32: Olacak Her Şey

537 41 6
                                    

Son bölümde ne yazdığımı ben de anlamadığım için bu bölümü baştan yazmaya çalıştım. Artık olduğu kadar :((((

Aynaya yaklaşıp kaşlarımı düzelttim ve aynada gözüken yatağın üzerindeki havluya bakıp gülümsedim. Dönüp yatağıma ilerlerken aynı zamanda saçlarımı da toplamaya çalıştım ve bornozumla uyum sağlayan mor renkli havluyla saçlarımı sardım. Bornozumdan gözüken kıyafetimi saklayıp aynada tekrar kendime baktım ve hazır olduğumu hissedince odamdan çıkıp salona girdim. Doğruca yemek masasına bakındım ama annem işlerini halletmiş ve çoktan televizyonun karşısındaki koltuğa kurulmuş aslında çokta ilgilenmediği belgeseli izliyordu.

Boğazımı temizledikten sonra yavaşça koltuğa doğru yürüdüm ve annemin görüş açısına girdikten sonra "Ben yatıyorum." dedim. Gözlüğünü düzelttikten sonra başını sallayıp televizyona döndü ve "İhtiyaçlarını yazmayı unutma. İyi geceler." diye mırıldandı. Aynı şekilde ben de mırıldandıktan sonra odama doğru giderken gülümsedim. Annem bundan sonra odama girmezdi. Ben de rahatça pencereden inip Shawn'ın yanına giderdim.

Odama girdikten sonra hızla çalışma masamın üzerine bıraktığım küçük kağıdı aldım ve odamdan çıkıp kapıya yapıştırdıktan sonra annemin annelik görevini yapması ve vicdanını rahatlatması gerektiğini gösteren ihtiyaç listemi de hallettikten sonra odama son kez girdim. Kafamdaki havluyu yatağımın üzerine fırlattıktan sonra ekranı yanıp sönmeye başlayan telefonumu elime aldım ve arayana cevap verdim. "Sadece 10 dakika gecikeceğim."

"Gelmek üzereyim diyecektim." dedikten sonra kıkırdadı. "Seni pencerenden kaçırmamı ister misin?" diye sorduğunda dudağımı ısırıp pencereme döndüm. Cidden onunla birlikte inip inemeyeceğimi düşündüm ve kıkırdadım. "Gelmesen daha iyi olur Shawn." dedikten sonra güldü. "O zaman daha fazla bekletme beni." dedikten sonra kapattı.

Üzerimdeki bornozu çıkarıp aynamın karşısına geçtim ve makyajımı yapmaya başladım. Shawn'la barışıp eskisi gibi olduğumuza inanamıyordum. En son her şeyi berbat ettikten sonra bir daha düzelemeyiz gözüyle bakarken birden gelip beni bu partiye davet etmişti ve bu parti... Aaron'sız gittiğim ilk parti olacaktı.

Hayatımda ilkleri yaşatan kişinin Aaron olduğunu düşündükten sonra onsuz ya da ondan gizli bir şeyler yapıyor olmak içimde suçluluk duygusunu arttırıp beni gözümde oldukça kötü bir arkadaş yapıyordu ama Shawn'ı seviyordum. Hayatımı mahvetmek diye başladığı yolda o kadar iyi gidiyordu ki hayatımda değişecek olan her şeye o müdahale etsin istiyordum. Shawn'ı hayatımın her alanında yanımda görmek istiyordum ve bu filmlerdeki basit bir liseli gencin tertemiz hayalleri gibiydi. Komikti ama hoşuma gidiyordu. Shawn burada olmasa bile beni gülümsetiyordu. Shawn en az Aaron kadar harikaydı.

İşler yoluna girdiğinde nasıl olsa barışacaklardı ve ben bunun için acele ettikçe yüzüme gözüme bulaştırıp her şeyi daha beter hale getirdiğime inanmaya başlamıştım. O zaman dururdum ve herkes kendi bildiği gibi yaşardı.

Makyajımı bitirip kalktığımda kendime son kez baktım. Artık ışıkları kapatmam gerekiyordu ve Shawn'ı da daha fazla bekletmemeliydim. Telefonumu ve çantamı yatağımın üzerinden aldıktan sonra koşarak ışıkları kapattım ve odayı sadece sokak lambalarının aydınlattığı bir karanlığa gömdüm.

Penceremi açıp ağaçlardan görünmeyen sokağın sonuna baktım. Shawn'ı göremeyeceğimi biliyordum ama yine de bakıyordum.

Telefonumu çantama koymadan önce gelen mesaja baktım.

Bilinmeyen Numara: Partiye geliyorsun diye duydum.

Ben: Geliyorum. Belki seni de görürüm.

Telefonu kapatıp çantama attıktan sonra pencereye tırmanıp yavaşça dışarı çıktım. Hafifçe esmeye başlamış olan rüzgar eteğimi havalandırdığında aceleyle onu kapattım ve penceremin hemen yanında duran ağacın dallarından birine bastım. Ağırlığımı yavaşça dala bırakırken beni taşıyabileceğine emin olduğum dala güvenip penceremden ayrıldım ve dallara tutunup dikilmeye başladım.

Bir pencereme bir de durduğum yere baktığımda ağaçlara tırmanıp inemediğim geldi aklıma. Bunu biraz geç fark etmiş olmamla elimi alnıma vurdum ve dala oturup çantamı kurcaladım.

Telefonumu çıkarıp hızla Shawn'ın numarasını bulduktan sonra beklemeden aradım onu. Açar açmaz o kızdı. "Gelemiyorum deme. Söz verdin."

"Gelemiyorum. Çünkü ağaçtan inemediğimi unuttum. Gelip beni buradan alabilir misin?" diye sorarken etrafıma bakınıyor ve sessizce konuşmaya çalışıyordum. Salon çok yakın olmasına rağmen annem ancak arka bahçeye çıkmak isterse görebilirdi beni. Aslında dalların arasında gizli durduğumu düşünürsek beni karanlıkta görmesi gerçekten zordu.

"Hemen geliyorum." dedikten sonra telefonu kapatan Shawn'a, o göremeyecek olsa da, gülümsedim. Telefonumu kapatıp çantama tekrar yolladım ve oturduğum yerden yavaşça kalkıp en azından en alttaki dallara kadar inmeye çalıştım. Son dala adımı atarken hesap edemediğim küçük bir dal parçası bacağımı acıyla çizdiğinde çığlık atmamak için ağzımı tutmam gerekti ve bir elle dala tutunurken bunu yapabilmek bana dünyanın en zor işini başarmış gibi hissettirdi.

Bacağımı hemen geri çektikten sonra dallara sıkıca tekrar tutundum ve tam tersi yöne uzattım ayağımı sağlamca o dala geçtikten sonra oturup elimi bacağıma sürttüm ve ılıkça gelen kanı hemen tanıdım.

Acıyla mırıldanırken Shawn koşarak bahçe çitlerinin oraya geldi ve çevik bir hareketle atlayıp bahçeden içeri girdi. "Blue!" diye güçsüzce seslendi hemen. Bulunduğum yerdeki dalları hafifçe sallayıp aynı tonda "Buradayım!" dedim.

Bulunduğum dalların altına geldikten sonra ellerini bacaklarıma attı ve anında orada bulunan ılık kanı fark etti. Suratının şekli değişirken açıklama yaptım. "Yanlış dala uzattım ayağımı. Bacağım kanıyor."

"Oraya gidince hallederiz." diyerek ellerini birbirine sürtüp kanı elinde her yere bulaştırdıktan sonra ellerini havaya kaldırdı ve "Hadi atla bakalım." dedi. Hiç düşünmeden kalçamı kaydırıp Shawn'ın kucağına gelecek şekilde olmasını umarak kendimi boşluğa bıraktım ve Shawn anında tuttu beni. Tutunur tutunmaz sıkıca sardığım ellerimi boynundan yavaşça ayırırken gözlerimi de yavaşça açtım ve artık yakınında olduğumu belirten alkol kokusunu Shawn'ın dudaklarında hissettim.

Gülümseyerek bana bakan surata karşı ben de gülümsemeye çalıştım. Ellerini belimden çekmeden beni kendine daha çok bastırdı ve sokak lambaları altında parlayan dudaklarını benimkilerine yaklaştırdı. Nefesimi tutup dudaklarını benimkilerine değdirmesini beklerken o olağanüstü bir yakınlıkta durup "Bu gece olacak olan her şeye hazır mısın?" diye sordu. Bunları söylerken dudakları dudaklarıma değmiyor olsaydı neler olup biteceğini ona sorabilirdim ama bu soru o an aklımın ucundan bile geçmemişti.

Başımı olumlu anlamda sallayıp olumlu bir mırıltı çıkarırken dudakları tekrar benimkilere dokundu ve bundan sonrasında Shawn dudaklarını sertçe benim dudaklarımın üzerine kapattı. Elim yavaşça ensesindeki saçlara ulaşırken Shawn başladığının tersi bir yavaşlıkla dudaklarımdan çekildi ve tuttuğu nefesi yüzüme bıraktı.

Bunun gerçekleşmesini, farkında olmasam da, uzun zamandır beklediğimi hissettim.

Elimi yavaşça omuzlarındaki yerini aldı ve Shawn ellerimi indirip kendi elleri arasında tuttuktan sonra gülen bir sesle "Gidelim." dedi.

Beni çekiştirmesini göz ardı ederek onunla birlikte çitlerden atladım ve her şeyden habersiz annemi evinde tek başına bırakıp elini tuttuğum Shawn'la ışıklı sokakta yürümeye başladım.

Ruin ? // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin