2) O

838 201 475
                                    

İYİ OKUMALAR...

Genç kız sıranın üzerindeki siyah güllerden gözlerini alamıyordu. Artık boş kalacak olan sıraya siyah güller hiç yakışmamıştı. Zaten Nihal de hiç sevmezdi siyah rengini ama şimdi onun anısına sırasında siyah güller vardı. Genç kızın içindeki burukluk arttıkça gözlerine gelen yaşlar da artıyordu. En çok da düşündüğü Nihal'in ailesinin bu acıya nasıl katlandığıydı. Çok yakın olmamalarına rağmen kendisi bu haldeyken annesi ve babası kim bilir ne haldeydi, ne kadar canları yanıyordu.

Lavinya daha fazla ayakta duracak gücü kalmadığını fark etti. Takside dinlemek için çıkarttığı kulaklığını tekrar yerine bırakmak için sırt çantasını önüne doğru getirip açtı ve kulaklığını hiç umursamadan içine attı. Ardından gözüne arka taraflardan bir yeri kestirip o tarafa doğru yürümeye başladı bir yandan da sınıfa göz gezdiriyordu.

Şu anda amfide yüze yakın insan vardı ve sınıf mevcutları 256 idi. Kuvvetle muhtemeldir ki her zaman olduğu gibi o kadar kişi gelmeyecekti. Genç kızın da işine geliyordu bu. Sonuçta ne kadar az insan, o kadar iyi eğitimdi ve genç kız fazla kalabalık ortamları da sevmiyordu.

Oturacağı yere geldiğinde telefonunu çıkartıp dersin başlamasına ne kadar kaldığına bakıp önce çantasını bıraktı ve ardından kendisi oturdu. Kafasını telefondan kaldırdığında ise görmemesi gereken o gözleri görmüştü. Az önce Lavinya'nın bulunduğu yerde, yere çökmüş bir şekilde gözlerini ayırmadan Lavinya'ya bakıyordu.

Genç kızın kalbinin ritmi hızla değişirken, nefes alış verişi de düzensizleşmeye başlamıştı. Onu sürekli görüyordu evet ama o, ona hiçbir zaman bakmamışken şimdi neden gözlerini kenetlemiş bakıyordu?

Birbirlerine kesintisiz bir şekilde bakarken içeriye Profesör girmişti. Siyah gözlü çocuk yine gözlerini ayırmayıp ayağa doğru kalkmıştı. Lavinya ise çoktan gözlerini kaçırmış sınıfa hangi hocanın girdiğine bakıyordu. Kürsüye çıkan hocayla kendisine lanet etti. Bu Özcan hocaydı ve Lavinya konuya çalışmamıştı.

Özcan hoca, onların psikoloji derslerine giriyordu. Bütün sınıf hatta bütün okul onu çok sever ve saygı duyardı Özcan hoca ise Nihal'i çok seviyordu. Her derse geldiğinde onunla sohbet etmeden, konuşmadan derse başlamazdı. 40 yaşlarında olmasına rağmen fazla enerjik ve genç duruyordu şayet saçında ki hafif beyazlar olmasa kimse ona kırk yaşında demezdi. Esmer ve kahverengi gözlüydü. Sıradan bir insandan tek farkı profesör olmasıydı.

Özcan hoca kürsüye elindeki kitapları bırakmıştı. Bir kere olsun kafasını kaldırıp sınıfa bakmaması Lavinya'nın gözünden kaçmamıştı. Buna dikkat edecek bir diğer insan ise şuan Lavinya'nın arkasındaki sırada oturmuş ona bakıyordu. Elini uzatıp mikrofonu alan Özcan hoca sonunda gözlerini amfide gezdirmişti ve direk olarak gözüne siyah güller çarpmıştı. Mikrofonu ağzına doğru yaklaştırıp kürsüden inerek siyah güllere doğru yaklaştı.

"Acı olsun bugünkü dersimiz." Siyah güllerin bulunduğu, eskiden Nihal'e ait olan sıranın önüne geldiğinde elini uzatıp bir tanesini aldı. Giymiş olduğu beyaz önlüğün altında yer alan siyah gömleğin cep kısmına yerleştirdi.

"Her zaman psikolojik bir sorunu olan insanlarla uğraşmayacaksınız. Bazen kendisini buna yönlendiren insanlar çıkacak karşınıza." Derin bir nefes alıp arkasını döndü ve kürsüye doğru yeniden ilerlemeye başladı. Herkes şuanda profesörün çektiği acıyı tahmin edebiliyordu ama kimse konuşacak cesareti kendisinde bulamadığı için susuyordu.

"Birisi gelecek, acı çekiyor olacak. En sevdiği insanı kaybetmiş olacak mesela ve bunun acısı onu öyle yakıp kavuracak ki, kendisini bir bilinmezlikte bulacak. Sonra psikolojik bir şey olduğunu düşünecek. Evet, bu psikolojik bir şey fakat bu sizin yapacağınız konuşarak yönlendirmeye girmeyecek. Bu insanın içindeki acıyı öldürmesiyle olabilir ve konuşmak kifayetsiz kalır." Kürsüde gözleri hala siyah güllerdeyken ne söylediğini idrak edemiyor sadece konuşuyordu.

VAHŞET / GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin