İngilizce dersinden kendimi kurtardığımdan doğruca dolabıma gidip derin nefesler almaya başlamıştım. Dersin hocası bizi havasızlıktan boğmak istediğini sözlü olarak belli etmese de kış günü sınıftaki pencereleri açmak istemediğini söylemiş ve kimseye de açtırmamıştı. İsteyenlein dersten çıkabileceğini söylediğinde ben gönüllüydüm ama benden önce çıkan bir kızın ismini bir kağıda yazıktan sonra dersine devam edince cesaret edememiştim ve bütün bir ders boyunca içeride diğer insanlarla birlikte terlemeye devam etmiştim.
Alnımı dolabımdan bulduğum cep mendillerinden birine silip kendimi rahatlattırdıktan sonra çantamı hazırlayıp doğruca yemekhaneye gittim. Henüz uzayıp beni aç bırakacak bir sıra oluşmadan sıraya girip kendi yemeğimi aldım ve köşelerden bir masayı gözüme kestirip doğruca oraya gittim. Telefonumu çıkarıp yemek tepsimin hemen yanına bıraktım. Yemekten sonra çocukları arayacaktım. Şimdiden özlemiştim onları. Aslında her gün özlüyordum...
Gözlerimi yemek tepsime çevirip moralimi düzeltmeye çalıştım. Yemek her zaman mutlu ederdi beni şimdide aynısı olacaktı. Sıcacık mantar yemeğim, elmam ve meyve suyumla tam mutlu olmaya başlamışken aniden masama sarışın bir çocuk oturdu.
Gözlerim şaşkınlıkla açılırken o bana kocaman ve ağız dolusu bir gülümseme verdi. "Oturmamda bir sakınca olduğu için bakıyorsan boşuna bakma. Burası bizim masamız."dediğinde gözlerimi pörtletmeyi bırakıp doğruca tepsime uzandım kalkmak için. Ben kalkamadan masa hızlı bir şekilde doldu ve dün beden dersinde gördüğüm bütün oğlanlar masaya birer birer oturmaya başladı. Üstelik hepsi de anlaşmış gibi bana bakarak sırıtıyordu. "Ben özür dilerim. Bilmiyordum."derken sesim mırıltıdan farksızdı ama o oturan ilk oğlan beni duyup elini bileğime attı. "Gitmene gerek yok. Hep birlikte yiyebiliriz, değil mi?"deyip etrafındaki çocuklara fikirlerini sordu. Çocuklar yine anlaşmış gibi hep bir ağızdan olumlu mırıltılar çıkarmaya devam ettiler.
En sonunda "Hadi otur artık."diye ısrar ettiklerinde yanaklarımın kızardığını hissederek kalktığım yere tekrar oturdum. Çocuklar memnun bir şekilde sırıtırken masaya bir yemek tepsisi sert bir şekilde bırakıldı. Hep birlikte bırakan kişiye baktığımızda korkunun yine içimde dolaşmaya başladığını hissettim. Dünkü çocuk şimdide burada bulmuştu beni.
Ellerimin benden bağımsız bir şekilde yine titremeye başladığını gördüğümde yumruk yapıp onu izlemeye devam ettim. Bana kısa ama etkili bir bakış attıktan sonra etraftaki masaların birinden bir sandalye çekti ve oturup topluluğa baktı. Masaya ilk oturan çocuk "Sende geldiğine göre tanışmaya başlayabiliriz. Ben Cameron ama sen kısaca Cam de diyebilirsin."dedi. Başımı olumlu anlamda sallayıp konuşan diğer çocuğa baktım. "Ben Jack ve arkadaşlarım kısaca Johnson derler ama sen kısaca sevgilim de diyebilirsin."dediğinde topluluktakiler itiraz etmeye başladılar. Yanındaki küçük boylu, en azından benden uzun olan, sarışın çocuk "Çok uzun. Her iki isimde. Boşver onu. Benim ismim de Jack ama sen bana Gilinsky de. Diğerleri de öyle diyor."dediğinde ilk defa ona gülümsedim ve aralarında ısındığım ilk çocuk o oldu.
"Bakalım bana da gülümseyecek misin?"diyen başka bir sarışın çocuğa elimde olmadan gülümsediğimde çocuklara bakıp kaşlarını hareket ettirmeye başladı. "Ben Nash ve emin ol Johnson'dan daha iyi bir erkek arkadaş olabilirim."deyip yine kaşlarını oynattığında kıkırdayp önümdeki yemeğe baktım. Güzelim mantar yemeği soğuyordu ama ben halimden memnundum sanırım. Saçında bandana olan çocuğa baktığımda ki sıra ondaydı, yemek tepsisini sertçe masaya koyan çocuk ofladı. Bandanalı çocuk onu umursamadan kendini tanıttı. "Ben Taylor ve diğerlerinin aksine sevgilim olmanı istemeyeceğim. Çünkü zaten bir sevgilim var."dediğinde ben başımı olumlu anlamda salladım ama çocuklar hep bir ağızdan itirazlara başladılar. Grup içinde uygulanan politika sevgilisi olana yüklendi sanırım.
Benim ve geldiğinden beri somurtan çocuk dışında herkes tartışmaya katılıp iyi ya da kötü yorum yaptığına bakmadan konuştuktan sonra bana döndüler. Sonra gözler konuşmayan çocuğa döndü. Çocuk sıranın onda olduğunun bilincine varıp sandalyesinde düzeldi ve az önce somurtan suratında dünkü gülücük belirdi. Kollarını masanın üzerine koyup bana doğru delici bakışlar göndermeye başladı. Dün duyduğumdan daha farklı ve kesinlikle daha çekici olan sesiyle "Ben Shawn."dedi.
Herkes gibi bende devam etmesini istedim ama o sadece o kadarla kaldı. Dün adına özür dileyecek bir şeyler söylemesini bekledim ama gülümsemeye devam etti ve çekici sesine rağmen beni öylesine korkutuyordu ki oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Cameron "Sanırım bu kadar."dedi Shawn'a bakarak ama Shawn benden gözlerini ayırmadı bile. Konuşmadı da.
"Sıra sende o halde."diyerek bana döndüğünde Shawn'ın bakışlarından kurtulmaya çalışarak başımı salladım ve konuşmak için ağzımı açtım ama Shawn benden önce davranıp "Blue."dedi. Çocuklar anlamamış bir şekilde Shawn'a bakarken benim içimdeki korku daha da çok büyümüştü.
"İsmi Blue."dedi tekrardan. İşte dün tamda bundan korkmuştum. Bana Mavi derken adımdan haberdar olup olmadığını merak ediyordum ve bugün öğrendiğim kadarıyla beni gün boyu izleyecek olan bir sapık kazanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruin ? // Shawn Mendes
Hayran KurguAğlamamak için derin bir nefes aldığımda elimde olmadan bir hıçkırık kaçırdım ve Shawn'ın eli anında yanaklarıma inip beni sakinleştirmeye çalıştı. Gözlerimden istemsizce akan yaşları Shawn gülümseyerek silerken daha beter olacağını biliyordum. "Sad...