Amca, ben aşık oldum! -Bölüm 1

1.6K 338 191
                                    

1

Veeee on dokuz diye içinden geçirdi Yiğit. Hemen karşısında sunum yapan adam son bir saat içinde tamı tamına on dokuzuncu kez "anlatabiliyor muyum?" demişti. Neredeyse her cümlesinin sonuna bu kelimeyi ekliyor, salak bir sırıtışla da kelimeyi vurguluyordu. Vurguladığını zannediyordu. Zaten sıkıcı olan sunum, adamın anlatım tarzıyla daha da berbat hale geliyordu.

Çok değil, birazdan patlayacağım ve bizim anlayışımızda bir sorun yok, ama sizin anlatışınızda ciddi bir sorun var diyeceğim diye geçirdi aklından. Sıkılmıştı. Çok sıkılmıştı. Büyük harflerle SI-KIL-MIŞ-TI. İnşaat sektörünün devler liginde, dünya çapında ortaklıkları olan bir holdingi yönetiyorlardı. Pazarlama ve halkla ilişkiler bölümlerinin kanlı meydan muhabereleri hiç bitmezdi. Bir yenisine daha tanık oluyorlardı. Yeni yaşam alanı projesinin tanıtım kampanyası er ya da geç yapılacaktı. Telefonuna gelen mesaja baktı. Yüzündeki sert ifade yumuşadı, hemen cevap yazdı. Anında yanıt geldi. Yanıtı okurken yüzündeki gülümseme büyüdü. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti. Sunum yapan adam Yiğit'in dikkatinin dağılmasına bozulmuştu. İki bölümün haftalardır hazırlandığı bu önemli toplantıda kimse odaya telefon bile sokmamışken genç patron telefonundan rahatlıkla mesajlaşıyordu.

"Yiğit amca ben sanırım âşık oldum."

"Vay benim Aslanıma bakın, sen büyüdün de âşık mı oldun? Nasıl anladın âşık olduğunu?"

"O ne derse yapmak istiyorum, onu mutlu etmek istiyorum, kahkahasına bayılıyorum. Sadece benimle konuşsun istiyorum. Yüzüne saatlerce bakabilirim. Hep onun yanında olmak istiyorum. Bu aşk mı?"

"Ooo, durum ciddi yani. Adı nedir bu hanımefendinin bakalım?"

"Gonca."

"Nerede tanıştınız?"

"Burada yazlıkta."

Cevap yazmadan toplantıya geri döndü. Adam yine "anlatabiliyor muyum" demişti. Bu eziyet bitmeliydi. "Bugünlük bu kadar yeter. Bir sonraki toplantıya bölümler olarak aranızdaki sorunları halletmiş ve zamanlamayı da daha iyi planlamış olarak gelin. Öngörülen süreden sapma olmasını kesinlikle istemiyorum," cümlesini alay edercesine sunum yapan adama dönüp, "anlatabiliyor muyum" diyerek tamamladı. Her toplantıda yanında olan orta yaşlı sekreteri Semra Hanım da, Yiğit'in yaptığı vurguya elinde olmadan gülümseyerek tepki verdi.

"Semra Hanım, gelecek toplantımızı haftaya pazartesi için ajandama yazın lütfen ve otuz dakika süreyle sınırlayın. Her iki bölümün fikirlerini paylaşacağı on beşer dakikası olacak. Şimdi... Finans müdürünü beş dakika sonra içeri alın ve bu toplantıya Tuba da katılsın. Kırk beş dakika süremiz olacak, sonrasında iki saat bölünmeden çalışmak istiyorum."


Ayağa kalktı. "Sizlerle toplantımız bitmiştir arkadaşlar, iyi günler," dedi ve pazarlamanın hırslı proje müdürü Leyla ile göz göze geldi. Yine solaryumda yanmıştı. 1.65 boylarında, gerçek bir esmer güzeliydi genç kadın. Bluzunun derin dekoltesinden iç çamaşırı belli oluyordu. Çekiciydi ama yine de tarif edilemeyen bir samimiyetsizlik, bir tür iticilik vardı kadında. Seni teşhirci, bir tek gece için öldüğünü biliyorum ama benim için fazla hırslısın canım, diye geçirdi içinden ve ifadesiz bir suratla geri dönüp toplantı odasından çıktı. Üstünde, özel dikilmiş bir takım elbise vardı. Kravat takmıyordu.

Sonraki bir kaç gün yazlıkta, Aslan'ın ilk aşk heyecanı son sürat devam ederken Yiğit de şehirde yoğun iş ajandasıyla boğuşmaya devam etti. Aslan'dan arada gelen mesaj ve sorular onu eğlendiriyordu.

Aslan, hayatında çok önemli bir yere sahipti. Ağabeyi Mert ve yengesi Burcu evliliklerinin ilk beş senesinde çocuk sahibi olamamışlardı. Sonrasında yurtdışında yapılan tedavi sonuç vermiş ve ikiz bebekleri olmuştu. Çok sorunlu geçen bir hamilelik ve doğum sürecinin ardından kız bebek, üç ay sonra yaşam savaşını kaybetmiş, ancak erkek bebek hayata tutunmuştu. Bu zor doğan mücadeleci bebeğe Aslan adını verdiler.

Meleğin KanatlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin