30.BÖLÜM "Sahipsiz Mesajlar"

20 6 2
                                    

***

Âdeta donmuştum. Ne bir his, ne bir tepki, ne de bir kelime... Hiçbiri yoktu şu an içimde. Sadece boşluk vardı. Hayatımın her alanını kaplayan boşluklar.

"B-bu ne yapmaya çalışıyor," diye kekeledim. Gözümü yoldan ayırmamaya çalışıyordum. Telefonu elimden bıraktığımda kaşlarım çatık, gözlerim dolu bir şekilde önüme baktım. 'Babanın öldürüldüğü' diyordu mesajda. Kaan, babamı birinin öldürdüğünü biliyordu.

"Belinda, korkma. Sana hiçbir şey yapamaz o. Bunlar yalnızca tehdit mesajları." Gözlerimi silip burnumu çektim.

"Korkmuyorum," dedim dişlerimin arasından sinirle çıkan sesimle. İçimi müthiş bir öfke kapladı. Nefes almamı zorlaştırdı. İçinden çıkmaya çalıştıkça, intikam ateşini harladı.

Babamı öldüren kişinin ölmesini istiyordum. Bana bunları yaşatmaya hakkı yoktu. Biliyorum, şu an hapisteydi... Ama birkaç hafta, belki de birkaç gün sonra tekrar mahkemeye çıkacaktı. Onunla ilk kez karşılaşacak olmam aklıma gelince içimi ürperti kapladı. Hiçbir şekilde ölmesini istediğim kararımı değiştiremezdim. Babama kavuşamadıktan sonra bütün amaçlarım mahvolurken, kendime yeni bir amaç daha edinmiştim.

Hayallerimi mahvedenin, hayatını bitirmek...

*

"İşte burası," dediğinde yavaş yavaş arabayı durdurmaya başladı. Yolun yarısından sonra arabayı Güneş kullanmaya başlamıştı. Arkamızdan gelen Baran da bir şeyler olduğunu anlayarak arabasını yanımızda durdurdu. Arabadan indiğimde Güneş de inip yanıma gelmişti. Yüzümden atıp unuttuğum öfkem tekrar kalbime yansısa da, bu sefer acıyla harmanlanmıştı. Kaybetme acısıyla.

Gözlerim dolarken Baran'ın arabasından inen Eylül yanıma geldi. "Neden durduk? Belinda sen iyi misin?" dediğinde ona cevap vermeyip tenha sokağı inceledim.

"Burası Deniz Amca'nın öldürüldüğü yer," deyip Eylül'ün kulağına doğru konuştu Baran. Yine de söylediği şeyi duyabilmiştim.

"Bir katil yüzünden öldü benim babam. Onun da tıpkı babam gibi ölmesini istiyorum. Onu kendi ellerimle öldürmek istiyorum."

"Belinda, sakin ol," dedi Güneş yanıma ilerleyerek.

"Sakin falan olamam. Eğer mahkemeden sonra delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakılırsa, yemin ediyorum ki onu öldüreceğim. Onu kendi ellerimle öldüreceğim."

"Belinda, yeter," diye bağırma sesi geldi kulağıma. Kafamı aniden Eylül'e çevirdim. "İnsanların yaşayıp, yaşamamasına sen karar veremezsin. Sen bir katil değilsin." Gittikçe bana yaklaşıyordu.

"Ama o bir katil. Görmüyor musun Eylül? Ben onun yüzünden bu hâldeyim. Onun yüzünden babamı hayatım boyunca bir daha asla göremeyeceğim."

Ona bağırıyor olsam da yüzündeki sert ifadeyi değiştirmeyerek yanıma kadar geldi. Elini uzatarak bileğimi tuttuğunda, gözlerinin içinde parıldayan öfkeyi gördüm.

"Belinda, sen babanı..."

Eylül'ün eli bileğimden ayrıldığında cümlesini yarıda kesmişti. Güneş, Eylül'ü geriye çekerek benden uzaklaştırdı. "Eylül, yeter. Eğer daha fazla konuşup Belinda'yı üzmeye devam edersen..." Cümlesinin geri kalanını gözleriyle tamamlamıştı. Tam o anda, Eylül derin bir nefes alıp Güneş'i ittirerek, yüzüne sertçe tokat attı. "Sakın," diye bağırdı ardından. "Sakın beni tehdit etmeye kalkışma."

Gözümdeki yaşlar durulurken, "Baran, al şu kızı şuradan," diye sinirle Eylül'ün bileğinden tuttu Güneş. "Yoksa elimden bir kaza çıkacak."

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin