"Eve Dönüş"

755 92 12
                                    

Ve 4 aylık cehennemin sonu...

Bugün ikinci duruşmam görüldü az önce. Hakim, delil yetersizliğinden tutuksuz olarak yargılanma kararı verdi hakkımda... Fuat'ın sayesinde oldu bütün bunlar, henüz benim işlemediğime ben bile emin olamadığım bir cinayette ipten aldı beni resmen. Artık özgürüm. ' Ee mutlu değil misin?' diye soracaksınız şimdi; bilmiyorum. Şu an adliyenin kapısının önünde iki kolumda askerle cezaevi aracına götürülüyorum. Bedenim hareket ediyor da beynim durmuş gibi... Aklımda binlerce soru... Arkamda ağlayarak beddualar savuran kız arkadaşımın annesi... Nasıl mutlu olabilirim ki ?

Araca bindiriliyorum. Ardından demir kapının sertçe kapanması ve küçük pencereden Nevin hanımla göz göze geldiğimiz o an... Gözlerimi kaçırabilirim, ama yapmıyorum. Başka bir şey var sanki içimde. Sanki yüzleşmek istiyorum, her şeyle, herkesle... Bu ben değilim. Ben bir katil değilim. Hele de kız arkadaşımın katili hiç olamam... Araç ağır ağır hareket etmeye başlıyor. Ağlayan Nevin hanımın yanından ağır ağır uzaklaşıyorum. Hala gözlerim onun gözlerinin içine bakıyor. Bir anneyi bu denli ağlatacak derecede bir insan olamam ben. Hayır, hayır. Bu ben değilim... Kurtarın beni diye haykırmak istiyorum. Neyden, kimden bilmiyorum ama kurtarın beni. Işlediğimi bilmediğim bir cinayetin vicdan azabından mı kurtulmak istiyordum ? Bilemiyorum...

Boğulacak gibi oluyorum. Aylardır beklediğim bu gün, bu an... Tahliye oldun Pamir Berk! Hadi sevinsene. Neden böyle oldu? Ah be dede, sen gelip her şeyi anlatana kadar ben git gide kendimi kendi içimde aklıyordum. Başarıyordum da... Şimdi ise kanun, adalet beni akladı ama ben kendimi aklayamıyorum be dede...

Şu son sözü bizzat Kutay Dede'ye söylemiştim. Evet, içerden çıktım artık. Koğuşa gidip herkesle tek tek helalleştim, ardından Sami Abi'yle de helalleşerek bavulumu aldım ve çıktım. Çıkar çıkmaz ise doğrusunu duymak isterseniz kimseyi beklemiyordum. Kutay Dede'yi bile, ama gelmiş. O yaşlı Chevrolet ile kapının önünde beni bekliyordu işte. İçimde buruk bir sevinç belirdi. İçim seviniyor ama yüzüm gülmüyor. Dudaklarım dahi oynamıyor, ama seviniyorum.

Arabanın dibine kadar gidip bavulu yere bırakıyorum. En son ziyaretime geldiğindeki gibi sarılmaya yüzüm yok, derken bu sefer o sarılıyor bana. Sarılırken gözlerim doluyor, ağlamamak için direniyorum. Beni kurtaran adam var şu an karşımda. Cinayet günü onun yanında olmadığım halde duruşmaya gelip yalancı şahitlik yapan adam var karşımda, nasıl gözlerim dolmasın ki ?

Arabaya atlayıp atölyeye geliyoruz. İçeri geçip şöyle bi etrafa bakıyorum. Birden zihnimde elektriklenmeler yaşadığımı hissediyorum. Burayı hatırlıyorum evet. Duvarların boyasını, şu ortadaki masayı ve kokusunu... Bunlar güzel şeyler... Hiç bir şey değişmemiş. Sandalye çekip masanın kenarına oturuyorum, üzerime dört ayın yorgunluğu çökmüş gibi kafamı masaya vurup gözlerimi kapatıyorum ve orda konuşmaya başlıyorum.

"Ah be dede, Sen gelip her şeyi anlatana kadar ben git gide kendimi, kendi içimde aklıyordum. Başarıyordum da... Şimdi ise kanun, adalet beni akladı ama ben kendimi aklayamıyorum be dede..."

O da kapıyı kapatıp gelip karşıma oturuyor. Başımı masadan kaldırıyorum, yüzüne bakıyorum,
"Bir şey demeyecek misin ? Neden yaptın, ne alıp veremediğin vardı gencecik kızdan demeyecek misin ?"

Beni dinliyor, ama konuşmuyordu. Bir süre öylece yüzüme baktı. Umutsuzca...

"Karnın aç mı ?"

Uzun süren sessizliği Kutay Dede'nin bu sorusu bölmüştü. Kızgın değildi sanki bana, ya da galiba o da benim işlemediğime inanmak istiyordu. Bir delil, ufacık bir delil bulsa o da rahatlayacak gibiydi. Karnım mı ? Evet, karnım aç.

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin