"GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ"

726 98 11
                                    

17 Nisan 2015

'Pamir, babam seni akşam tekrar yemeğe çağırdı.

"Nerden çıktı bu hayatım?"

'Ne bileyim? Babamın ısrarı işte. Ne olacak hem gel bu akşam. Artık boks maçım var diye de bahane uyduramazsın.

"Iyi, peki. Gelirim." Diyorum ve telefonu kapatıyorum. Akşama iki saat var daha. Bi Kutay Dede'nin yanına uğramayı planlayıp montumu giyiyorum. Kutay Dede'nin atölyesine vardığımda onu yine çocukları eğitirken görüyorum. Bir süre ses çıkarmadan onları izliyorum. Orada çocukluğumu görüyorum ben. Kendimi görüyorum. Onları izlerken dalıp gidiyorum.

"Sana diyorum. Ne dikildin kaldın orda? Geçsene içeri."

Bir anda irkiliyorum. Kutay Dede yanıma yaklaşıp kolumdan tutuyor ve kısık sesle,"Iyi misin oğlum sen?" diye soruyor.

"Iyiyim Dede, iyiyim. Dalmışım."

Daha sonra ringi cepheden gören masaya geçip oturuyorum. Kutay Dede de mutfağa koşup iki taze çayımızı getiriyor.
"Ne zahmet ettin Dede. Çok kalmayacağım zaten"

"Yok öyle bi arkadaşa bakıp çıkmak. Burdan girdin mi bi çayımı içeceksin."

"Peki, öyle olsun bakalım."

Sıcak çaydan bir yudum alıp söze başlıyorum,"Dede.. Şu Nehir vardı ya,"

"Ee ne olmuş?"

"Babası, sanki benim boksör olduğumdan şüpheleniyor gibi son zamanlarda sık sık yemeğe çağırıyor."

"Çağırsın oğlum. Senin saklayacağın bir şeyin yok ki. Boksörüm de ne var bunda?"

"Nasıl derim ben? En son ki olayı unuttun mu? Daha yaram bile taze. Bunu bi duysa kızının yüzüne bakmama bile izin vermez."

"Ya oğlum, o mesele bitti gitti unut onu. Ve ayrıca nerden bilecek? Sen de kurtuldun onlardan. Bak şu an tertemiz ne güzel hayatın var."

"İşte bunun bir gün bozulmasından korkuyorum. Neyse bi bu gece de gideyim bakalım ne konuşacak benle."

"Belki de sen fazlasıyla abartıyorsun. Kız babası sonuçta. Bunlar gayet normal."

"Haklısın. Neyse ver de senin şu emektarın anahtarlarını da onunla gideyim."

"Ulan deli. Bunun için geldin zaten sen yoksa uğrar mısın lan buraya." diyor gülümseyerek ve ayağa kalkıp askılıkta asılı olan ceketinin anahtarlarını çıkarıp bana veriyor.

"Ayıp ediyorsun be dede."

"Konuşma lan. Hadi git. Bak gece tam 11'de arabayı kapının önünde istiyorum ona göre."

"Sen varya kralsın, krall." diyerek kalkıyorum ve arabaya binip anahtarları çeviriyorum. Yaşlı Chevrolet homurdanarak çalışmaya başlıyor. Nehir'in evinin yolunu tutuyorum.

Arabayı gelişi güzel kapının önüne park ediyorum. Aşağı inip üstümü başımı düzeltiyorum. Arabanın aynasına eğilip bir de saçımı düzeltiyorum. Ardından kapının önüne gelip zili çalıyorum. Bikaç saniye bekleyip cevap alamayınca bir kez daha çalıyorum ve kuş sesi bir kez daha ötüyor. Yine cevap yok.. Tam elimi üçüncü kez çalmak için anahtara götürecekken kapı açılıyor.

'Ah, hayatım. Kusura bakma yemeği hazırlıyoduk. Biraz geciktik de.

"Yoo, sorun değil. Baban geldi mi işten?"

"Hı hı, içerde."

Nehir ile tokalaştıktan sonra içeri salona geçiyorum ve karşımda dev bir masa, üstünde ise birbirinden güzel ve lezzetli görünen yemekler... Nehir'in babasıyla tokalaşıyorum, ardından annesiyle. Daha sonra bana işaret edilen sandalyeyi çekip masanın başına oturuyoruz hep birlikte.

C · 208 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin