"Fotoğraf"

758 96 9
                                    

Sessiz ve sakin adımlarla merdivenleri tırmanıyorum. Kapının önüne geldiğimde el fenerini kapıya tutup açmaya çalıştım. Ahşap kapı zorlanmadan, bir iki hamlede açıldı. Tornavidayi arka cebime koyup kapıyı içeri doğru ittirmeye çalıştım. Ah.. Ahşap kapının gıcırtısı birden ayaklarımı titretiyor. Biri görecek diye tedirgin olmam yetmiyormuş gibi.. Neyse uzatma lüksüm yok. 

Kapıyı daha özenli bir şekilde içeri doğru ittirip açıyorum. İçeri girince bi rahatlama oluşuyor bedenimde. Derin bir oh çekip vakit kaybetmeden Direkt Nehir'in kaldığı odaya gidiyorum. Odaya girip televizyonun altındaki çekmeceleri buluyorum. El fenerimi çekmeceye doğru tutuyorum ve çekmecenin ikinci gözünü yavaşça açmaya çalışıyorum. Unuttuğum bir şey var, eldivenlerim... 

Eldivenleri takıp parmak izlerimin olduğu bölgeyi temizliyorum ve yeniden açıyorum. Işte, dün  çok yaklaşıp da bakmaya fırsat bulamadığım o fotoğraf karşımda. Şimdi vaktim var.. Şimdi bakabilirim... El fenerini resme doğru tutuyorum. Resmin arka tarafında bir not;

"Her şey ikimiz içindi..."

Resmi ağır ağır çeviriyorum... Ve karşımdaki fotoğraf... Olamaz, b.. Bu imkansiz... Hayır, o değil...

18 SAAT ONCE

"Kutay Menderes, az önce getirildi. Görebilir miyim onu?"

"Maalesef, Beyefendi. Kutay Menderes'in sorgusu sürüyor."

Danışmadan aldığım bu cevap beni korkutuyor. 2 saat süren bir sorgu, acaba neler sordu ona Gazanfer. Ya söylerse? Tekrar mı gireceğim ben o deliğe? Hayır. Olmaz ki, ben bir daha giremem. Kutay Dede yapmaz ama öyle birşey. Yapsa önceden gelmezdi beni kurtarmaya. Ona yeterince güveniyorum, veya tek güveneceğim kişi desem daha yerinde olur herhalde.

Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nün kapısına çıkıyorum. Şöyle bir etrafa bakıyorum. Hava kararmış ve minarelerden yükselen ezan sesi. Huzurla doluyor insan. Bunların bir gün biteceğini bilmemeli insan. O korkuyla yaşamamalı. Hadi bugün anlamadılar, yarın öbür gün illa ki biri öğrenecek bu yalancı şahitliği... O gün ne yapacağım bilmiyorum işte.

'Bu kadar da karamsar olma be Pamir' deyip silkiyorum kendimi. Hem zaten alışmıştım oraya değil mi?
Şaka yapmanın sırası değil şu an Pamir. Sen önce bi Kutay Dede'yi salacaklar mi bakalım bu gece onu düşün.

"Neyi bekliyorsun evlat?"

Bu ses.. Kutay Dede'nin sesi bu. Hızla arkama dönüyorum. Evet, o işte. Bırakmışlar.

"Dede? Ne oldu ne sordu o komiser?"

"Bu Gazanfer Başkomiser var ya. Ondan kork işte Pamir. Cin gibi polis. İhbar falan yokmuş, kendisi şüphelenmiş ve sorguda konuştururum diye düşünüp almış beni."

"Ee peki, anlattın mı? Dedin mi bir şey?"

"Sence anlatsam sen şu an emniyetin önünde bana bunu soruyor olur muydun?"

İşte güvendiğim adam. Sarılıyorum ona. Onun benim yanımda olması güven veriyor açıkçası. Onun yanında kendimi güçlü hissediyorum.

"Aslansın be dede."

"Neyse hadi oyalanmayalIm da ben kurt gibi açım, gidip birşeyler yiyelim."

"Tabi dede. Malzeme var mıydı atölyede?"

Kutay Dede alaycı bir gülüş takınarak elini omzuma koyup sordu,

"De hele bakayım, en son ne zaman Eminönü'nde balık ekmek yedin?"

Soruyu cevaplamaktan çok teklifi kaçırmamaya özen gösteriyorum.

"Helal be dede. Hatırlamıyorum ama cidden bayağı olmuştur."

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin