Sevemiyorum.
Senden sonra herkesi sen zannediyorum. Başkalarının gözlerinde senin gözlerini arıyorum. Gözlük takan her kızı sen zannediyorum. Hiçbirinin sen olmadığını anlayıp tekrardan yıkılıyorum. Sanırım aklımı yitiriyorum.***
Seni kusursuzca sevdiğim doğru. Aslında doğruydu. Taki o güne kadar. O gün yokluğunu aldattığım ilk gün. Bir insanın yokluğu nasıl aldatılabilir ki? Ben nasıl aldatıldığını seni severken öğrendim. Sen yoktun. Ben ise senin yokluğunda yokluğunu sevdim. Ben seninle değil yokluğunla konuştum, yokluğunla dertleştim. Yokluğun bile muhteşemdi. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Ben dışında hiçbir insan sevdiğinden çok sevdiğinin yokluğunu sevmemiştir. Bazen yokluğunda çok ağır geliyor. Taşıyamıyorum. Taşıyamadığım zamanlarda resmine bakıyorum ya da ağlıyorum. Taşıyamadığım zamanlarda genellikle içiyorum. Yüküm hiç hafiflemiyor ama ağırlığını hissetmiyorum. En son hissettiğim şey sendin. Artık hissetmiyorum. Mutluluğu, hüzünü, acıyı, sevmeyi ve sevilmemişliği. Bunların hiçbirini hissetmiyorum. Çünkü bunların hepsi sendin. Sen ise ardında sadece yokluğunu bıraktın. Zaten hiç var olmamıştın. Hep yoktun. Var olmuşsun gibi konuşmamda saçma. Çok görmeyin hatta beni hiç görmeyin. Ben görünmezim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN SÜKÛTU
ComédieSizce bu kadar acı yetmez mi? Her nefes alışımızda öldüğümüz yetmez mi? Güne onsuz uyanmamız, onsuz aldığımız her nefeste biraz daha öldüğümüz yetmez mi? Boğazımızın düğüm düğüm olduğu yetmez mi? Ağlamalarımız, hüzünlerimiz, ağrılarımız, sancılarım...