Selamünaleyküm ve Hayırlı Cumalar Arkadaşlar,
Sınır geçilmedi ama ben yine de yayımladım. Çünkü bundan sonra bir süre telefon ve bilgisayardan uzaklaşmam gerekecek.
Açıkçası bundan sonra ne zaman bölüm gelir, bilmiyorum. Yoğun bir süreç içerisindeyim, yazmaya vakit ayıramıyorum. Ama daha önce de söylediğim gibi sizin verdiğiniz oylar ve yaptığınız yorumları gördükçe yazma hevesim daha da artıyor.
Anlayışınıza sığınıp keyifli okumalar diliyor, sizi Allah'a emanet ediyorum.
***
Bir üniversite öğrencisi olarak açtım gözlerimi bu sabah. Yeni bir okul, yeni insanlar. Gerçi insanların yeni olup olmaması çok da önemli değil, her halükarda kendi halimde takıldığım için.
Uyandığımda bir süre tavanı izledim. Bugün nasıl olacak? Ortam nasıl? Kim var kim yok? Kendi kafamda canlandırmaya çalıştım her şeyi.
Kalktım, rutin işlerimi tamamladım, abdestimi alıp giyindim. Ev ahalisi kalkmıştı.Kahvaltı yapacaktık, ben de gelince hep beraber başladık.
Bir durgunluk vardı üzerimde. Lise bitmişti artık. Ve üniversitenin lise gibi olmadığına yüzde yüz emindim. İyi yönden mi farklı, yoksa kötü yönden mi, orasından emin değildim.
Güzel bir kahvaltıdan sonra semaya ellerimizi açtık ve Derya sesli bir şekilde yemek duasını okudu. Dua Arapça idi ve tam olarak anlamak için ardından manasını da okuduk.
Feracemi giyip siyah başörtümü omuzlarımdan aşağı inecek şekilde bağladıktan sonra babamla kapıya çıktık.
Ayakkabımı giydim ve annemin iki yanağından da öptüm. Ardından bana: "Allah'a emanet ol kızım." dedi ve vedalaştık.
'Allah'a emanet ol.' ne güzel bir duaydı. Birini Allah'a emanet etmek. Allahü Teala'ya emanet edilen şey onun izniyle zarar görür müydü hiç?
"Anneler dua ettiklerinde, çocuklarının çevresindeki zırhı görselerdi, duayı hiç bırakmazlardı." buyurmuş, Peygamberimiz (s.a.v).
Babam çok fazla renk vermiyordu. O da benim gibi durgundu.
Biliyordum, endişeliydi.
Tıpkı benim de endişeli olduğum gibi.
Sessiz bir yolculuk olmuştu. Bugün babamla birlikte okulda kayıt işlemlerini halledecektik. Okulun ilk günü kaybolmamak veya saatlerce sınıfı aramamak için biraz da okulu gezmeyi düşünüyordum.
Kalabalık olduğu için park yeri bulmakta zorlandık. En sonunda bir yer bulup babam arabayı park etti ve kapıları açıp arabadan indik.
Kampüse doğru ilerlerken çantamdaki kayıt için gerekli olan belgeleri kontrol ediyordum. Nüfus cüzdanı fotokopisi, vesikalık fotoğraf, lise diploması, sağlık raporu... Her şey tamamdı.
Her adım attığımızda kalabalığın yoğunluğunu daha net bir şekilde görebiliyordum. Ana baba günüydü.
En sonunda kayıt yapılan yere ulaştığımızda bu kalabalık içinde, ne zaman sıranın bize geleceğini hesap etmeye çalışıyordum. Anlaşılan uzun bir süre buradaydık.
Sırada beklerken zamanın çabuk geçmesi için dikkatimi başka yerlerlere vermeye çalıştım. Bahçeyi gözlüyordum. Herkes kayıt telaşındaydı, bir dolu insan. Liseden tanıdık bir yüz aradım ama gözüme kimse çarpmadı.
Nerede olduğumu düşününce aklım onun burada olup olmadığını sorguladı. Sonra bunun çok düşük bir ihtimal olduğuna kanaat getirdim. Bugün kayıt günüydü, onun burada olması beklenilemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAHAR
Romanceبِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Onlar sonbahar gibiydiler... Hüzünlü, yapraklarını dökmüş ve darmadağın... "Ya helalim olur ya da imtihanım olur dedim. İmtihanım oldu, her an her saniye. Üzüldüm, sinirlendim, ağladım ve sonunda...