15.BÖLÜM "Fotoğraftaki Diğer Kişi"

127 15 1
                                    

***

Belimdeki ve boynumdaki tatlı ağrıyla birlikte gözlerimi hafifçe araladım. Kafam hâlâ Güneş'in göğsündeydi. Kafamı çekmeye çalıştığımda, boynumdaki ağrı yüzünden hareket edememiştim. Elimle boynumu tuttuktan sonra hafifçe geri çekilip tek ayağımı yataktan aşağıya attım. Yataktan tamamen kalktığımda dün çıkardığım ayakkabılarımı giydim. Güneş'i uyandırmamaya çalışarak sessizce odanın içindeki lavabonun kapısını açtım. Elimi yüzümü yıkayıp çıktığımda Güneş de uyanmıştı.

"Günaydın," diyerek yanına ilerledim.

"Günaydın. Saat kaç?" dediğinde telefonumdan saate baktım.

"8.26," dedim ekrandan gözümü ayırmayarak. Eylül'den gelen bir mesaj olduğunu görünce hızlıca mesajlara girdim.

"Eylül;
Görünce hemen ara. Bir şey öğrendim."

Mesajı dün gece göndermişti. Ne olduğunu merak etsem de, Güneş'in yanında arayamazdım.

"Ben kantine iniyorum. İstediğin bir şey var mı?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. Odadan çıktığımda asansöre binip en alt kattaki kantine girdim. Tam Eylül'ü arayacakken kantinde oturan Baran'ı gördüm. Uykusuzluktan gözünün altı şişmişken, hâlâ elinde kahve bardağını tutuyordu. Kaşları ise her zamanki gibi çatıktı. Onunla arama mesafe koymak istesem de, bu hâli çok üzücü gözüküyordu. Güneş için uykusuz kalmışken, neden onun tehlikeli biri olduğunu düşünüyordu? Onunla ilgili bildiği ne vardı ki? Nasıl bir şey olabilirdi bu? Hepsinin cevabını sadece onda bulabilirdim.

Yanına giderek karşısındaki sandalyeyi çekip "Günaydın," dediğimde kafasını kaldırıp "Günaydın," dedi.

"Uykusuz görünüyorsun. Eve gidip dinlen istersen," dedim gerçek bir üzüntüyle. Kafasını iki yana salladı. Derin bir nefes alıp verdim. "Güneş'e bir şey olmayacağından eminim diyorsun ama hastaneden ayrılıp eve gitmiyorsun. O tehlikeli birisi, ondan uzak dur diyorsun ama kendin hep onun yanındasın. Ne biliyorsun Baran?"

"Belinda, eğer bunları bana asansördeyken ya da daha öncesinde sormuş olsaydın, sana her şeyi söyleyebilirdim. Ama artık benden bunu isteyemezsin. Bundan sonra da istediğin gibi davran. Sana artık Güneş'le ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim."

Kahve bardağını masada bırakarak kalkıp gitti. O söyledi diye Güneş'ten uzak duramazdım ki. Özellikle de nedenini açıklamıyorken... Baran söyledikleri şeylerde çok ciddiydi ama yine de ona güvenemiyordum. Eğer ona güvenirsem Güneş'ten vazgeçmiş olurdum. Ve ben Güneş'ten asla vazgeçemezdim. Özellikle de bu durumdan sonra.

Aklım çok karışıktı ve bu araştırdığım şeyleri bir an önce çözmek istiyordum. Telefonumu açarak Eylül'ü aradım. Birkaç çalıştan sonra telefonu ancak açmıştı.

"Alo. Uyuyor muydun?" dedim sessizce.

"Hayır, duştaydım. Ancak yetiştim telefona."

"Ee ne öğrendin? Bir an önce söylesen çok iyi olur yoksa ben burada çıldıracağım."

"Neden? Ne oldu ki?" dedi merakla.

"Az önce Baran'la konuştum. Neden Güneş'ten uzak durmam gerektiğini sordum. O da, asansördeyken ya da öncesinde sorsam söyleyebileceğini, fakat bundan sonra söyleyemeyeceğini söyledi. Kafam çok karışık Eylül... Kime güvenmem gerektiğini şaşırdım. Eğer Baran'a güvenirsem, Güneş'e olan güvenimin tamamen kırılmış olması gerekir. Bu yüzden bir an önce ne olduğunu çözmek istiyorum." Biraz bekledikten sonra devam ettim. "Hadi, sıra sende... Ne öğrendin anlat bakalım."

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin