16.BÖLÜM "Üvey Abi"

91 12 0
                                    

***


Kafamı sola çevirip ofisimden görünen sahil manzarasına baktım. Eğer bunlar daha önce bizim kafemize gelmişlerse, benim mutlaka hatırlamam gerekirdi. Gördüğüm kişileri kolay kolay unutmayan bir insandım. Ama Derin ve Egemen'i daha önce görmemiş olduğuma yemin edebilirim. Büyük bir ihtimalle ben okuldayken kafeye gelmiş olmalılardı. Eğer böyleyse Karon onları hatırlardı ama henüz fotoğrafı ona atmamıştım.

Baran'ın, Güneş'in evine gelmesiyle kendime zaman ayırıp hızla kafeye uğrayarak şu an karşımda oturan Eylül'le konuşmaya başlamıştım. Bunun nasıl bir şey olduğunu çözmeye çalışmak, çıkışı olmayan labirentte dolaşmak gibiydi. Ya duvarların üzerinden atlayacaktık, ya da dolaşmaya devam edecektik.

Sıkıntılı bir şekilde derin nefes aldım. Belki de sadece tesadüftü. Aksi hâlde bir şey saklıyor olsalar, Derin sosyal medya hesabından paylaşmazdı. Kafam çok karışıktı ve ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.

"Belinda fotoğrafı orada yaşayan arkadaşlarından birine at. Belki onlar tanır."

Bu sorusuyla, ona hayat hikâyem hakkında hiçbir şey anlatmadığımı fark ettim. Şu an bunun sırası değildi ama bir gün mutlaka anlatacaktım.

"Teyzem var. Sen fotoğrafı atmadan önce de onunla konuşuyordum zaten. Ona atayım da bir baksın," dedim telefonu çantamdan çıkarırken.

"Ben;
Karon burası bizim kafemiz. Bu ikisi de Derin ve Egemen. Onları daha önce gördün mü?"

Mesajı atmamla telefonum titremişti.

"Kimden: Karon
Kesinlikle bir iş çeviriyorlar ya da artık insanlar Türkiye'den, New York'a bizim kafemiz için geliyor. Ayrıca bunları daha önce görmedim ama buradaki çocuklara soracağım. Benden haber bekle."

Tek isteğim bir an önce şunları hatırlayan birinin çıkmasıydı. Belki şüpheli bir davranışlarını hatırlayabilirlerdi.

"Belinda. Aklıma harika bir fikir geldi. Bu Derin'in gittiği Angel Bar'a gidip Derin hakkında, hatta tanıyorlarsa Güneş hakkında bilgi alalım. Hem bizi tanımazlar da."

"Fena fikir değil. Ama kime soracağız."

"Eğer oraya sürekli gidiyorsa herkes onu tanıyordur. Barmenlerden birine sorabiliriz."

"Tamam, yarın o bara gidelim."

"Öğlen buluşuruz o zaman. Ama patron olarak bana izin vermesi için müdürle konuşur musun? Yoksa işten çıkamam. Arkadaş bile olsak hâlâ kafende bir garsonum."

"Yarın gelip kendim alırım seni. Şimdi çıkayım ben. Sonra görüşürüz."

Kafeden çıkıp bir taksiye bindim. Arabam en son hastanenin otoparkında kaldığı için ilk önce hastaneye gidip arabamı aldım. Ardından kendi evime doğru sürmeye başladım. Baran, Güneş'in yanında olduğu için çok rahat davranıyordum.

Eve geldiğimde kapısını açarak tozlu masanın üzerine çantamı bıraktım. Ev gerçekten çok pisti. Bu evi temizleyebilecek birini bulmam lazımdı. Bunu aklımın bir köşesine yazıp doğruca odama ilerledim. Ilık suyu açıp duşun altında kemiklerimi gevşetirken yaşadığım her şeyi bir anlığına da olsa unutmaya çalışıyordum. Ama tabii ki unutamıyordum çünkü unutamayacak kadar çok şey yaşamıştım. Bundan sonra, daha ne olabilirdi ki?

*

Akşam saatlerini çoktan geçmiş, gece yarısına yaklaşıyorduk. Kumandayı alarak koltuklardan birine yattım. Güneş kendi odasında tek başına takılırken ben de televizyondaki saçma kanallarda geziyordum. Televizyonda rastladığım bir filmden sonra aklıma yapacağımız film partisi gelmişti.

Gecenin SessizliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin