Merhabalar,
Dolunayeren19 Instagram adresimizden size bahsetmiş miydim? Oraya da bekleriz.
İnci – Yiğit aşkını bekleyenler, sizi biraz şaşırtacak yeni bir bölümle karşınızdayız. Arkadaşlarınıza, dostlarınıza bizi tavsiye ediyormuşsunuz. Çok teşekkür ederiz. Okuyucu sayımız artsın biz de çok memnun oluruz
Keyifli okumalar.
----------------------------------------&--------------------------------------------
İnci dedesine, Pelin'in Doktor Murat'tan evlenme teklifi aldığını anlattı. Uzun yıllardır yazlıkta yaşamakta olan Deha Bey, Mahşerin Dört Atlısının en sessizi olan genç adamı çocukluğundan beri tanıyordu. Yaşlı adamın bu dörtlünün hepsiyle ilgili farklı anıları vardı. Doktor'u severdi.
İnci, Pelin'in yetiştirme yurdunda büyümüş olması ile ilgili sıkıntılarını, onu isteyecekleri bir evi, bir büyüğü olmadığı için nasıl ağladığını, bir ay sonra isteme ve nişanın bir arada yapılacağını tek tek anlattı.
"Yarın sabah egzersizleri yaparken konuşalım bakalım Hemşire Hanımla," dedi dedesi. "Kızlardan biri evden gidiyor" diye düşündü. Yazlıkta kaldığı süre içinde Pelin Hemşire kendini aileye sevdirmişti. Onu da diğer torunu gibi görüyordu yaşlı adam. Yumuşak görünümünün altında azimli bir insanın yattığını çoktan keşfetmişti. Kızın uyguladığı tedavi sayesinde, hiç hareket edemezken neredeyse yürür hale gelmişti. Pelin'in evliliği gibi güzel olaylar olup, kendi fiziksel durumu düzelirken, torunuyla ilgili de uzun süre önce planladıklarını devreye sokmanın zamanı gelmişti. İnci'yi son derece korumalı olarak bu senelere getirmişti. Genç kızın yıllar geçtikçe daha da güzelleşmesine rağmen etrafında erkek sinek bile uçmasına izin vermemişti dedesi. Artık onu da evli görmeyi ve yüce Yaradan izin verirse torununun çocuğunu kucağına almak istiyordu. "Harekete geçebiliriz, artık zamanıdır" dedi kendi kendine.
"Günaydın Deha Bey, Bu sabah nasılsınız?" Gülümseyerek tekerlekli sandalyesinde oturan adama baktı.
"Biz çok iyiyiz Hemşire Hanım. Egzersizlerimizi yapalım sonra sizinle Hemşire Hanımı bir kenara bırakıp Pelin Kızım olarak konuşmak isterim."
"Tabii Deha Bey, hareketlerimizi bugün iki tur olarak plânlamıştım. Sanırım bugün ayakta durmak ve birkaç adım atmak için güzel bir gün."
"Evet, kesinlikle ayakta durmalıyım. Seni istemeye geldiklerinde onları ayakta karşılamak istiyorum."
"Deha Beyciğim," yüzü kızaran Pelin, sevinçle yaşlı adama sarıldı. Sonra hemen geri çekildi. Deli Deha'ya, yıllarca adı bile geçtiğinde insanların korkuyla titredikleri, eskinin güçlü ve zengin baronuna sarılmıştı.
"Önce şu egzersizleri bitirelim Hemşire Hanım," dedi Deha Bey ciddiyetle, "sonra İnci ile ciddi bir konuşma yapmam gerek."
Gerçekten de bir saat sonra İnci'yi kahveyi birlikte içmek bahanesiyle yanına çağırdı. Konuya hemen girmişti. Ama genç kız kulaklarına inanamadığı için durumu algılamakta zorluk çekiyordu. Dedesine şaşkınlıkla bakarak elindeki kahve fincanını sehpaya bıraktı.
"Genç adamlarla yemeğe çıkmak mı? Ben mi?"
"Bak İnci, seni çok korumacı bir şekilde büyüttüğümü biliyorum. Sen beni tüm bu kısıtlamalara rağmen hiç üzmedin evladım. Şimdi yıllar geçiyor ve ben artık – kabul edelim- eskisi gibi güçlü değilim." Soluklanmak ister gibi durdu. Biraz bekledi. Biran kadına her zamankinden yaşlı gözükmüştü dedesi.
"Yıllar ne yazık ki bizleri gençleştirmiyor. Ne kadar zamanımın kaldığını bilmiyorum ama gitmeden önce seni doğru ellere teslim ettiğimden emin olmak istiyorum. Sana benim kadar hatta benden bile iyi bakacak, iyi aile çocuğu, kıymet bilen, efendi, şöyle yiğit bir eş bulmalıyız."
Kafası dedesinin açık sözlülüğüne, onu evlendirmekle ilgili görüşlerine takılan İnci'nin ağzından, "Yiğit mi?" kelimesi çıktı. Dedesi 'o' Yiğit'ten mi bahsediyordu? Bir sıfat gibi yiğit mi demek istemişti? Son günlerde sık sık kendini Yiğit'i düşünürken buluyordu. Tabii ki dedesi "O" Yiğit'i kastetmemişti. Kendini toplayıp dedesine baktı, "Dede, ben sadece korunmak değil, sevmek ve sevilmek de istiyorum," dedi.
"Tamam işte kızım, o yüzden sana uygun adaylar bulacağız. Onlarla tek tek çıkacaksın, tanıyacaksın. Kim hem benim kriterlerime uyar hem de senin gönlünü almayı becerirse -o zaman kim bilir- belki Pelin'le çifte düğün bile yaparız size." Keyifle gülümseyip hala şaşkınlıkla duyduklarını sindirmeye çalışan kıza göz kırptı.
"Aman dede!"
Deha Bey torununun elini sevgiyle okşadı. Sonra keyifle kahve fincanına uzandı. İnci'yi ikna kısmı düşündüğünden kolay olmuştu. Kısalan ömründen, onu güvende görmek istediğinden bahsetmesi kızın itirazlarını önlemeye yetmişti. Kahvesinden bir yudum aldı, "Kahvenin yanına konan kuşlokumlarının sayısı mı azaldı? Bunlar güya benim şekerimi kontrol edecekler," diye güldü. Adamın gizli şeker zulasını hala bulamamışlardı.
O sırada holdingde Semra Hanım kapıyı tıklatıp içeri girdi, "Yiğit Bey, ödül töreni ile ilgili tarih seçenekleri göndermişler. Ajandanıza uygun olan seçenekleri ben işaretledim efendim. Siz de bir bakarsanız. Biri öncelikli, biri de yedek olmak üzere iki tarih ile geri dönüş yapmamız istendi."
"Tamam Semra Hanım, bugün buna karar veririm."
"Yiğit Bey," biraz utanarak elindeki bir zarfı da uzattı genç adama.
"Efendim, yeğenim Can yeni kişisel sergisi için size bir davetiye gönderdi. Kokteyle katılımınız bizi çok mutlu eder. Can'ın, Mimar Sinan Üniversitesi'ni bitirdikten sonra yurtdışında yaptığı master için sizin ve ağabeyinizin büyük desteklerini hiçbir zaman unutamayız. Umarım ajandanız uygundur."
"Ressam ve heykeltıraş Can Erenler, vay vay vay... Bu kaçıncı sergi? Can hem yetenekli hem de üretken bir sanatçı oldu desenize. Siz lütfen programa bakın ve muhakkak orada olacağımız şekilde bir düzenleme yapın. Genç sanatçımıza şirket olarak da destek olalım. Halkla ilişkiler bölümümüz serginin duyurulması için haberin gerekli yerlerde paylaşımını sağlasın lütfen."
Semra Hanım'ın vefakâr bir teyze olduğunu biliyordu. Kız kardeşi kanserden vefat etmiş, iki sene sonra da kardeşinin eşini bir trafik kazasında kaybedince bir kız bir erkek ve artık hem yetim hem öksüz iki çocuğu hiç düşünmeden yanına almıştı kadın. Onlara bir yuva vermiş, iyi bir eğitim almalarını sağlamıştı. Mahcup bir tavırla başını olur anlamında sallayıp, zarfı masanın üzerine bıraktı Semra Hanım. Odadan çıktı. Yiğit standarttan büyükçe zarfı aldı ve açtı. İçinden ilginç bir davetiye çıkmıştı. Ayna gibi yansıtan bir materyal kullanılmıştı ve üstünde insanı baktıkça içine çeken bir boyut vardı. Yansımalar- Yanılsamalar demek ki serginin konsepti buydu. Davetiyeyi masanın üstüne bıraktı. O sırada telefonu çaldı.
"Evet Semra Hanım?"
"Cengiz Bey geldiler efendim,"
"İçeri alın, bize iki Amerikano da gönderir misiniz lütfen?"
Cengiz içeri girince iki arkadaş dostça sarıldılar. O sırada Cengiz dikkatini masa üzerindeki davetiyeye yöneltti. Bu resim ya da her neyse 'şeyi' bir yerlerde görmüştü. Ama nerede? Yiğit ona bir soru sorunca dikkati dağıldı ve konuyu o an için unuttu.
------------------------------------&----------------------------------------------------
Nasılsınız? Keyifler nasıl?
*Deha Bey'i nasıl buldunuz?
* İnci'yi evlendirme planına ne diyorsunuz?
*İnci'nin buna tepkisi nasıl oldu sizce?
*Bakalım bu davetiye gelen sergi ve sanatçısı bizi nerelere götürecek? Sergiye siz de katılkmak isterseniz lütfen adınızı yazdırın davetiye gönderelim:)
Oylar, yorumlar gelsin lütfen. Okunan her bir bölüm, gönderilen her bir yorum ve oy için yürekten teşekkürler.
Sağlıkla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meleğin Kanatları
Художественная прозаPeri masalı gibi başlayıp artan bir gerilimle okuyucuyu şaşırtan modern bir aşk hikayesine hazırlayın kendinizi. Güzel ve özel yetiştirilmiş nadide bir genç kadınla, zengin ve yakışıklı genç bir veliahdın aşkına şahitlik edeceksiniz. Ancak şu çağd...