Ertesi gün acil bir toplantı için Lizbon'a gitmesi gerekince, bu beklenmedik durumdan canı sıkılarak hemen harekete geçti Yiğit. Normalde aynı gece geç saatlerde İstanbul'a geri dönmeleri gerekiyordu ancak toplantıda bazı konular sonuca bağlanamadığından, ertesi sabah erken bir toplantı daha yapıp, sonrasında direk İstanbul'a dönmeye karar verdi.
Ekibinden Pazarlama Müdürü Leyla ve asistanı Tuba da ona eşlik ediyordu. Hava şartları oldukça kötüydü. Bu, Tuba'nın ilk yurtdışı yolculuğuydu. Gidişte uçuştan hem korkan, hem de midesi bulanan kız çok zorlanmış, indikten sonra tüm günü hasta geçirmişti. Toplantılar sırasında sık sık özür dileyerek odayı terk etmek zorunda kalmıştı. Leyla, kızla ilgilenmek yerine bilgisayarına gömülmeyi tercih etmişti. Bir gün daha kalmaları gerektiğini öğrenen Tuba'nın yüzündeki hayal kırıklığını gören Yiğit, ona o günün akşamı döndüğü takdirde kendisini daha iyi hissedip hissetmeyeceğini sordu. Tuba aklından elveda yurtdışı gezileri diye geçirirken patronunun sorusunu, "Tek başına dönmek pahasına da olsa, kesinlikle bu gece dönmek isterim," diye yanıtladı. Yiğit kendi asistanı Semra Hanım'a durumu bildiren bir mail atıp, genç sekreterin dönüş uçağının ayarlanmasını istedi.
Tuba, havaalanı için bir taksiyle ayrıldıktan sonra yabancı iş ortaklarının yemek davetine Leyla ile katıldılar. Leyla'nın, zor durumda olan Tuba'ya ilgisiz tavırları Yiğit'in gözünden kaçmamıştı. Bu kadından ve hırslı hallerinden işe girdiği dönemlerde çok etkilenmişti aslında. Ancak zaman ilerledikçe davranışlarının tamamen kişisel başarısına yönelik olduğunu ve ekip çalışması ruhundan ne kadar uzakta kaldığını görüyordu. Bu tip karakterler şirket yapısını güçlendirmez, aksine zarar verirdi. İstanbul'a gidince Mert ve yönetim kuruluyla bu gözlemlerini paylaşmaya ve en uygun aksiyonun alınmasına karar verdi.
Leyla gece boyunca şuh kahkahalar atıp Yiğit'e olabildiğince yakınlaşmaya çalıştı. Yiğit, onun bu tavırlarına daha da sinirlenerek yorgun olduğunu söyleyip yemeğin en kısa sürede bitmesini sağladı. Otele döndüklerinde Leyla barda bir içki içmelerini önerince, onun bu önerisini hiç duymamış gibi yaptı. Direk asansöre gitti, kapısı açılınca geri dönüp "Sabah yedide lobide buluşalım. Kahvaltını da yapmış ol," dedi. Sözlerinin ardından asansörün kapısı kapandı. Leyla aşağıda kalmıştı. Reddedilmeyi, özellikle de Yiğit tarafından refüze edilmeyi kaldıramıyordu. Onu reddedenlerin sonu hiç iyi olmamıştı. Kafasındaki sesler konuşmaya başladı. İlacını içmeliydi. İlaç alırsa sesler kesilirdi. Çocukluğundan beri böyle olmuştu. Sinirden elleri titriyordu, oda kapısını zorlukla açtı.
Sabah 7.00'de lobide buluştular. 7.30'da başlayan toplantı, 10.00 sularında bittiğinde tüm konular toparlanmıştı. Yiğit gece geç saatlere kadar çalışarak yeni bir planlama yapmış ve sabah toplantısında bu planı sununca ortakları hemen onaylamıştı. Böylece acil kriz durumu başarıyla sonuca ulaştırılmıştı. Hemen havaalanına gidip uçağı yakaladılar. Yol boyunca Leyla somurtmaya devam etti. Yiğit'in ondan habersiz planlama çalışması ve etkili sunumu canını sıkmış, kendisine sekreter muamelesi yapılmasına içerlemişti. Bir şekilde şirkette bu başarıyı sanki kendi fikri gibi duyurmanın yollarını düşünüyordu. Yiğit ise uçağa biner binmez gözlerini kapadı. Hatta bir ara rüya bile gördü. Rüyasında yaşlı adamı kurtarışını ve İnci'nin bir melek gibi ortaya çıkışını tekrar yaşadı. Gülümseyerek uyandı. İnci'nin ışıltılar saçan yeşil gözleri gözünün önüne geldi, "Sen melek misin?" diye içinden yaşlı adamın sözlerini tekrarladı.
Dış hatlar pasaport kontrolde çok yoğun sıra vardı. Aynı anda birden fazla turist kafilesi olduğunu gördü. VIP kısmında sıraya girdiler. Arkaya doğru baktığında gözlerine inanamadı. İnci birkaç sıra arkasında duruyordu. Sarı saçlarını zarifçe topuz yapmıştı. Üstünde spor bir kıyafet vardı ve gerçekten çok güzel görünüyordu. Son görüşmeleri keyifsiz geçmişti. Daha birbirlerini tanımadan kızı öpmeye kalkışmış, üstüne üstlük kızın çok değer verdiği dedesinin kurallarıyla da alay etmişti. Stratejik olarak hatalı davranmıştı. Yine de onu orada görünce heyecanlananYiğit genç kıza doğru yöneldi. İnci telefonla konuşup çantasından bir şeyler çıkarıyordu. O sırada pasaportuyla birkaç kâğıt daha yere düştü. Yiğit atılıp onları aldı ve İtalyanca "Buyurun güzel bayan," diyerek İnci'ye verdi. İnci de bir an yanında onu gördüğüne şaşırıp İtalyanca teşekkür etti. Yiğit tezindeki başarısını duyduğunu ve tebrik ettiğini söylerken İtalyanca konuşmaya devam ediyordu. İnci yine teşekkür etti ve karşılaşmalarının ne hoş bir tesadüf olduğunu belirterek Yiğit'e nereden geldiğini sordu. Yiğit bir iş gezisi için Lizbon'da olduğunu söylerken Leyla yanlarına gelip "Sıra bize geliyor Yiğit, turistçilik oynamayı bıraksan," diye seslendi. Bu arada İnci'yi da dikkatle süzüyordu. Yiğit Leyla'nın kaba konuşma tarzını fark etmişti. Aynı kabalıkta bir ses tonuyla "Sen sırana git, ben buradan devam edeceğim," dedi. Kadın İnci'yi yine sevimsiz bir yüz ifadesiyle süzerek kendi sırasına geçti. İnci bu kadından hiç hoşlanmamıştı. " Bana eşlik etmene gerek yok," diye söylendi Yiğit'e. Onu gördüğüne sevinmişti. Yaptıkları İtalyanca sohbeti de sempatik bulmuştu ama yanındaki kadının davranışlarını görünce yine kendi koruma alanına girmişti. Sesindeki sevecenlik kayboldu. Cümlesini Yiğit'in yüzüne bakarak tamamladı "Neredeyse yedi yaşından beri kendi kendime seyahat ediyorum ben..."
Yiğit içinden Leyla'ya küfretti ve "Yarın şirketten gidiyorsun kızım," diye nerdeyse yemin edercesine kafasını salladı. Pasaport kontrolden çıktılar. İkisinin de kabin boy bavulları vardı. Valiz beklemeden hava alanından çıktılar. Leyla önden ilerliyordu. "İnci, lütfen izin ver seni eve bırakayım," dedi Yiğit kibarca. "Bırakmana gerek yok, bizim araba ve korumalar beni dışarıda bekliyor, teşekkürler Yiğit. A, bu arada ben de seni tebrik ederim."
"Ne için?"
" İner inmez cep telefonumdan güncel haberlere göz attım ve son dakika haberlerinde rastladım, otuz yaşın altında en başarılı on genç iş adamından biri seçilmişsin. Çok etkileyici," dedikten sonra arkasına bakmadan ilerledi.
Bu kızın huyu böyle. Adamı sap gibi bırakıp gider. Tipik bir kadın işte diye içinden geçirdi Yiğit.
Leyla yanına gelmişti. "Şoför gelmiş, bizi ileride bekliyor," dedi. Yiğit Leyla'ya dönerek, "Güzel, ben bizim arabayla devam ediyorum, sen taksiyle dönersin," dedi. Leyla bavuluyla kaldırımda kalakalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meleğin Kanatları
Aktuelle LiteraturPeri masalı gibi başlayıp artan bir gerilimle okuyucuyu şaşırtan modern bir aşk hikayesine hazırlayın kendinizi. Güzel ve özel yetiştirilmiş nadide bir genç kadınla, zengin ve yakışıklı genç bir veliahdın aşkına şahitlik edeceksiniz. Ancak şu çağd...