7: Bilinmeyen Numara

1.7K 115 35
                                    

Telefonumdan gelen bildirim sesiyle kaşlarımı çattım. Neydi şimdi bu?

Acele etmeden telefonumu açıp gelen bildirime baktığımda numaranın kayıtlı olmadığını gördüm. Kaşlarım daha da fazla çatılırken mesaja bakmamaya karar verip koridorda ilerlemeye devam ettim. Merak etmiyordum ve daha sonra görüldü yapıp bırakabilirdim.

Bildirim sesi tekrar gelirken ben çoktan dolabıma ulaşmıştım ve çantamı sırtımdan çıkarıp anahtar aramaya koyulmuştum bile. Sonra bir bildirim daha geldiğinde pes ettim ve sinirle telefonumu cebimden çıkarıp gelen mesajlara bakmaya başladım.

Bilinmeyen numara: Hey! Nasıl gidiyor bakalım?

Bilinmeyen numara: Telefonunla bakıştığın halde neden mesajlarına bakmıyorsun?

Bilinmeyen numara: Bak şu lanet şeye artık!

Mesajları okuduktan sonra bir mesaj daha geldi.

Bilinmeyen numara: Sonunda!

Bilinmeyen numara: Bir yeni arkadaş kazandınız! Tebrikler!

Etrafıma bakınıp beni kimin rahatsız ettiğini bulmaya çalıştım. Koridor insan kaynarken bunu bulmak oldukça zor olacaktı ama şimdiden bir kaç tane seçenek belirmişti bile aklımda. Mesela şu dolabının önünde telefonunu elinden düşürmeyen Basketbol takımı forması giyen çocuk.

Az sonra etek yoksunluğu yaşayan bir kız gelip çocuğun dudaklarına kapandığında bu seçenek kendini hemen sildi aklımdan ve bu süre zarfında da telefonuma mesajlar gelmeye devam ediyordu. Dönüp mesajlara bakındım.

Bilinmeyen numara: Etrafına bakınıp durma.

Bilinmeyen numara: Bu kadar insanın içinde beni bulamazsın.

Bilinmeyen numara: Hayır, hayır. Asla o olamam. Ben ondan daha havalıyım ;)

Çantamı dolabımın önüne bırakıp çabucak kim olduğunu sordum ve telefonumu cebime atıp etrafıma kısa bir bakış attıktan sonra dolabıma döndüm. Girmem gereken derslerim ve bitirmem gereken bir okulum olduğunu dün Aaron'dan yeterince duymuştum. Sürekli yanımda olacağını da söylemişti ama şimdi yoktu...

Koca bir iç çekişle gerekli olan kitap ve defter değişimini yaptıktan sonra tekrar telefonuma döndüm.

Bilinmeyen numara: Hadi ama!

Bilinmeyen numara: Sana kim olduğumu söylersem eğlencesi kalmaz ki...

Bilinmeyen numara: Sen bana kim olduğumu sorma, bende sana geleceğinle ilgili tahminlerde bulunayım olmaz mı? ;)

Bilinmeyen numara: İşte ilk tahminim...

Bilinmeyen numara: Muhtemelen sadece sana göre sinir bozucu bir varlık sana doğru geliyor.

Kaşlarım istemsizce az daha çatıldı. Durduk yere iyilik meleğimi kazanmıştım? Yoksa Tanrı şeytanımı şimdiden mi göndermişti yanıma? Dediği şeyin doğruluğunu ölçmek istercesine başımı hızla telefonumdan kaldırıp etrafıma bakınırken Shawn hemen dibimde bitip beni, onu arama zahmetinden kurtardı. Cidden doğru tahmin etmişti. Sinir bozucuydu.

"Blue!"deyip kendini dolaplara yasladı ve kollarını göğsünde birleştirip bana yine aynı gülümsemeyle baktı. "Bugünkü maratona hazır mısın bakalım?"diye eklediğinde hiçbir şey söylemeden dolabım kilitleyip çantamı sırtıma taktım ve sınıfıma doğru yürümeye başladım. "Ne o? Benimle konuşmama kararı mı aldın?"diyerek arkamdan geliyordu ve ben bakmamakta ısrarcıydım. Telefonuma tekrar mesaj geldiğinde hemen açıp okudum.

Bilinmeyen numara: Sinir bozucu olduğunu bir kenara bırak ve nasıl gülümsediğine bak :)

Göz devirip telefonu cebime tekrar attım ve göz ucuyla Shawn'ın arkamdan hala geliyor olup olmadığına baktım. Yine aynı gülümsemeyle, belki daha fazlasıyla, bana bakmaya devam ediyordu. "Beni kontrol ettiğini biliyorum. Normal bir şekilde dönüp bakabilirsin."dediğinde yerimde aniden durup gözlerimi kapattım ve ondan tarafa dönüp gözlerimi açtım. Biraz, çok az, bir şaşkınlıkla bana baktığını gördüğümde tıslarcasına konuştum. "Ne istiyorsun sen benden?"

Şaşkınlığının yerini yine bir gülümseme aldı ama bu gülümsemeyle üçüncü kez karşılaşıyordum. İlki dolabımın kapağının üzerinde ellerimizin birbirine değmesi, ikincisi yemekhanede kendimi tanıtacağım sırada adımı aniden söyledikten sonra ve şimdide burada. Bu çocuk istediği zaman beni korkutma yeteneğine sahipti ve bunu sadece bir gülümsemeyle yapıyordu. Güzelim suratına konan sinsi bir gülümsemeyle hemde...

Kolunu etrafıma sardıktan sonra beni kendine çekiştirerek bir yerlere sürüklemeye başladığında ilk olarak nereye gidiyor olduğumuzu anlamadım. Durdurmaya çalışırken beni çoktan köşelerden birine çekmiş, sırtımı duvarla buluşturmuştu bile. Neyseki sırtımda hala çantam duruyordu ve beni sürekli rahatsız edişi yüzünden Shawn'ın suratına dalıp gitmiyordum.

Sinirle suratına baktığımda bir elini arkamdaki duvara yasladı ve bütün ağırlığını o koluna bırakıp üzerime eğildi. "Senden ne istediğimi sordun. Yanlış duymadım, değil mi?"diye sorup sorumdan emin olmak istedi. Neydi şu an yaptığı bilmiyordum ama beni korkuttuğu kesindi. Yine de başımı olumlu anlamda sallayıp kıvrılan dudaklarına baktım. "Hayatını mahvetmem için senden izin istiyorum."

"Ne?"dedim hemen. Kulaklarım yanlış duymuş olmalıydı herhalde. Bu çocuk hayatımı açıkça mahvedeceğini söylüyordu ve bir de benden izin mi istiyordu? "Duydun işte. Hayatını mahvetmek için izin istiyorum ama emin ol bundan memnun kalacaksın."deyip yüzüne pis bir sırıtış koyduğunda hızlı göğsünden geriye ittirdim onu. Yanından ayrılmadan hemen önce "Pislik."diye homurdandım sinirle. Kötü sözleri yüksek sesle söyleyemeyecek kadar cesur biri değildim belki ama asla kullanılmama izin vermezdim.

O arkamdan gülerek kalırken bende kendimi kimya dersinin işleneceği sınıfa attım. Böyle bir şeye izin vermem için berbat durumda olmam gerekiyordu ve şu an o berbat durumdan yüzlerce tık uzaktaydım. Kısacası çok beklerdi.

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın!

Ruin ? // Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin