19.BÖLÜM "Unutulmayacak Anılar"

68 10 11
                                    

***

Korkunun en hissedilen hâli damarlarımda dolanırken, karnıma giren ağrılar vücudumun titreyip kasılmasına neden oldu. Eylül'ü birkaç kez aramış olsam da cevap vermemişti. Oyalanmayıp evden çıkarak koşar adımlarla caddeye doğru ilerledim. Bir taksi çevirdiğimde adresi vererek yolun bir an önce bitmesini bekledim.

Taksi durduğunda karnıma giren ağrıyla birlikte yüzümü ekşittim. Depoya benzer eski bir binanın önünde durduğumuzda taksiden inip inmemek konusunda kararsız kalmıştım. Eylül beni neden böyle bir yere çağırmıştı?

"Efendim geldik."

Hâlâ inmediğim için taksici bir an önce inmemi bekler gibi konuşuyordu. Yaklaşık beş dakikadır içinde durduğum taksinin parasını ödeyip indim. Taksi hızla hareket ettiğinde sıçrayarak arkamı döndüm. Burası çok korkunç gözüküyordu. Büyük deponun büyük kapısından içeriye girmek sadece korku duygusunu yitirmiş insanların işiydi.

Telefonumu elime alıp Eylül'ü arasam da meşgule atmıştı. Telefonumun titremesiyle gelen mesajı açtım.

"Eylül;
İçeriye gel."

İçimden geçirdiğim onca küfürden sonra yavaş adımlarla içeriye doğru yürüdüm. Ürkek adımlarla içeriye doğru ilerlediğimde içerisinin kimseyi göremeyecek kadar karanlık olduğunu fark ettim.

"Eylül, neredesin?" diye bağırdığım.

Ne sesi olduğunu anlamadığım büyük bir gürültüyle yerimde sıçrayıp kafamı yukarı kaldırdım. İçerisinin bir anda rengârenk ışıklarla dolup aydınlanması ve yan taraftan çıkan kişilerin 'iyi ki doğdun' şarkılarını söylemesiyle kafamı hızla etrafımda gezdirmeye başladım. Hepsinin bir oyun olduğunu anlamam biraz uzun sürmüştü. Hâlâ saf saf etrafımda neler döndüğünü anlamaya çalışırken, siyah kıyafeti içinde parlayan Güneş'i buldu gözlerim.

"İyi ki doğdun," dediğinde gözlerimi yüzünden çekip etrafa tekrar bakmaya başladım. İnsanlar söylediği şarkıyı bırakmış ve etrafımızda bir daire oluşturmuştu. Kafenin çalışanları, Güneş'in arkadaşları, tanımadığım insanlar, hatta Baran bile buradaydı.

"Böyle sürpriz mi olur Güneş? Sürprizlerde bir kafeye girersin ve arkadaşların sana haber vermeden pasta getirir. Eski bir depoya çağırmaz."

Sinirime karşılık verip tek kaşını kaldırarak yapmacık bir ciddiyet oluşturdu. "Bunların modası geçti. Böylesi daha akılda kalıcı olur," dedi alayla gülerken.

Eylül'ün boynuma atlamasıyla birkaç adım geri gittim. "İyi ki doğdun aşkım. Demek ki bir depoya girecek kadar güveniyorsun bana." Eylül boynumu kopartacakmış gibi sarılırken kendimden ayırmaya çalışıyordum.

"Seninle sonra görüşeceğiz Eylül. Zaten sabahtan beri telefonlarıma bakmıyorsun." Sinirim geçse de tavrımı değiştirmemiştim.

"Planın bir parçasıydı," diyerek kafasını yana eğip gülümsedi. Birbirleriyle ne zaman tanışıp bu planı kurguladıklarını bilmesem de bunu onlara sonra soracaktım. Kollarımı göğsümde birleştirip etrafımı tekrar inceledim. Depo eskiydi ama içindeki ışıklar ve masalar çok yeniydi. Karşımda duran dev ekranın üzerinde fotoğrafım ve 'iyi ki doğdun' yazısı vardı. Karanlık ortamı aydınlatan renkli ışıklar içerisinin bir gece kulübü gibi gözükmesini sağlıyordu. Güneş önümden çekilip yanıma geldiğinde üzerinde garson kıyafetleri olan iki çocuk tekerlekli bir masanın üzerindeki büyük pastayı bizim olduğumuz tarafa ittiriyordu.

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin