13.BÖLÜM "Rahatsız Güven"

85 14 0
                                    

***


Ambulansın sireni kulaklarımı doldururken, gözümdeki yaşlardan önümü göremiyordum. Etrafımdaki insanların sesleri başımın içinde gürültü olarak yankılanıyordu. Ne söylediklerini, ne anlattıklarını, ya da ne yaptıklarını anlamıyordum. Sadece olduğum yerde durup, Güneş'in sedyeye koyuluşunu izledim. Bir elin elimden tutmasıyla, sanki bundan önce nefesimi tutuyormuşum gibi derin bir nefes aldım. Başımı hafifçe elimden tutan kişiye kaldırdım. Baran'dı. Kendime gelerek elimi sertçe çektim.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdım. Beni dinlemeyip yanımızdaki arabanın kapısını açarak eliyle arabanın içini gösterdi.

"Bin Belinda."

"Seninle hiçbir yere gelmiyorum."

"Belinda, ben asla senin veya Güneş'in kötülüğünü istemem. Bin şu arabaya da hastaneye gidelim," dediğinde kaşlarımı çattım. "Bu yüzden mi ona vurdun? Hasta olduğunu bilmiyor musun? Neden kavga ettin onunla?"

Çatık kaşlarını daha da çatıp, kafasını iki yana salladı. "Hadi bin arabaya. Yanına gideceğiz." Başka şansım yoktu. Bu telaşta taksi bulamayacak kadar dalgındım. Açtığı kapıdan içeri girerek kapıyı sertçe kapattım. Baran da arabanın önünden ilerleyip yan tarafıma geçerek sürücü koltuğuna oturdu. Ağlamam kesilmemiş, sinirim gitmemişti.

"Senin yüzünden. Senin yüzünden bu hâlde," dedim fısıldayarak. Kısa bir süre bana bakıp, ardından tekrar önüne döndü. Üzgün değil, daha çok sinirli gibiydi. Ama sinirinin Güneş'e mi, yoksa kendisine mi olduğunu anlayamadım. Kafamı tekrar önüme çevirerek, önümüzdeki ambulansa baktım. Gözlerimdeki yaşlardan dolayı önümü buğulu görüyordum. O, benim için her şeyden daha önemliydi. Onun için günlerce bile ağlardım. Onu üzmeyip yanından ayrılmamam gerekse bile bunu becerememiştim. Eğer ona bir şey olursa, kendimi asla affetmezdim.

Ambulans durduğunda hastanenin kapısında bekleyen doktorlar, ambulansın içinden Güneş'i alıp başka sedyeye yerleştirdiler. Hastanenin içine girdiklerinde hızlıca arkalarından ilerleyip baygın yüzünü izledim. Doktorlar onu yoğun bakım bölümüne aldığında durduğum yerden biraz ilerideki üçlü sandalyelere oturdum. Yüzümü ellerimin arasına alıp hıçkırıklarımı arttırdım. Omzuma değen elin sahibinin kim olduğunu anladığım için kafamı kaldırmadım. Her şeyin sebebi o'ydu. Onun yüzünden şu an buradaydık.

Kafamı ona çevirmeden omzumu çekip yanından ayrıldım. Hastanenin tuvaletine girerek aynada yüzüme baktım. Her yerim kıpkırmızı olmuştu. Ellerimi ıslatarak bağırmaktan yanan boğazıma götürdüm. Parmaklarımı yavaşça boynumda gezdirirken gözyaşlarım yavaş yavaş azaldı. Tuvaletten çıkarak tekrar yoğun bakım bölümüne gittim. Biraz sonra Baran tekrar yanıma gelmişti. Hiçbir şey söylemiyor, yalnızca yanımda oturuyordu. Yoğun bakım ünitesinin kapısı açılınca birlikte ayağa kalkmıştık.

"Güneş nasıl? O iyi mi?"

Doktor gözlerime baksa da cevap vermeden Baran'a yönelmişti. "Baran, seninle biraz konuşalım mı?"

İkisi yanımdan ayrıldığında arkalarından bakakalmıştım. Kalktığım sandalyelere geri oturup Baran'ın yanıma gelmesini beklemiştim. Doktorun ona ne söylediğini ve onu nereden tanıdığını merak ediyordum.

Koridorun diğer ucunda belirince ayağa kalktım. Yanıma kadar gelip omzuma dokunarak "Otursana," dedi. Söylediği şeyi yaparak oturdum.

"Sana ne söyledi doktor?"

"Yarın sabah ameliyata alacaklarmış. Bu ameliyattan sonra da iki ay boyunca tedavi görüp yeni bir ameliyata daha girecekmiş. Eğer tedavilerini aksatmazsa, tamamen kurtulma şansı olacakmış."

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin