16) AŞK

269 59 209
                                    

İYİ OKUMALAR...

Bir insan ölür bir insan doğardı. Düzen buydu. Ama bir gün düzen bozuldu. Ölmemesi gereken bir bebek ölmüş ve yerine başka bir bebek doğmuştu. İşte o gün; Gölgenin hayatı bitmiş, Vahşet'in hayatı başlamıştı...

"Bu ne demek şimdi?" Artık konuşacak hali kalmayan Lavinya cümleleri zar zor toparlıyordu. Gün ağarmaya başlamıştı.

Kayıktan indikten sonra Araf hızla Berna'yı arabasına doğru götürürken peşinden de diğerleri geliyordu. Sonunda arabanın arka koltuğuna yatırdığı Berna'nın yanına Özcan hoca geçerek bileğine bir iğne yapmıştı. Fakat hiçbir işe yaramamıştı. Çünkü iğne ile geçebilecek boyutu zehir çoktan aşmıştı. Şu an Berna'yı kurtarabilecek birisi varsa o da Kenan beydi. Ama ona da ulaşılamıyordu.

Öyle bir şeydi ki bu gözlerinin önündeki adamı kaybediyorlarken Lavinya'yı nasıl koruyacaktı Araf? Bir cevap yoktu. İşte en çok can yakan buydu, cevapsızlık!

"Bu sefer gazeteden bir parça göndermiş ve bu gerçekten tuhaf." diyen arkada oturmakta olan Özcan hocaydı. Herkes bu kadar gerginken Lavinya'nın zarftan bahsetmesi biraz olsun onları sakinleştirmesine rağmen Araf hala aynı gerginlikteydi.

Araf arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki arkalarından tek başına gelen Tuna ona yetişmekte zorlanıyordu.

Lavinya ön koltuktan sürekli arkada kan kusan Berna'ya bakıp duruyor bir yandan da zarfın içinden çıkan gazete parçasını anlamaya çalışıyordu. Her şey için kendisini suçlamaktan başka bir şey gelmiyordu ellinden ve o da bunu sonuna kadar yapıyordu.

Araba yavaşlamaya başladığında Lavinya etrafa bakıp nerede olduklarını anlamaya çalışıyordu çünkü burası hastane değil bir evdi. Hızla gazete parçasını tekrar zarfın içine koyup şaşkınlık ve anlamsızlık dolu bakışlarını Araf'a çevirdi.

Araf kendisinden son derece emin bir şekilde arabayı durdurmuş ve inerek Berna'yı alıp evin içine doğru yol almıştı. Lavinya bir sürü soru sormak istiyordu ama şu an hiç zaman olmadığı için sessizliğini sürdürüp arabadan indi.

Elindeki zarfı tekrar arka cebine koyduktan sonra Özcan hoca ve Araf'ın koşar adım eve girmelerini izledi. Çok geçmemişti ki arkadan gelen arabadan inmekte olan Tuna'yı görünce de yanına giderek biraz olsun şaşkınlığını bir köşeye atıp onunla beraber evin içerisine doğru yol almaya başladılar.

Çok büyük olmayan bir evdi ve dış kapı direk olarak salona açılıyordu. En son Lavinya içeriye girdiği için kapıyı da arkasından kapatmıştı. Tuna hemen sol tarafında aşağıya doğru inen merdivenlere doğru yöneldiğinde Lavinya da onun peşinden basamaklardan birer birer inmeye başladı.

Lavinya her basamakta suratına vuran soğuk havayla kollarını bedenine sarmıştı. Son basamağı da geçtiğinde uzunca loş ışıklarla dolu bir koridorda gözlerini irice açmış bir şekilde Tuna'nın arkasından bakıyordu. Bugün için şaşkınlık kat sayısını doldurduğunu zannederken hala daha şaşırabiliyordu.

Uzunca koridorda bir sürü kapı doluydu. Tuna en sondaki kapıya doğru gidiyor Lavinya da ağır adımlarla peşinden onu takip ediyordu. Kapı çelikti ve paslanmıştı. Ardına kadar açık kapının önünde duran Lavinya içeriye girememişti.

Gördüklerine inanmamakta ısrarcı olarak kafasını iki yana salladı. Kendi kendisine fısıltıyla konuşuyorken bedenini bir çift iri el arkadan sarmalamış onu tekrar koridora doğru götürüyordu. Gözlerinde yeni yaşlar birikmeye başlamıştı. Rüyaydı onun için bütün bu olanlar ve birazdan uyanacaktı.

Gözlerini sımsıkı kapatıp tekrar açtı. Karşısındaki kapı kapanmış artık o paslı kapıdan başka hiçbir şey görmüyordu. Sırtının yaslandığı bedeni yeni fark etmişti ve hemen geri doğru çekilerek arkasını döndü.

VAHŞET / GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin