"Gerçeğin Ötesinde"

1.3K 133 8
                                    

Önümdeki adam, sipariş ettiği dönerini bitirmek üzereydi. Bu süre zarfında gayet rahat bir tavır sergilemesinin yanı sıra konuşmuyordu da ve bu beni yine fazlasıyla tedirgin ediyordu. Ben de bundan faydalanarak bir süre düşündüm, ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Benim bir insanı, hatta bir kadını öldürme olasılığım bile yokken karşımda canavar gibi bir polis beni sorguluyordu.
“Düşün düşün. Burada düşünecek daha çok vaktin olacak. Bana önce ilişkinizi anlatacaksın. Ne zaman başladınız? Neler yaptınız? Belki de...”

“Belki de ne?”

Yemeğini bitirip, peçetesiyle ağzının kenarını iyice sildikten sonra tüm çöpleri poşete koydu ve devam etti:

“Belki de suç ortağındı o senin? Tabii ya. Beraber cinayetler işlediniz ve bir şeyler ters gitti. Çıkarlarınız doğrultusunda hareket etmeye başladınız. İş böyle olunca, sen de öldürdün kızı ve kurtardın kendini.”
“Ben mi? Sizce bu kadar profesyonel bir katil miyim?”
“Onu ben bilemem. Anlat...”
“Hatırlasam niye anlatmayayım Başkomiserim? Bugün gözümü açtığımda kendimi burada buldum. Dört duvar arasında, tepemde bir lamba.”
“Dur ben sana hatırlatacağım. Gel seninle şöyle bir geçmişe yolculuk yapalım.” dedi hevesli bir şekilde. Oyun mu oynuyordu benle bu adam? Rüyada gibiydim, sanki birazdan bu kabustan irkilerek uyanacakmışım gibi.
“Kapat gözlerini.”
“Niye?”
“Kapat lan! Düşün şimdi. Üniversite son sınıftasın. Okuldan çıktın. Karşında Nehir var...”
“Komiserim hatırlamıyorum.”
“Lan az bir sus da odaklan! Okuldan çıktın. Karşında Nehir Kurtalan. Sen bu kızdan acayip hoşlanıyorsun.”
“Başkomiserim Nehir’i tanımıyorum bile nasıl gözümün önüne getireyim ki?”
“Bak, her şeyi unut. Kendini hafızanda yeniden canlandır. Sadece dediklerimi yap.”
“Peki.” diyorum ona itaat edercesine. Belki de başka şansım yoktu.
“Sen bu kızdan hoşlanıyorsun ve hemen kapının önünde de bir çiçekçi var. Gidip çiçeği alıyorsun. Beş, on lira artık her neyse. Cebindeki tüm para ona gidiyor. Eve dönüş paran yok. Ancak bu çiçeği daha anlamlı hale getiriyor. Kıza yaklaşıyorsun. Buraya kadar her şey tamam mı?”
Adamın dediklerinin hepsini kafamda kurguluyordum. Her ne kadar saçma gelse de uyuyordum dediklerine.
“Tamam, problem yok.”
“Kıza yaklaştın, verdin çiçekleri, ettin teklifini, o da kabul etti. Daha sonra kız da senin gibi psikopat çıkıyor.”
“Başkomiser’im...”
“Devam et. Sonra kız, senle daha fazla vakit geçirmek istiyor ve bir gece kulübüne götürüyor. Orada bir şeyler içip eğleniyorsunuz. Bir anda senin kızı biri kesiyor uzaktan. Kız da bundan rahatsız oluyor, sana söylüyor. Sen de kafa güzel tabii, tutup bira şişesini kafasına geçiriyorsun. Çıktı mı kavga?”
“Çıktı.” Şu son söylediğime ben bile inanmamıştım. Resmen kendimi kaptırıyordum adamın dediklerine.
“Heh, işte kavgada seni iyice bir pataklıyorlar üç,  dört kişi. Sen ve kız arkadaşın iyice sinirleniyorsunuz ve o adamı takip edip evini buluyorsunuz. Ciğerine üç mermiyle bitiriyorsunuz işini.”
“Silahı nereden bulmuşum?”
“Bakkal Rıza'dan ödünç almışsın.” diyor alaycı bir tavırla. “Bulmuşsun oğlum işte, ne biliyim orasını?”
“Peki telaş etmemiş miyim? Ellerim titrememiş mi? Bacaklarım geri geri gitmemiş mi tetiğe basarken? Korkmamış mıyım gözlerinin içine bakarken?”
“Korkmamışsın. Çünkü tam da o anda hafızan gidiyor.”
Bunu dediği anda gözlerimi açıyorum. Yuvalarından fırlayacakmış gibi bakıyorum Başkomiser Gazanfer'e.
“Ne yani, şizofren olduğumu tasdikliyor musunuz şimdi de?”
“Şizofren değilsin.”
“Ne demek oluyor o zaman hafızamın gitmesi?”
“Psikojenik füg.”
“Ne? O da ne oluyor?”
“Hafızanın kısa süreliğine gidip gelmesi. Yani hafızan on dakikalığına gider ve on dakikalık bir anı hiç hatırlamazsın. Sen de tam o anda işlemişsin cinayeti.”
“Hayır, yanlışınız var. Ben şizofrenim. Benden daha mı iyi mi bileceksiniz?”
“Şizofreni ne demek?”
“Şizofreni; kişinin düşüncesini, hareketlerini, duygularını ifade şeklini, gerçeği algılamasını çarpıtan ve kişinin diğerleriyle ilişkilerini bozan ciddi bir beyinsel rahatsızlıktır. Şizofreni hastaları çoğunlukla toplumda, işte, okulda ve ilişkilerde problem yaşarlar. Şizofreni hayat boyu süren bir hastalıktır, doğru tedaviyle kontrol altına alınabilir. Yaygın inanışın aksine şizofreni bölünmüş kişilik değildir. Şizofreni kişinin neyin gerçek neyin hayali olduğunu anlayamadığı bir zihinsel hastalık, bir psikozdur.”
“Ne bu, ezber mi?”
“Evet, ezberlemiştim. İnternetten bakıp doktora gittim ve bu özelliklerin hepsinin bende olduğunu söyledim, ama inanmadılar. Daha doğrusu önemsemediler.”
“Peki hayalinde farklı karakterler görüyor musun?”
“Evet, elbette.”
Yaslandığı sandalyeden doğrularak ellerini masanın üzerinde birleştirdi.
“O zaman sen şizofreni değilsin. Sen sadece kendini şizofren olduğuna inandırmak istiyorsun ve bu çok komik geliyor. Eğer şizofren olsaydın onların farkında bile olmazdın.”
“Bakın ben…”
“Sorgu bitmiştir. Sermet Müdürüme haber verip seni cezaevine göndereceğiz. Oradaki mahkumlara anlatırsın artık bunları. Ayrıca itiraf etseydin belki indirim felan kurtarırdın azıcık ucundan. Malum ülkemizde kravat takıp duruşmaya gidene bile indirim veriyorlar ya neyse.”
Ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. “Muraaat” diye seslenerek yanına bir genci çağırdı. Kapının önünde konuşmalarını duyuyordum.
“Şu içerdekine kelepçeleri tak, ben de Müdürümle görüşüp geliyorum.”
“Emredersiniz Başkomiserim!”
Murat denilen polis içeriye girdi. Yüzüme bile bakmadan kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni.
“Önce revire gidip şu kafandaki bandajı çıkartacağız. Oradan da cezaevine.”
Bileklerime kelepçeleri takacağı sırada “Dur!” dedim.
“Ne diyorsun lan it! Dün akşamdan beri konuşmuyorsun, şimdi bir de emir mi veriyorsun?”
“Gazanfer Başkomiseri çağırın. Anlatacaklarım var.”
“Ne anlatacakmışsın?”
“Hatırladım...”

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>> 3. Bölüm

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin