15: Romantik An

1.3K 97 58
                                    

 804 kelime. Bu seferlik bu kadar olsun.

Bu arada ithaf önemli. Aramıza hoş geldin :)

"Ne önemi var. Gel hadi."

Bu sözle birlikte Shawn tarafından bir pencerenin önüne çekildim ve karşımdaki ağaçla bakışmam sağlandı. "Nasıl ineceğiz? Merdiven falan da getirmemişsin. Hem nasıl tırmandın benim pencereme kadar?" dediğimde gülümseyerek karşımdaki ağacı işaret etti. Evimin hemen yanında bitmiş ağaçtan gözlerimi çekip Shawn'a baktım ve pencereden geri çekildim. "Lise müzikali filminin içinde değiliz. Düşeriz. Bir yerlerimize bir şey olur. Ben gelmiyorum." dediğimde Shawn yanımızdaki pencereyi kibarca kapattı ve "Bende burada kalıyorum o halde." dedi.

Gitmeyeceğini anladığım ve sonunu bilmediğim gece yüzünden ağaca bir kez daha baktım ve korkakça "Önce sen." dedim. "Neden benimle kalmaktan korkuyorsun ki?"derken yüzüme doğru yaklaşmış gözlerimin içine bakıyordu ve bir an olsun birlikte burada kalma fikri yine aklımı bulandırmaya yetmişti. Başını olumsuz anlamda sallayarak geri çekildi ve "Seni arkamda bırakamam." dedi. Pencereyi açıp "Nasıl emin olacağım ben çıktıktan sonra pencereni kapatmayacağına?" diye sorup ağacı tekrar işaret ettiğinde göz devirdim. İçimden dualar etmeye başlayarak pencereme tırmandım.

Shawn yardım amaçlı elini uzatırken onu görmezden geldim ve karşımdaki ağacın bana yakın olan ilk dalına yavaşça bastım. Beni taşıyor olduğuna emin olduktan sonra bir elimle penceremin kenarından tutmaya çalışarak diğer yakın dala uzanmaya çalıştım. "Harika görünüyorsun!" diye fısıldayan Shawn'a baktığımda sırıtıyordu ve benim kalçam Shawn'a doğru çıkmış durumdaydı. Kaşlarımı çattığımda başını sallayıp düzeldi ve kapatmaya çalıştığı ağzından gülücükler saçmamaya çalışarak "Gidiyorsun! Harika gidiyorsun!" diye düzeltti sözlerini.

"Çabuk buraya gel yoksa düşeceğim." dediğimde karşımdaki dallardan birini gösterip "Şuraya bas. Bu dal ikimizi birden taşıyamaz." dedi. Karşımdaki başka bir dala atlayıp Shawn'ın gelmesini bekledim. Boyu kadar bacakları da uzun olan Shawn aslında beni bekletmedi ve benim gibi yarım saat bir dala uzanmak yerine saniyeler içinde karşımdan geçip ağaçtan aşağıya inmeye başladı. Onu izleyip yaptıklarını yaparak aşağıya adım atmama son bir dal kalana kadar, dizlerim korkudan titrerken ağaçtan inmeye çalıştım.

Çoktan inip üstünü başını düzelten Shawn bana baktığında son dalın üzerinde oturuyordum. "İnmek için neyi bekliyorsun?" diye sorduğunda bu kez ben omuzlarımı silktim. Aaron durumumu biliyordu ama Shawn'ın bilmiyor oluşu... çokta umurumda değildi açıkçası. Bu yüzden sadece nedenimi söyledim. "Ağaçlara tırmanabiliyorum ama inemiyorum."

Shawn anlamamış bir şekilde bana bakarak dediklerimi tekrarladı ve dudaklarını birbirine bastırıp etrafına bakınmaya başladı. Ellerini beline koyup bunu ciddi bir sorunmuş gibi düşünmeye başlarken aniden gözlerini kısıp "Neden?" diye sordu. "Çünkü aklım karışıyor. Nasıl çıktığımı unutuyorum." dediğimde bir kahkaha patlattı. İşaret parmağım dudağıma giderken sessiz olmasını söylüyordum. Elini ağzına kapatıp biraz sessizce gülmeye çalıştıktan sonra kapatamadığı ağzıyla sallanan ayaklarımın altına geldi ellerini açıp parmaklarını oynattı. "Atla hadi."

Ellerimin altında olan dala sıkıca tutunurken korkuyla "Tutabileceğine emin misin?" diye sordum. Gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı ve sonra o koca ağzını açmak zorundaymış gibi "En fazla üzerime düşersin ve bu romantik bir anımız olur." dedi. "Seninle romantik bir anım olsun istemiyorum." derken daldan inmek için kendimi hazırlıyordum. O tutamasa bile egosu mutlaka tutardı beni. Şu an Shawn yerine Aaron'un olmasını da isterdim tabi ama bu çok daha farklı bir konuydu.

"Şimdilik istemiyorsun." derken kendimi boşluğa bıraktım ve ayaklarımın çok fazla acımaması için içimden dua ettim. Bacaklarım Shawn'ın beline dolanırken kollarım boynuna dolanmıştı ve dudakları tam da kulağımın yanındaydı. "Ama isteyeceksin." derken tenime değen dudaklarını yok saymaya çalıştım ve başımı kaldırıp saçlarım arasında kalmış yüzüne baktım. Gözlerim hiç istemeden dudaklarına kaydığında tamamıyla karanlıkta olduğunu düşündüğüm koyu bir kırmızıya sahipti ve yarı açık bir şekilde bekliyordu. Yavaşça gülümsemeye başladığında gözlerimi en sonunda gözlerine kaldırdım. Yavaşça beni kucağından indirirken gözlerini gözlerimden ayırmamasına mı dikkat etmeliydim, yoksa hala sırıtıyor olmasına mı?

"Hadi gidelim." deyip elimi tuttuğunda hızla çektim ve bahçemizden anneme görünmeden çıkmaya çalıştım. Shawn ise arkamda sessizce beni takip ediyordu. Arkamda bırakabileceğim bir insan olmadığını az önce öğrenmiştim ama elinden tutmakta istemiyordum. Ayrıca şu an onun zorlamasıyla dışarıdaydım. Yakalanırsam bile bu benim suçum değildi.

Sadece bu düşüncelerle kafamı rahatlatmaya çalışırken sokağa çıkmıştık ve ben hangi taraftan gideceğimizi bilemediğimden Shawn'ın gelmesini bekliyordum. Kendini çalılıklardan kurtarıp yanıma geldiğinde üzerine tekrar temizledi ve anlamadığım birkaç şey söylendi. "Ne kadar sürer gitmemiz?" dediğimde suratıma bakıp gülümsedi. "Seni yürütmeyeceğim için oldukça kısa sürecek. Meraklanma." deyip arabasını işaret etti. Arabalardan anlamazdım ve ilgimi çekmezdi. Sadece... arabaydı işte.

Birlikte arabasına doğru yürürken "Ehliyetin var mı?" diye sordum. Yine gülümsedi. Neden durmadan gülümseme ihtiyacı hissediyordu bu çocuk? Normal olarak zaten sevimliydi, çekiciydi, yakışıklıydı. Gülümseyerek bu durumu neden daha beter hale getiriyordu? İçimdeki duyguyu normal derece hissetmek varken neden bunu ekstrimlerde yaşamama neden oluyordu? Bu çocuk bana hiç istemediğim şeyler yaptırıyordu ve bu korkunçtu... yani düşününce.

"Olmasa binmeyecek misin?" olduğum yerde dikilip kaldığımda şaşkınca ona baktım. Peşinden gelmediğimi fark ettiğinde arkasına dönüp beni aradı ve buldu. "Tanrı aşkına!" diyerek gözlerini devirdi. "Ehliyetim var. Göstermemi ister misin?" diyerek ceplerini karıştırmaya başladığında inandım ve bakma gereği duymadan yanından yürüyüp gittim arabaya doğru. Bindikten sonra emniyet kemerimi bağlarken bana yine gülerek baktı ama o takmadı. Arabayı çalıştırdığında ise "Şartımı kabul ettin." diye küçük bir hatırlatma da bulundum. Kaşlarını çatıp biraz düşündükten sonra hatırlayınca başını olumlu anlamda salladı ve "Gece seni eve bırakırken söylersin ve ödeşiriz. Olur mu?" dediğinde başımı salladım ve bilmediğim bir yere doğru Shawn'la birlikte gitmeye başladım.

Ruin ? // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin