istemiyorum. Özür dileme. Canımı daha çok acıtıyorsun.''
Soğuk betonda hıçkırıklarımla sarsılırken aşina olduğum Dragneel'in kokusu burnuma doldu. Sert bir şekilde beni ayağa kaldırdı.
''Ağlama!''
Bana sesini yükseltmesiyle bir hıçkırık daha koptu boğazımdan. Ellierimi yüzüme kapatıp ağlamaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMON-Nalu
FanfictionGeçmişin acımasız pençeleri merhameti yok etti. Merhamet duygusu kuruduğu zaman içindeki şeytan gün yüzüne çıkardı. Herkesin meleği ve şeytanı vardı. Bu bir dengeydi ve bozulmaması gerekirdi. Ama şeytan her zaman oyun bozandı. Hakimiyetin kendi elin...