~DÜĞÜM ÇÖZÜLÜYOR.~

656 99 7
                                    

Gazanfer, sarı tişörtlü gencin tarif ettiği üzere Balat hastanesinin arka sokağında buldu 'Dostlar Kıraathanesi' yazılı tabelayı. Arabayı gelişi güzel kıraathanenin önüne park ederek siren lambasını tekrar koltuğun altına koydu. Yan koltuğa attığı ceketini de alarak arabadan indi. Ceketini sırtına geçirirken uzun uzun mahalleyi süzdü, bir süre sonra da kıraathaneye baktı. Yanına telsizi de alarak kıraathanenin kapısından giriş yaptı. 

Bir süre kapının önünde dikilip öylece kaldı, oturanların dikkatini bir miktar çektikten sonra kapıya yakın ve tüm kıraathaneyi cepheden gören bir masa seçip oturdu. Telsizi masanın ortasına dikti ve ardından cebinden silahını da çıkarıp masaya koydu. Mahallelinin bu durumdan iyice rahatsızlandığını fark edebiliyordu. Son olarak masaya rozetini de koyunca, mahalleli bir polis olduğunu fark etti ve herkes tekrar önüne döndü. Karşıdan omzunda bir havlu ve ellili yaşların ortasında ama yüzü kırışmamış, hafif gri saçları ve gri sakalı olan bir adam yaklaşıyor, kıraathanenin sahibi Salih olsa gerek diye geçirdi içinden. Adam iyice yaklaştıktan sonra Gazanfer'e,

"Buyurun memur bey, bir problem mi vardı?" diye sordu sakin ve kendinden emin bir edayla, Gazanfer'in keyfi yerindeydi ve biraz takılmak istiyordu.

"Birincisi bey amca, memur bey değil. Başkomiserim, diyeceksin. İkincisi de sen müşteriye böyle mi davranıyorsun? Bir problem mi var değil o, Buyurun ne içersiniz olacak değil mi? Bu yaştan sonra sana işini de öğretecek değilim." dedi alaycı bir tavırla.

Gazanfer'in bu tavrı adamın fazlasıyla gücüne gitmişti ama karşısındakinin polis olduğunu unutmuyordu tabi. Gazanfer, aynı alaycı bir tavrını sürdürerek gülerken karşısındaki adam ciddiyetinden taviz vermeyerek sözüne devam etti,

"Bak komiser, belli ki buraya bir şey içmeye gelmemişsin. Ne lazımsa söyle de işimiz gücümüz var."

Gazanfer, karşısındaki adamın ciddi tavrını önemsemeden eğlenmeye devam ediyordu.

"Kuşburnu var mı ya? Bir tane kuşburnu alayım ben, ha bu arada isim neydi usta?"

"Salih, Salih TERZİ." diye hızlıca yanıtladı. Daha sonra Gazanfer'e kuşburnu yapmak için tezgahının arkasına geçti. O sırada Gazanfer oturduğu yerden mahalleliye seslenerek,

"Beyler! Herkes bir buraya baksın. Ben Cinayetten Gazanfer MERCAN. Bilirsiniz Pamir Berk'i, onu ve Fuat'ı. İkisinin de çocukluğu Balat-Asmalı arasında geçmiş. Nehir öldü, Fuat öldü, Pamir cezaevinde..."

Bunları söylerken kıraathanede "Ne.. Fuat ölmüş mü?" sesleri yükseliyordu. Gazanfer, bundan etkilenmeyerek sözlerinde devam etti.

"Bu çocukları siz, benden iyi tanırsınız. Aralarından ne gibi bir dostluk vardı, kimlerle haşır neşirlerdi, kısacası bunlar hakkında bana bir şeyler anlatmak isteyen varsa gelsin. Birinin hayatını kurtarın en azından." 

Gazanfer sözünü tamamladıktan sonra herkes kaldığı yerden oyununa devam etti. Fuat hakkında fısıldayarak konuşanlar, okey oynayanlar, batak oynayanlar... Kimse bir şey söylemeye yeltenmiyordu. Bu durum Gazanfer'in neşesini kaçırmıştı.

"iyi, ben akşama kadar buradayım sıkıntı yok. Salih abi! Kuşburnu nerede kaldı?"

Salih, elindeki fincanla Gazanfer'e doğru gelerek kuşburnu'yu uzattı ve sandalye çekerek karşısına oturdu. Ciddi tavrı hala sürüyordu.

"Burada onları tanıyan pek çıkmaz. Bir tek isimlerini duymuşlardır, yani aradığın yer burası değil." 

"Mahallenizin sadakati göz dolduruyor Salih bey. Peki ya siz de mi adalete yardımcı olmayacaksınız?"

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin