20.Bölüm "Nalıncı Baba"

3K 216 69
                                    


Selamünaleyküm,

Uzun zamandır yoktum birileri demiş öldü, şimdi yazsınlar yazarınız geri döndü :) 

Verdiğimiz arada büyüyen SON BAHAR ailesine tekrar merhaba! İşte yine beraberiz, sizinle yeniden bir şeyler paylaşmak, konuşmak çok güzel. 

Ramazan Bayramınız şimdiden mübarek olsun! O gün yapılacak sünnetleri önceki bölümlerin sonunda bulabilirsiniz.

Keyifli okumalar,  Allah'a emanet olun!

...

Sohbet binasına girerken gözüm birkaç metre ötedeki arabaya çarptı. Plakaya baktığımda ise şaşırmıştım açıkçası. Ali'nin burada ne işi vardı? Bunun tamamıyla bir tevafuk olduğunu zannedecek kadar saf değildim ama hayra yorup hidayete erdiğini temenni ederek onun adına sevindim. Refleks olarak Ensar'ın arabasını aradı gözüm. Pekâlâ. Ekip tamam olduğuna göre rahatlıkla ne yaptıklarını düşünerek kendi kendimi yiyip bitirebilirdim.

Onların derdine düşerken kendi başıma gelecekleri unutmuştum, kapıya geldiğim gibi boynuma sarılan Sevde, görenlerin dikkatlerini üzerimize çekmeyi başarmıştı. Aniden üzerime gelmesiyle neye uğradığımı şaşırdım, çevremizdeki insanların bu aniden coşan takdire şayan sevgimize bir anlam vermeye çalıştığı her halinden belliydi. Onlara yardımcı olmak adına bir yandan bozulan eşarbımı düzeltmeye çalışırken "Ne zamandır görüşemiyoruz Sevde, ben de seni özledim." dedim güler yüzle. Aslında birbirimizi kucaklayacak kadar uzun bir süre geçmemişti, bu yüzden annem ve Derya hariç herkes tatmin olmuşa benziyordu. Sevde de çabamı anlamış, dikkat çekmemek için annem ve Derya'ya da sarıldıktan sonra "Evet geçti epey bir süre." diye karşılık verdi.

Yerlerimize geçtiğimizde de Sevde'nin hevesli ve bir zaman sonra rahatsız eden bakışları altında, Ensar ile Ali'nin şimdi ne yapıyor olduğu o belirsizliğe götüren soru kafamda yankı yapıyordu. Daha bugün birbirlerinden hoşlanmadıklarını söylemişlerdi. Böyle bir ortamda bir sıkıntı çıkmazdı büyük ihtimal ama  ikisi içinaradaki o gerilim bile yeterliydi. Her şeyi şöyle bir akıl süzgecinden geçirince Ali'nin burada olmasında bir masumiyet söz konusu olamazdı. Hele ki söylediği tüm o sözlerden sonra.

Sohbet başlamadan evvel Sevde'nin ısrarcı bakışları üzerine sözde dikkat çekmemek için önden, o biraz bekleyip ardından da ben diğer odaya geçtik. Yine bana sarıldı ki bu seferi daha ölçülüydü. "Ya ben yerim sizi yerim minnoşlar." 

Sonunda ayrılabildiğimizde "Abin kimseye söyleme demişti, değil mi?" dedim sesime biraz sinir kırıntıları serperek.

 "Evet, söylemedim ki zaten." diye cevap verdi omuzlarını kaldırıp. 

Gözlerimi devirmeden edemedim. "Haklısın, söylemekten başka belli edecek her şeyi yaptın."  

Hatasını kabul etti. "Tamam, daha dikkatli olacağım." Bir süre birbirimize baktık, daha sonra ikimiz de birden gülmeye başladık. Kıkırtımız duyulmasın diye ağzımızı kapatıyorduk ama bir etkisinin olmadığı kanaatine varıp elimi indirdim. Sevde iki elimi de tutup "Sen benim yengem mi olacaksın şimdi?" diye sordu. Evet, kabullenmesi biraz güçtü ama ben alışmıştım bu duruma kendi içimde. Ne de olsa Sevde ile kafalarımız uyuşuyordu ve yenge görümce olacağımızı çok da yadırgamamıştım. Ayşe Teyze'nin kayınvalidem olacağı konusunda aynı şeyi söyleyemezdim tabii ki. Onunla bu durumu normal görecek kadar samimi olmamıştık. "Evet yani inşallah öyle olur Sevde, ilk öğrendiğin gün tuhaf hissediyorsun ama sonra geçiyor." Dedim, tekrar gülme krizi geliyorken kendimi tutup gülümsemekle kalabildim. 

SON BAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin