Bölüm 35(Final): "İKİNCİ HAYAT"

1.1K 99 60
                                    

Herkesin bir ikinci hayat şansı olmalı bu dünyada. İlk yaşamından uzakta, ilk yaşamının verdiği acılardan ve utanç verici gerçeklerden çok uzakta bir zamanda... Geçmişin serin hüznünü getiren o tatlı ama bir o kadar da sert bir rüzgar ilişiyor yanağıma seher vaktinde. Güneş, ağır ağır maviye boyuyordu gökyüzünü... Karanlık gökyüzü; mavinin tonlarıyla birlikte geceyi gündüze çevirirken, bavulumu aracın bagajından indirip havalimanına giriş yaptım. Babam ise yanımda benim el bagajımı taşıyıp, kontuarlara giriş yapmadan önce bana bırakarak,

"Kendine iyi bak oğlum, iyicene bir kafanı dinle. Çok da özletme kendini, tek başıma bırakma beni buralarda." dedi. Daha sonra sarılarak kollarını sımsıkı bir şekilde sardı. Bir çocuğun, babasını kahraman olarak gördüğü zamanlarda benim babam yoktu yanımda belki ama şu an o kadar faydası dokunuyordu ki... Bunca ihanetin, bunca samimi olmayan birer emoji suratlarının arasında adeta beni dünyaya kenetleyen adamdı. Ben de sarılıp,

"Merak etme baba, geri döneceğim en kısa zamanda." Dedim ve ayrılıp kontuarlara doğru ilerledim. 

O sırada kapıdan Gazanfer ve Murat'ın giriş yaptığını gördüm. Ben ve babam, tedirgin gözlerle birbirimize baktıktan sonra hızla bize yaklaşan iki polisi soru işareti dolu gözlerle süzdük. İlk aklıma gelen şeyin olmamasını umuyordum korkarak... Kutay dede ve Oğuz hakkında kötü bir haberle gelmiş olmalı diye düşünürken Gazanfer, bizi daha da tedirginliğe sürüklemeden söze başladı,

"Korkmayın, bir şey yok. Bu sefer görev başında bir polis olarak değil, izinli bir polis olarak karşılaşıyoruz sizinle."

Bu sözleri bir an olsun su serpiyor içimize. Ancak hala neden geldiğini anlamayan bir tavırla soruyorum,

"Öyleyse ne işiniz var burada Başkomiserim?"

Gazanfer, Murat'a bakarak;

"Bizim çaylağın bir sözü vardı da, cinayeti çözersek bir tatile çıkalım diye." dedi. Murat da bu sözlerin ardından şakacı bir ifadeyle gülümseyerek,

"E ne yapalım, zaten bu yaz tatil yapamadık. O kadar da hakkımız olsun değil mi Başkomiserim?" dedi ve aralarında ufak çaplı bir gülüşme oldu. Gazanfer, bu gülüşmenin ardından tekrar bana dönerek,

"Siz nereye böyle?" diye sordu. Ben yanıtlamadan babam atıldı,

"Sadece Pamir gidiyor. Bu olaylar fazlasıyla canını sıktı, biraz gitsin kafasını dinlesin. Dönüşte de bir şeyler bakacağız artık." diye yanıtladı. Gazanfer başıyla babamın yanıtını onayladıktan sonra tekrar bana dönüp,

"Nereye bakalım yolculuk?" diye sordu. 

"Toronto. Ya sizin?"

"Bizim de Toronto. Murat tutturdu da bir Kanada'ya gidelim Toronto'yu görelim falan filan çok methetti. İyi bakalım dedim. 06.30 uçuşu mu?"

Bunun bir tesadüf olduğuna inanmıyordum. Galiba bu olaylardan fazlasıyla yıprandığımı ve beraber tatil yapacağımızı düşünüyorlardı ki benle aynı yöne bilet alacaklardı. Ben de inandığımı gösterir bir tavırla,

"Öyle mi? Güzel bir tesadüf olmuş. Evet, 06.30 uçuşu." 

Bu rastlantıdan babam da mutlu olmalı ki Gazanfer'e dönerek,

"Oğlum sana emanet komiser." dedi. Gazanfer de babamın içini rahatlatırcasına,

"Merak etmeyin siz Eşref Bey." dedi. Ardından babamla tekrar vedalaştıktan sonra babam evin yolunu tuttu.

Lütfen dikkat!!


Türk havayollarının  AC 613 sefer sayılı Toronto yolcularının güvenlik kontrolünden geçmeleri önemle rica olunur...

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin