9. BÖLÜM "Hayal Ya Da Gerçek"

89 14 0
                                    

***

Tek umudum da yıkılmıştı. Avukata ulaşamazsam aklımdaki sorulara cevap veremezdim. Numarasını mutlaka bulabileceğim bir yer olmalıydı. Sonuçta babamın eski avukatıydı. Evrakları biraz karıştırmam gerekecekti.

Kapı çalmaya başladığında panikle oturduğum yerden kalktım. Güneş gelmiş olmalıydı. Yavaş adımlarla kapıya ilerlerken kapı bir kere daha çaldığında adımlarımı hızlandırarak kapının önünde durdum. Kapı deliğinden baktığımda, Güneş kafasını aşağıya eğmiş bekliyordu.

Kendimi suçlu hissederek kapıyı yavaşça açtım. Neşeli bir ses tonuyla "Hoş geldin," dediğimde kaşlarını çatmış beni izliyordu. "Girsene içeriye," diye devam ederken içeri girmesini bekledim. Salona doğru geçtiğinde peşinden ilerledim. Oturduğu ikili koltuğun diğer tarafına oturarak kafamı koltuğun arka tarafına yasladım. Gözlerimi hafif araladığımda üzerimde dolanan gözlerini gördüm.

"Yine ne oldu?" dediğimde beni yavaşça kendine çekip başımı göğsüne yaslamamı sağladı. Birden ne olduğunu anlamasam da, bir şey söylemedim. Kalbim yine fazlasıyla hızlı atıyordu ama onu bırakıp geri çekilmek istememiştim.

"Güneş, kaç gündür benimle ilgileniyorsun. İstersen biraz arkadaşlarının yanına git. Sürekli yanımda olmana gerek yok."

Amacım onu evden kovmak değildi. Kaç gündür yanımdan ayrılmadığı için sıkıldığını düşünüyordum. Çünkü ben olsam sıkılırdım. Bir şey söylemeden saçlarımla oynamaya devam etti. Gitmek istemediğini anladığımda başka bir şey söylemeyerek elimi göremediğim omzuna koydum. Bütün gün göğsünde uyuyabilirdim. Aramızda nasıl bir şey olduğunu çözemesem de bunu sevmiştim.

"Yanımda olduğun için teşekkür ederim," dediğimde çenesini başımın üzerine yasladı. Saçlarımdan öperken kokumu içine çekişini hissetmiştim. Kafasını başımın üzerinde kaldırıp, saçımla oynamayı bıraktığında göğsünden kalktım. Yüzüne baktığım hâlde o, aşağıda tuttuğu ellerine bakıyordu. Kaşları çatıktı ama sinirli değildi. Daha çok düşünüyormuş gibi duruyordu.

O an zihin okuma yeteneğimin olmasını istemiştim. Aklından neler geçtiğini okumayı o kadar istemiştim ki...

Koltuktan kalkarak kapıya doğru hızlı adımlarla ilerlediğinde birden ne olduğunu anlayamamıştım. Güneş'in psikolojisinin bozuk olduğu açıkça belliydi. Hastalığının nedeni sigara ve alkolden çok psikolojisinin bozuk olmasıyla ilgiliydi. Böyle davrandığında onu tanıma isteğim daha da büyüyordu. Onun hakkında bildiklerimi doğru çıkarıyordu.

"Güneş. Güneş bekler misin?" diyerek arkasından koşsam da ona yetişemeden kapıyı açıp sertçe geri kapattı. Arkasından gitmeyi ne kadar istesem de, cesaret edememiştim. Kapı deliğinden bahçeye bakarak arabaya binip gidişini izledim. Gözümü delikten çekerek kapıya sertçe yumruk attım.

*

Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek televizyona odaklanmaya çalışıyordum. Neye sinirlendiğini bile anlayamamıştım Güneş'in. Türkiye'de kaldığıma pişman oluyor gibiydim. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı ama hiç arkadaşım yoktu. Buradaki tek arkadaşım da, yaklaşık bir saat önce ne olduğunu anlamadan kapıyı çekip çıkmıştı. Bu davranışlarını hastalığına vermeye çalışsam da, bir süre sonra beni de yıpratıyordu.

Odama çıkarak lavaboya girdim. Yüzümü yıkadım ve nedenini bilmediğim ağlamamı kesmeye çalıştım. Sadece sinirlerim bozulmuştu. Güneş ne kadar hasta dahi olsa böyle davranması gerekmezdi. Onu iyileştirmeye çalışırken kendimi mahvedemezdim. Kafa dağıtmak için gidebileceğim tek kişi babamdı. Oraya ise nasıl gideceğimi bilmiyordum. Evde tıkılıp kalmıştım. Bir taksi bulup adresini bildiğim tek yer olan kafeme gitmem lazımdı. Umarım orada bana yardım edebilecek birilerini bulabilirdim.

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin