~CiNAYETE RAMAK KALA~

647 94 4
                                    

"Pamir Berk, gel bakalım derdin neymiş anlat Gazanfer Bey'e. Dün gece kafamızı şişirdin."

Sami Abi, demir kapıyı açıp koluma kelepçeleri taktı ve dışarı çıkardı. Ağır ağır adımlarla Gazanfer'in yanına gidiyorduk. Odaya yaklaşıp önüne kadar geldik. Daha sonra Sami Abi kapıyı tıklatıp içeri aldı beni.

Geç bakalım Pamir, dedi Gazanfer. Önündeki sandalyeyi göstererek. Ben de gösterdiği sandalyeye geçip oturdum.

"Neymiş derdin anlat bakalım."

"Başkomiserim, dün gece bir şeyler daha hatırladım. O gece, evde biri daha vardı. Üçüncü bir şahıs vardı. Hatta biz Nehir'le tartıştık. Tam o sırada kapı açıldı ve benim enseme sert bir cisim indi. Birden kendimi yerde buldum. Dahası da yok. O zaman zarfı içinde cinayet işlenmiş olabilir."

"Dur bi, dur. Daha bir delilimiz olmadan bir şey diyemeyiz. Eğer dediğin gibi evde bir üçüncü kişi daha varsa, bu cinayeti senin işlemiş olmanın ihtimalini fazlasıyla düşürür, ama sıfır yapmaz. Çünkü kesin kanıt bulamadığımız sürece bir numaralı katil zanlısı sensin. Ayrıca cinayeti, o üçüncü şahısla beraber işlemiş olma olasılığınız da var bunu unutma.

Haklıydı Gazanfer, kendimi savunamıyordum resmen ona karşı, ama gücüm yettikçe direniyordum.

"Haklısınız, Başkomiserim. Ben sadece fikirlerimi ve hatırladıklarımı belirtmek istedim."

"Bu güzel bişey, merak etme Pamir. Adalet er geç yerini bulacaktır."

"İnşallah, Başkomiserim. İnşallah."

Tam ayağa kalkıp kapıya yöneleceğim sırada Gazanfer seslendi,

"Pamir!"

Dönüp Gazanfer'e baktım,

"Buyrun Başkomiserim."

"Ziyaretçin var."

Bir an gülümsedim, ve Gazanfer'in gözlerine bakarak,

"Bu Sami Abi'nin görevi değil miydi?"

"Evet, öyleydi. Ama bunu ben söylemek istedim. Baban geldi, Pamir. Seni görmek istiyor."

İşte bunu söyleyince oracıkta donakaldım. "Baban geldi" cümlesi defalarca tekrarlandı zihnimde o anda. İçimde değişik bir his vardı. Seviniyor muydum, üzülüyor muydum? Bilemiyordum. Gazanfer'e dönerek,

"Bu cümleyi duymayalı tam 23 yıl oldu biliyor musunuz, Başkomiserim?"

Gazanfer öylece bakıyordu bana, ağzını açıp bir şey söylemek istemedi. Gözleriyle "Git. gör babanı." der gibiydi. Henüz affetmiş miydim onu bilemiyordum ama, bu cehenneme girdikten sonra çok ihtiyacım vardı buna. Görüşme salonuna getirildim. Eşref orada oturuyordu işte, tek başına. Ben gelir gelmez ayağa kalkıp yaklaşmak istedi, ama biraz çekindi. En son ikisinin de yüzünü görmek istemeyip ayrılmıştım yanlarından.

"Oğlum," dedi Eşref. Sami Abi yanımdan ayrılmıştı. Artık baş başaydık, ona bir adım daha yaklaştım. Eşref'in gözünden bir damla yaş süzülerek sağ yanağından dudağının kenarına doğru indi. Tekrar ağzını açıp,"Oğlum" dedi. Bunları duymak o kadar güzel bir şey ki...

Bir adım daha attım. Artık aramızda bir kaç adımlık mesafe kalmıştı. Yirmi üç yıl sonra bu cümleyi kullanmak fazlasıyla zor, ama kendimi zorluyordum. Kullanmak istiyordum artık. Çünkü bugün var, yarın yok... Yarın gerçekten yok. Hücre 208 mahkumuyum sonuçta. Benim de sonum ölüm... Artık tüm gücümle o kelimeyi kullanmak istiyordum.

"BABA..."

Sanki dünya durmuştu şu an... Dönmüyordu sanki, her şey durmuş gibiydi. Bu an o kadar güzel bir an ki... Eşref bu kelimeyi duyunca artık kendini tutamayıp gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Açıkçası ben de durduramıyordum artık kendimi. O bir adım daha atıp "Oğlummmmm" dedi. Ben de bir adım daha atıp tüm içtenliğimle, göğsümden koparırcasına "Baba." dedim ve artık kendimizi bırakıp o yirmi üç yılın özlemiyle müthiş bir şekilde sarılmıştık. Şu an Babamın kollarındaydım. Bir dünyada en güvenilir yerdi burası. Bu mükemmel bir şeydi. Artık kavuştuk... Sarılmayı kesip artık birbirimize bakıyorduk, o sırada Gazanfer geldi. Ben de dönüp ona baktım, gözümdeki yaşları silerek,

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin