Okuyup geçenler neden hiç oy vermiyor ya da yorum yapmıyor? Burada biraz bunlara ihtiyacımız var...
"Ben odama geçiyorum. Yapılacak ödevlerim var." diyerek bir peçete yardımıyla ağzımı temizledim ve tabağımı alarak masadan kalktım. Odama giden merdivenlere tırmanırken annemin sesini bu gecelik son kez duyduğumu düşünüyordum. "Ben biraz daha buralardayım. Yarın sabah yine erken çıkacağım. İstediğin bir şey olursa yapman gerekeni biliyorsun."
"Biliyorum." Annen sen uyanmadan çıkarsa isteklerini bir kağıda yazıp kapına yapıştır ki seninle ilgilendiğini düşünüp vicdanını rahatlatsın.
Karmaşık bir zihinle odama girdikten sonra kendimi yatağıma atarken aklımda Jack'in söyledikleri ve Aaron'un bana kapıdan üzgünce veda edişi vardı. Jack'in gerçek Aaron diye kast ettiği kişi kimdi bilmiyorum ve öğrenmekten bir parça korkuyor gibiydim. Aaron'un benden önceki kişiliğini hiç merak etmemiştim ve açıkçası umurumda da olmamıştı bu zamana kadar. Aaron bir yana kimseyi dinleme ne demekti? Shawn ya da Aaron'dan birbirleri hakkında ne duyabilirdim ki? Yani... en fazla ne olabilirdi ki?
Ellerimle yüzümü kapatıp gözlerimin önünden günümü bir kez daha geçirdim. Hayatımda yaşadığım en berbat günüm değildi belki ama top 10'a girecek ve zirveyi zorlayacak bir gündü. Bir gün kendimi herhangi birisi için seçim yaparken bulmak istemiyordum. Jack'in anlatacaklarından korkuyordum hatta öylesine korkuyordum ki öğrenmek bile istemiyordum. Aaron'un hala tanıdığım Aaron olarak kalmasını istiyordum ve Shawn'ın da hayatımıza zarar vermeden sessizce çekip gitmesini... Çünkü Shawn hakkında cidden üzüleceğim şeyler duyarsam şu anki fikirlerim tepe taklak olurdu. Nedenini bilmediğim bir şekilde bu çocuğun aklıma takılışı hoşuma giderken hayatımı alt üst etmesinden korkuyordum.
Ellerimi açıp sağ tarafımda duran çalışma masama ve üzerinde yapılmayı bekleyen ödevlerime baktım. Normal bir zamanım olsa sıkılmadan ödevlerimi yapar gecemi güzel bir romanla bitirebilirdim ama şu an çalıştıklarımın hiçbirini anlamayacak kadar dolu bir zihne sahiptim. Çalışmak bana ölüm gibi geliyordu.
Zorlukla kendimi yataktan kaldırıp pencerelerime ilerledim ve biraz temiz hava aldıktan sonra zihnimin açılacağına inanarak pencerelerimi açmaya başladım. Biraz dolabımın başında oyalandım. Bozulan ya da kirlenen kıyafetlerimi ayırıp kişisel bakım eşyalarımı kontrol ettim. Eksiklerimi bir kağıda not ettim ve not aldığım kalemi cebime sıkıştırıp az sonra asmak için çıktığımda aklıma gelenleri yazmak için kullanacağımı düşündüm. Mutlaka unuttuğum bir şeyler olurdu ve bu genellikle kağıdı kapıya astıktan sonra aklıma gelirdi. Sonrasında odama tekrar girip çıkmaya üşendiğimden yazmaya gerek görmezdim ve bu üşengeçliğime söveceğim mükemmel bir olay yaşardım mesela.
Masamın üzerinden duran bandı alıp odamdan dışarı çıktım ve annemden istediğim şeyleri kapıma astım. Listeyi tekrardan kontrol ederken elim kalemime gitti. O sırada odamda küçük bir gürültü koptuğunda her iki penceremi de açtığıma göz devirdim. Tabi ki cereyan yapıp masamdaki her şeyi yere dökecekti. Ne bekliyordum ki? Yaklaşmakta olan reglim için birkaç gerekli şeyi daha hatırlayıp not ettikten sonra biraz da cep harçlığı bırakmasını yazdım ve elimdeki kalemi öpüp içeri girdim.
Kaçtığım halde kurtulamadığım ödevlerim için doğruca masama ilerleyip sandalyeme oturduğumda etrafa dağılmasını beklediğim bir top kağıt yerlerde değildi ve ilginç bir şekilde masamın üzerinde başka bir şey de dökülmüş ya da düşmüş değildi. Merakla arkamı dönüp odamda göz gezdirmeye başladığımda odamın köşesinde beni izleyen birini gördüğümde ağzımdan kısa bir çığlık kaçırdım. Ellerim hızla ağzımı kapatırken karşımda beni izleyen çocuğun güzelim dudakları zarifçe kıvrıldı ve bembeyaz dişlerinin bir kısmı gözüktü.
Göğsünde topladığı kollarını yanlarına indirip odamda göz gezdirdikten sonra gözleri beni buldu ve beğendiğini belli eden bir ifadeyle kıvrıldı bu kez de dudakları. "Düzenli bir odan olacağına neredeyse emindim." dediğinde ellerimi ağzımdan çekip hızla odamın kapısına baktım. Kapattığıma emin olsam da yine de kontrol ediyordum işte. Geç bir saat değildi belki ama odama annemden gizli birini aldığım öğrenildiğinde hiçte iyi şeyler olacağını sanmıyordum. Shawn'ın burada olduğunu annemin öğrenmemesi gerekiyordu.
"Nasıl girdin sen odama?" diye korkarak ve fısıldayarak sorduğum soru karşısında Shawn bir kez daha gülümserken başıyla pencerelerimi işaret etti. Gözlerim bu kez de pencerelerime giderken aklımda odama tırmanabilme olasılığını hesaplıyordum. Cidden mümkün değildi. İkinci katta kaldığımı düşününce birinin odama girebilmesi için uçması falan gerekiyordu ama daha kolay bir yol daha vardı, o da seyyar merdiven.
Koşarak pencereme ilerleyip cidden bir merdiven olup olmadığını kontrol ettim. Annemin merdiveni görme olasılığı da büyüktü. Çünkü benim odam, koca bir camdan kapısı olan salonumuzun tam üzerinde duruyordu. Olmayan merdiven adına rahatlarken başımı tekrar Shawn'a çevirdim ama onu yerinde bulmak yerine çalışma masamın dayandığı duvarda asılı duran mantar panomun önünde buldum. Üzerinde küçüklüğümden bu yana ara sıra çektirdiğim birkaç fotoğrafım dışında genellikle Aaron ve diğer çocuklarla geçirdiğim vakitlerden kalan fotoğraflar vardı. Shawn'ın elinde tuttuğu ise panomun en nadide parçalarından biriydi kesinlikle; Ailem.
Gidip elindeki fotoğrafı aldım ve panodaki eski yerine koyduktan sonra ciddi olmasını umduğum bir surat ifadesiyle "Neden geldin?" diye sordum. Omuz silkti rahatça. "Bilmiyorum. Belki açsındır. Seni yemeğe götürebilirim." Rahatça ve hiçte kibar olmayan bir biçimde sorması sinirlerimi bir parça bozuyordu ve bunu görmezden gelirsem ileride başıma bela olacağını biliyordum ama diğer taraftan oldukça tatlı ve davetkar gözüküyordu. Bir insanın kendini bu büyüye kaptırmaması oldukça zordu. Shawn kesinlikle bir insana nasıl davranılması gerektiğini biliyordu.
Ama bende çoğu zaman mantıklı bir insandım. Jack'in söylediklerini unutamazdım.
"Yemek yedim." Evet, bunu oldukça suratsız söylemiştim ve eğer şanslıysam odamdan çıkıp giderdi. Şanssızsam... işler karışırdı. Kendini masamın dayandığı duvara yaslayıp gülümsedi. "Gitmemi mi istiyorsun?" diye sorduğunda başımı salladım. "Pekala." deyip kapıma doğru yürüdüğünde kolundan yakalayıp durdurdum. Sırıtmaları eşliğinde bana döndüğünde "Oradan gidemezsin." dedim. "Nasıl geldiysen öyle gideceksin." diye ekleyip pencereyi işaret ettim. Pencereye baktıktan sonra gülümseyip başını olumsuz anlamda salladı. "Orayı sen olmadan tekrar kullanmam." dediğinde şaşkınca suratına baktım. Sonra da çatılan kaşlarımla birlikte onu pencerelerime doğru ittirdim. "Seninle hiçbir yere gelmiyorum ve sen hemen odamdan çıkıyorsun."
"Ne yaparsın?" diyerek durdu ve bana döndü. "Odandan gitmezsem ne yaparsın? Çığlık atıp annene haber mi verirsin?" Kesinlikle dalga geçiyordu. Çığlık atmayacağımı biliyordu. Burada onunla birlikte birine yakalanmak istemediğimi adı gibi biliyordu. Bende biliyordum, o halde tek bir şey kalıyordu. "Aaron'u çağırabilirim." dediğimde yüzündeki ani değişim saniyeler içinde ondan korkmamı sağlamıştı. Aaron'un adını duyar duymaz Shawn'ın değişen yüzü saf nefret barındırıyordu. Sonra aniden gülüp daha fazla korkmama sebep olurken "Tabi." diyerek onayladı beni. "Onu çağırabilirsin ama bu kez daha büyük bir rezillik çıkacağına eminim. Muhtemelen kavga ederiz ki bunu çok istiyorum ve annenle birlikte komşularında buraya toplanır. Peki bu kadar olaydan sonra sen okulda nasıl rahatça gezersin, bilemiyorum."
Dediklerinde fazlasıyla haklı olduğunu düşünmeme gerek bile yoktu. Shawn bu gece başıma belaydı ve gitmeyecek gibi gülümsüyordu. "Seninle gelirim ama bir şartla." dediğimde hemen "Ne istersen."dedi. Şaşırdım. "Ne istediğimi söylemedim bile." deyip gülerken elimden tuttu. "Ne önemi var. Gel hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruin ? // Shawn Mendes
FanficAğlamamak için derin bir nefes aldığımda elimde olmadan bir hıçkırık kaçırdım ve Shawn'ın eli anında yanaklarıma inip beni sakinleştirmeye çalıştı. Gözlerimden istemsizce akan yaşları Shawn gülümseyerek silerken daha beter olacağını biliyordum. "Sad...