ARAF'TAN...
Çok lanet bir şeydi lan bu! Çok iğrenç, berbat bir duyguydu. Hadi seversin, tamam ama neden sahip çıkmazsın ki? Ben, ona söz vermiştim. Ona bir şey olmayacaktı.
Tutamadım sözümü. O adi köpek, onu benden aldı. Tam iki gündür onsuzdum ve bu bana o kadar zaman sonra dehşet bir acı veriyordu. Vahşetten hiçbir not ya da başka bir şey gelmemişti.
O gün Erol Bey ile kavga ediyorken korumalardan birisi gelmişti. İki koruma başından darbe alınarak bayıltılmıştı. O anda anlamıştım işte. Vahşet'in asıl planı buydu. Tek istediği Lavinya'nın yalnız kalmasını sağlamaktı.
İşin kötü tarafı ise Gölge de ortalıklardan kaybolmuştu. Gölge'ye yıllardır ulaşabilen tek kişi Erol Bey iken şu an o da ulaşamıyordu.
"Araf! Yeter artık! O kızı seviyordun bunu biliyorum ama şu an elimizden hiçbir şey gelmiyor." Elimdeki bira şişesiyle Özcan ağabeye döndüm. Olaylar gerçekleştiğinde hemen Özcan ağabeye haber vermiştim. Bir sürü kişiyi ile her yerde Lavinya'yı aradıklarından dolayı uykusuz kalmıştı ve gözaltlarında morluklar vardı.
"Olmuyor ağabey. Ben, ona söz vermiştim." İçimdeki acı kelimelerim ile daha da artmaya başlamıştı. Sanki dev bir yanın vardı ve ben kendimi içkiye verdikçe bu yangın sönüyor gibiydi. Koca bir yudum daha elimdeki biradan aldıktan sonra sinirle oturduğum koltuktan kalkarak şişeyi yere fırlattım.
Etrafın dönmesine aldırmadan ceketimi alarak kapıya doğru ilerledim.
"Araf, nereye gidiyorsun?" Özcan ağabeye bakmadan cevap verip kapıdan çıktım.
"Onu bulmaya! Sende Tuna'nın yanına git ağabey. Bütün kamera sistemine ulaşmadan uyku yok ona." Kapıyı sertçe çektikten sonra derince içime temiz havayı aldım. Baş dönmem biraz daha azalıyor gibiydi. Arabama doğru yürümeye başladım.
Arabamın yanına geldiğimde kaputuna yaslandım. Düşünmeliydim, her şeyi en başından düşünmeli. Tam üç cinayet işlenmişti. Yirmi sene önce Lavinya beşinci bebekti değil mi? O halde sırayı bozup Lavinya'yı öldürmemiş olmalıydı.
Vahşet planlıydı, bir kez daha Lavinya'yı elinden kaçırmak istemezdi. Kusursuz bir plan yapmış olmalıydı. Geçmişse yirmi dört saat demiş ama kırk sekiz saat sonra bir bebeği öldürmüş. Şimdide yirmi dört saat demişti ve Lavinya'yı kaçırmıştı. Onu hala öldürmemiş olmalıydı değil mi? Dördüncü cinayetini işlemeden Lavinya'yı öldürmezdi büyük ihtimalle ve şu an kırk sekiz saat dolmuştu yani dördüncü cinayetin işlenmiş olması gerekiyordu.
Ellerimi saçlarımın arasına daldırarak arabanın içerisine girdim. Arabayı çalıştırdığım sırada tam karşımda arabaya binen Özcan ağabeyi gördüm. Büyük olasılıkla Tuna'nın yanına gidiyordu.
Arabayı sürmeye başladığımda aynı zamanda da düşünüyordum. Ölen o bebeklerin hepsi Erol Beyin grubundaki adamların çocuklarıydı. Aralarında kesinlikle bir bağlantı olmalıydı. İlk başlarda sadece mafyaların bebeklerini öldürdüğünü düşünmüştüm ama bende o baştaki mafyanın oğluydum. Bana neden hiçbir şey yapmamıştı?
Bebekleri araştırması için Tuna'ya söylemiştim. Hala daha bir haber bekliyordum. Umarım Özcan ağabey gittiğinde artık halletmiş olurdu. Telefonumun çalması ile arabayı sağa çekerek telefonu arka cebimden çıkartıp ekrandaki yazıya baktım.
Tuna arıyor...
İyi insan mı demeliydim yoksa can korkusu mu? Telefonu açarak hızlıca konuşmaya başladım.
"Ne yaptın? Bulabildin mi?" Cümlelerimin üzerine ceketimin cebinden sigaramı çıkartmak için hareketlendim.
"Buldum. İsimleri sana mesaj olarak atıyorum. Yalnız bir sorun var." Olmasaydı zaten Vahşet olmazdı. Onun geçtiği bir yerde nasıl sorun olmazdı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞET / GÖLGE
Gizem / GerilimBir insan ölür bir insan doğardı. Düzen buydu. Ama bir gün düzen bozuldu. Ölmemesi gereken bir bebek ölmüş ve yerine başka bir bebek doğmuştu. İşte o gün; Gölgenin hayatı bitmiş, Vahşet'in hayatı başlamıştı... ... 28/04/2017