İYİ OKUMALAR...
Nefessiz kaldı kadın! Ne arkasına bakabiliyor ne de durabiliyordu. Hayatında ilk kez elbise giymekten nefret etmişti.
Gece karanlığında patika yolu görmesi oldukça zordu ve bir de bu zorluğa hız kesmeden yağan nisan yağmuru ekleniyordu. Üzerindeki sarı çiçeklere sahip elbise çamurdan gözükmüyor dizlerinden kanlar akıyordu. Yağmur birikintilerinden bir tanesine daha düşmekten son an da kurtulmuştu.
Gözyaşları yağmur damlaları ile bütünleşmişti. Kucağında pembeler içindeki daha altı aylık olan bebeğini sıkı sıkıya tutuyordu. İnsanlar evlenince değişirdi ya hani. O, bir bebeği olduğunda değişmişti.
Giyimine, makyajına, süsüne o kadar önem veren herkesin ulaşmak istediği kişi olan kadının şu an bebeği uğruna her yeri yara doluydu.
Eşinden önce bile bebeği gelmişti ve her zaman da o gelecekti. Evet, eşine aşıktı ama bebeği daha savunmasız masum bir varlıktı. Eşi kendisini koruya bilecekken bebeğinin öyle bir gücü yoktu.
'Koruyamadı, o da kendisini koruyamadı.' Kadının beyninde yankılanan ses yeni gözyaşları oluşturmuştu. Haklıydı o ses. Eşi kendisini savunabileceği halde o bile Vahşet karşısında çaresiz kalmıştı.
Kadın bir kez daha yalpaladı. Bir elini yerdeki çamur birikintisine koyarak yeniden ayağa kalkıp koşmasını sürdürdü. Şu an bedenine saf korku hakimdi. Kendisi için değil bebeğine bir şey olacağı için deli gibi korkuyordu. O güçlü değildi.
Vahşet diğer bebekleri öldürdüğünde aileleri üzülmüştü ama toparlanmışlardı. Kadın bunu yapamazdı. Eğer geç kalsaydı ve bebeği ölseydi... Hayır, bunu düşünmek dahi istemiyordu. Vahşet'e yalvarırdı çünkü. Bebeği ölürse onu da öldürmesi için yalvarırdı ama Vahşet bunu yapmazdı.
Vahşet bir tür bebek faşisti idi. On gün içerisinde dört bebeği katletmiş ve onlardan başka hiç kimseye dokunmamıştı. Hiç kimsenin aklı almıyordu bunu, bir bebek ne yapabilirdi? Bebekler masum ve saf varlıklardı Vahşet'e ne yapmış olabilirlerdi? O kesinlikle Vahşet'i. Böyle bir caninin başka bir adı olamazdı.
Kadın, bebeğine daha sıkı sarıldı. Arkasına bakmamış olsada Vahşet'in geldiğini duyduğu adım seslerinden anlayabiliyordu. Koşmasını daha hızlı hale getirmeliydi ama artık gücü kalmamıştı. Neredeyse bir saattir koşuyordu ve hala patika yoldan çıkıp caddeyi görememişti.
"Seni kurtaracağım bebeğim, kurtulacaksın Durum." Nefes nefese söylediği sözler ardından eşiyle beraber bir ağaca bağladıkları kırmızı kurdeleyi gördü. Ağacın olduğu yerde adam, kadına evlenme teklifi etmişti. Kadın bunu çok net hatırlıyordu.
Koşmasına devam etmesi gerekirken birkaç adım yavaşlamış ama sonra yeniden hızlanmıştı. Az önce olanlar istemesede aklının bir köşesinden beynine hücum etmeye çalışıyordu. Düşünmemeliydi, eğer düşünürse bütün her şeyi unutup geri dönebilirdi. Bunu yapmamalıydı. Hem zaten Vahşet'in istediği de bebeğiydi, eşine bir zarar vermezdi ki değil mi?
Olmuyordu. Kadın dudaklarını ısırdı. Çığlık çığlığa bağırmak istiyordu. Eşini evde başından kan akıyorken bırakmıştı ve şu an içi sızlıyordu. Kadın her şeyin biteceğini kendi kendine tekrarladı. Ona göre her şey bitecek ve eşi ile bebeğiyle mutlu bir yaşamları olacaktı.
Başka bir şey olamazdı. Eşini kaybetmeye dayanamazdı ama bebeğinide kaybedemezdi. Lanet olsun, kadın az önce bebeği ve eşi arasında seçim yapmak zorunda bırakılmıştı. Kendisini o kadar kötü hissediyordu ki bir tarifi yoktu.
İçi param parça oluyor ama buna rağmen savaşıyordu. Ne yapabilirdi ki şu anda? Eşini bir kere bırakmıştı, bebeğini seçmişti geri mi dönecekti? Dönerse bebeği ne olacaktı? Hayır, geri dönemezdi. Eşi de yaşayacaktı çünkü caddeye az kalmıştı ve hemen yardım isteyecekti.
Sahi ya yardım edebilecekler miydi ona? Evlerinde o kadar koruma varken Vahşet geldiğinde bir tanesine bile rastlamamıştı değil mi? Peki, caddedeki insanlar ona nasıl yardım edecekti? Doğru ya polisler devriye geziyorlardı artık.
Vahşet vakası ortaya çıktığından beri hiçbir şey yapamıyor sadece devriye geziyorlardı. Elleri kolları bağlıydı her konuda çünkü Vahşet ardından hiçbir iz bırakmıyordu. Tek yaptığı bebekleri öldürmek ve üzerlerinde kırmızı saplı bıçak bırakarak kanlarıyla bedenlerine saat yazmaktı.
Kadın bunların hepsini haberlerde izliyordu. Eşine korkuyla bakardı her gece ve eşi de sırf onun içinin rahat etmesi için koruma sayısını arttırmıştı. Peki, ne işe yaradı? Neredeydi o kadar koruma? Yoktular ve kadın bebeğiyle bir başınaydı.
Aklına hiçbir zaman kendi başına bunların geleceği gelmemişti. Evet, korkuyordu belki olur diye ama bu kadardı işte. Olsa bile eşine güveniyordu. Kim ona bulaşmak isterdi ki? Hiç kimse!
Kadın kucağında olan hareketlilik ile gözlerini bebeğine çevirdi. Uyanıyordu ve bu hiç iyi değildi. Uyanırsa ağlardı ve Vahşet onları daha kolay bulurdu. Kucağında bebeğini hafifçe salladığı sırada yeniden ayağı bir çamura battı ve dizlerinin üzerine düştü.
Ayağa kalkmak için bir müddet çabaladı kadın ama çok fazla zorlanıyordu. Arkasına bakmaya deli gibi korksada arkadan bir ışık ön kısmı aydınlatmıştı. Adım sesleri hızlanmaya başladı. Kadının nefesi de o adımlar ile eş değer olarak hızlandı.
Ne kadar canı yansada ayağa kalkarak koşmasına devam etti. Işık hala gözüküyordu. Korkusuna bir çaresi yoktu ve arkasına bakması gerekiyordu ama yapamazdı. Eğer bakarsa yeniden düşerdi ve bu sefer kalkamaya bilirdi.
Adım sesleri dışında müzik sesi de kulağına ilişmeye başladı. Kafasını yerden kaldırıp karşısına baktığında caddeye çok az kaldığını görüyordu. Yüzünde bir tebessüm oluştu. Bu lanet günde sevineceği tek şeydi bu. Hem bebeğini kurtarmıştı hem de eşi için yardım isteye bilecekti.
"Kurtuldun Durum, kurtulduk bebeğim." Adımlarını hızlandırırken arkasındaki ışık yok olmuştu. Bu sefer gözlerinden sevinç için yaş akıyordu. Bitmişti birazdan kurtulacaklardı. Çok az kalmıştı ve patika yolda bir ses yankılandı.
"Sadece şanslıydın Duru. Bir sonraki sefere annen yanında olamayacak." Kadın caddeye ilk adımını attı. Az önceki ses kulaklarında yankılanıyor ve görüş alanı bulanıklaşmaya başlıyordu. Hayır, şimdi bayılamazdı. Dayanmalıydı.
"Yardım edin!" Sesi fısıltıdan farksızdı ama orada bulunan bir polis arabasının içindeki genç polis kadını ilk adımında fark etmişti. Kim patika yoldan bir anda çıkan ve üzeri çamur olan birisini fark etmezdi ki?
"Yardım edin!" Kadın yeniden seslendiğinde bir adım daha attı. Genç polis arabandan hızlıca indi. Islanmak umurunda bile değildi. Kadına doğru koşmaya başladığında diğer polisler ve siviller polise baktılar ve şaşkınlıkla kala kaldılar.
Hemen toparlanan diğer polislerde kadının yanına doğru koşmaya başladı. Bu sırada ise kadın bebeğini hala sıkı sıkı sarılıyorken dizleri üstüne çökmüştü. Görüş alanı bulanıklaşıyor ve başı dönmeye başlıyordu.
Ne olursa olsun bir kez arkasına dönüp Vahşet'i görmek istiyordu. Yağmur damlalarının yerde oluşturduğu küçük akarsuya doğru sırt üstü düştüğünde bebeğine bir şey olmaması için kucağında üstte tutuyordu ve kafasını patika yola çevirdi.
Kap karanlık yerde görebildiği tek şey ise havada asılı gibi duran bir adet bıçaktı. Ve o bıçak yavaşça yere doğru hareket ederken bir süreliğine üzerinde bir çift göz gördü ve hemen ardından bıçak yere düştü. Kadında daha fazla dayanamayarak gözlerini yumup bebeğini kucağından alan kişiye teslim etti ve dudaklarından tek bir kelime döküldü.
"VAHŞET..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞET / GÖLGE
Mystery / ThrillerBir insan ölür bir insan doğardı. Düzen buydu. Ama bir gün düzen bozuldu. Ölmemesi gereken bir bebek ölmüş ve yerine başka bir bebek doğmuştu. İşte o gün; Gölgenin hayatı bitmiş, Vahşet'in hayatı başlamıştı... ... 28/04/2017