15 // Kesit

2.6K 258 41
                                    


Şirkette ilk günüm olmasına rağmen kendimi bu denli yorduğum için birilerinin bana teşekkür etmesini falan beklemiştim ama sonuç koca bir hiçti. Şirketin Dış Ticaret bölümünde çalışsam bu kadar yorulacağımı sanmıyordum.

Şirketten dışarıya adım attığım ilk an, topuklu ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Bütün gün ayakta durmaktan her tarafım sızlıyordu. Tabii tüm ağrılarım, hemen sol köşede arabasına yaslanıp beni bekleyen Ali Mertoğlu'nu görmemle uyuşuverdi. Yorgunluktan ölen halim ona doğru adımlarken canlandı ve son üç dört adımımda neredeyse koşmaya döndü. Boynuna atladığımda ellerini iki tarafımdan geçirip arkamda sımsıkı birleştirdiğini hissettim.

"Koca bir günüm sensiz geçti."

"Gün hâlâ bitmiş sayılmaz." diye mırıldanıp güldüm ve dudaklarımı kulağının hemen altındaki dövmenin üstüne bastırdım. Bu dövmeyi sahiplenmek beni feci mutlu ediyordu.

"Çok yorgun görünüyorsun."

"Yine saklayamadım, değil mi?"

Cıkladı. Gülümseyip geri çekildim ve dalgın dalgın gözlerine baktım. "Ne zaman bir şey gizleyebildim ki zaten?"

Alnını alnıma yasladı ve derin bir nefes aldı. "Ben bir şey gizlemeye kalkma sakın."

Ali öyle diyince birden yutkunma hissi belirdi boğazımda ama yutkunamadım. Sanırım ona söylemekte geç bile kalmıştım.

"Ali..."

"Hım?"

"Ali...şey--"

Birinin arkamdan öksürdüğünü duydum. "Ooops! Yanlış bir zaman mı?"

Ali'nin yüz ifadesi değişti ve bakışları omzumun üstünden, başkasına kaydı. Arkama bakmaya gerek duymadım, o kişinin Gurur Varol olduğunu bilmek için insanın içini ürperten ses tonunu işitmek yetiyordu. Elim refleks olarak Ali'nin koluna gitti. Her an her şeyi yapabilecekmiş gibi durması hoşuma gitmiyordu.

Gurur oldukça sakin bir şekilde, "Sadece asistanıma yarınki toplantı için göndereceğim e-mailleri kontrol etmeyi unutmamasını söyleyecektim." diyip omuz silktiğinde Ali'nin zaten çatık olan kaşları, tamamen çatıldı.

Dudaklarımı birbirine bastırıp sinirle gözlerimi kapattım. İşte başlıyoruz!

"Bana sadece Dış Ticaret bölümünde çalışacağını söylemiştin." Ali, sert bakışlarını Gurur'dan çekip bana yönelttiğinde, o ezici maviliğin altında ezildiğimi hissettim.

"Sana anlatacaktım."

"Onun asistanı olmayı kabul ettikten sonra mı?" diye patladığında, Gurur ortamdaki gerilimin havasıyla keyifle gülümsedi.

Ona ters bir bakış attığımda, bana ben suçsuzum der gibi baktı. "Ben teklif bile sunmadım. Kendin istedin Selin."

Ali bunu duyunca iyice delirdi, kafasını şirket tabelasına çevirip sinirden dudaklarını ısırırken kolundaki elimi, eline indirdim ama hiç oralı olmadı. Felaket bir tartışma bizi bekliyordu.

"Size, iyi..." Gurur'a hışımla dönüp agresif bir bakış yolladığımda gülüp önüne döndü. "...her neyse."

Bize arkasını dönüp giderken, Ali'nin aniden elimin altından kurtulup ona doğru adımlamasıyla elim ayağım birbirine dolandı. Gurur'u durdurdu ve tam önüne geçip, ona doğru tehditkâr bir adım attı. İkisinin arasında durup öylece yaşanılacak şeyi beklemeye başladım, zira ne gücüm ne de varlığım onları durdurmaya yeterdi.

"Onu seninle paylaşmayacağım." Ali'nin tok ve kendinden emin sesi, öfkeli çıkan nefesinden daha korkutucuydu. Gurur ilk defa Ali'yle bu kadar karşı karşıya olmaktan çekinmedi. Aksine, yangına bir odun da o ateşledi.

"Senin nasıl biri olduğunu öğrendiğinde de bunu söyleyebilecek kadar yürekli misin Mertoğlu?"

O an, aralarında benim varlığından haberdâr olmadığım bir savaşın söz konusu olduğunu anladım. Ali'nin cesaret kokan gözleri yavaştan suçluluk duygusuna bulanırken Gurur zafer edasıyla gülümsedi.

Ali, staj için Varol Holding'in kapısını çaldığımdan beri bir tuhaftı. Tamam, bana sinirlenmesini anlayabiliyordum. Ali zaten hayatının yüzde doksan sekizini bana sinirlenerek sürdürüyordu. Lakin bu suçlu ifadesinin altında yatan şeyden hiç hoşlanmamıştım. Basit bir sinirden kaynaklı değildi, başka bir şeyler dönüyordu.

Ali bir anlığına bana döndü, gözleri donuklaşmıştı. Ona burada neler döndüğünü sormak istedim ama anlatmayacağını bildiğimden sadece bakışlarına karşılık vermekle yetindim. Gurur'un yüzündeki gülümseme sırıtmaya dönüştü ve usulca Ali'ye yaklaştı.

"Ateşine su tutup içindeki yangına bir son verebilirsin. Ama sakın içimdeki denize ateş tutmaya kalkma. Kimse öc almak için suya ateş tutacak kadar aptal değildir. Bilirsin, işe yaramazsa boğulursun."

Ali uzunca gözlerime baktıktan sonra Gurur'a döndü. "İçinde boğulduğun denizlere olan ilgin bir türlü bitmiyor, değil mi?" Ali insanın içini titreten bir gülümsemeyle geriye çekildi. "O halde devam et, durma. Sonunda kendi denizinde boğulan sen olacaksın."

Hercai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin