Bölüm 10: "Armağan"

7.5K 516 167
                                    

Playlist: Rita Ora - Poison

2003, İstanbul

"Tamam şişeyi çevirme sırası bende!"

Ellerimi heyecanla birbirine çarpıp hızla şişeyi çevirdim. Ali saklambaç oynamayı kesin bir dille reddettiğinden beri her canımız sıkıldığında bu şişe çevirmece oyununu oynuyorduk. Ali'nin kuzenleri ve arkadaşlarıyla çok sık oynadığı bir oyundu ama onlarla oynarken keyif almadığını söyleyip, bütün oyunlar gibi bu oyunu da benimle oynamayı onlarla oynamaya tercih etmişti.

Şişenin soru ucu bana, cevap ucu ona gelince dudaklarımı büküp ezici bakışlarımla ona döndüm. "Ne tür bir hediye seni...mutlu eder?"

Sorum üzerine kıkırdamaya başladı. "Çok salaksın. Böyle soru mu olur?"

Kaşlarımı çattım. "Salak değilim, sen sorumun cevabını ver."

Kıkırdamayı kesip bana yan bir bakış attı. "Ne biliyim...daha önce hiç düşünmedim ki! İstediğim her şey şuan elimin altında zaten!"

"Deli misin Ali? Ben yaklaşan doğum günü hediyelerinden bahsediyorum! İnsan doğum gününde gelecek hediyeleri hiç düşünmez mi?"

Haince sırıttı. "Demek bu yüzden sordun!" diye kırdığım potu haykırdığında kollarımı gövdemde birleştirip hıhladım.

"Madem hediye senin için fark etmiyor, o zaman benimde senin için bir hediye seçmeme gerek kalmadı!"

Suratındaki hain ifade yerini tebessüme bıraktı. "Zaten hediye gibisin."

Yine anlamayacağım türden şeyler söyleyip kafamı karıştırdığında beklemeyip, "Ne diyorsun sen yine?" diye sordum.

Şişenin üstünden uzanıp burnuma vurdu. "Şişeyi çevirme sırası bende, diyorum."

Ardından şişeyi hızla çevirdiğinde bakışlarımı yavaşça yerdeki şişeye çevirdim ama başından beri bir nokta canımı sıktığından dayanamayıp şişe hâlâ dönerken onu kavrayıp durmasını sağladım. "Ya zaten sadece ikimiz varız, niye şişenin çevrilmesi gerekiyor ki? Sırayla birbirimize soru sorsak olmaz mı?"

Kafasını iki yana salladı. "Olmaz. Seninle oynadığım hiçbir oyun eksik olmamalı. O yüzden...şimdi şişeyi ben çeviriyorum."

Soru ucu ona, cevap ucu bana geldiğinde dudak büktüm. "Sor haydi!"

Saniyenin üçte birinin içindeyken, parlak gözleri gözlerimle buluştu. "Daha önce benden başka bir arkadaşın oldu mu?"

Önüme gelen saçlarımı arkaya attım. "Bir de bana salak diyorsun. Peki sen niye cevabını bildiğin soruları soruyorsun Ali?"

Bilmiş bir tavırla omuz silkti. "Olmadığını bilmek ve bunu senden duymak hoşuma gidiyor da ondan. "

Ters bir bakış attım. "Salak olduğun kadar bencilsin de..." duraksadım. "Daha önce hiç arkadaşım olmadı. Aslına bakarsan benim kimsem yoktu. Güneş beni evlat edinmeden önce...kimsesizdim."

Ali sorduğuna pişman olmuş gibi aniden duruşunu ve ifadesini değiştirdiğinde suratından geçen kızgın ifadeye anlam veremedim. "Sus," dedi hemen. "Bir başkasının söylemesine tahammül dahi edemeyeceğim şeyi söyleme sakın. Sen kimsesiz değilsin. Ben varım, Güneş var. Asla yalnız olamazsın."

Şişeyi yana yuvarlayıp aniden kollarını etrafıma doladığında ona göre daha küçük olan ellerimi belinde birleştirdim. "Ama bazen düşünüyorum da...eğer siz--"

Hercai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin