3.Anlaşma
Pınar'dan
Bazen çok değerli biri olur, bazende sokaktan geçen bir yabancı. Hepsini hissettiren ya sımsıcak bir gülücük ya da öfkeli bir bakış...
Hayatımın nerden sonra raydan çıktığını merak ediyorum!
21 yaşında eğitim-öğretim fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyim. Öğretmen olmak istiyorum. Ama İstanbul'un pahalı kolejlerinden birinde bilmem kaç bin kazanıpta öğrencisine bir şey kazandıramayan bir öğretmen değil. Ufak bir köyde okumak için yanıp tutuşan küçük yüreklerin öğretmeni olmak istiyorum. Evet burdan da anladığınız gibi sınıf öğretmenliğiydi hayalim. Hala öyle aslında. Sadece benim için çok büyük dünya için küçük bir karar verdikten sonra...
Haldun-Ela Tandoğan çiftinin evinde evlatlık olarak yaşıyorum. Beni resmen evlatlık edinmediler ama kendi evlatlarından da ayırmadılar. Ela abla ve Haldun abi bana yanlarında yaşamaya başladığım ilk günden itibaren iyi ve fazlasıyla merhametli davrandılar. Aileden biri gibi büyüdüm. Çocuklarıyla aynı imkanlara sahip oldum. Fakat her zaman içinde yaşadığım ailenin hiç bir şeyi olmadığımın bilincinde oldum.
Üniversiteye başlarken benim için yep yeni bir hayat başladı. Kendi imkanlarımla okuyamayacağımı bildiğim için sadece okula kaydımı yaptırıp dondurmaya karar vermiştim. Bir sene kendime bir ev tutup az buçuk kendimi geçindirebilecek kadar para biriktirdikten sonra ikinci sene okula başlamayı planlıyordum. Tabi bu arada bu evden de ayrılacaktım.
Hiç bir şey planlandığım gibi gitmedi. Haldun abi okul masraflarımın ona yük olmadığını ama illaki karşılığını ödemek istiyorsam hem evde Ela ablaya yardımcı olabileceğimi hatta bana aylık maaş bağlayıp sigortamı ödeyeceğini söyledi. Ertesi gün benim için bir banka hesabı açtırıp aylık olarak maaşımı ödemeye başladı. Artık sigortalı çalışandım. Öncesinde de evde ufak tefek işlere yardımcı olduğum için yadırgamadım. Hatta kendimi eskiye nazaran hafiflemiş hissediyordum. Zaten senelerdir evde yardımcılık yapan Seher abla vardı. Eskisi gibi işlere koşamadığı için Ela ablanın başka birini daha işe almak istediğini bir iki kez duymuştum. Seher ablayı sadece mutfakta tutmak istiyordu.
Yeni hayatım eskisinden daha güzel bir şekilde devam ediyordu. Ela ablanın iki çocuğu vardı.
Semih ve Aysima.
Geldiğim sene Aysima evin neşe kaynağıydı. Semih ve yan evde oturan aile dostlarının oğlu Cihan Aysima'nın etrafında pervane oluyorlardı. Onlara bakıp kıskanırdım. Benimde iki abim vardı. Annem ve babamla birlikte evimizde çıkan yangında ölene kadar.
İstanbul'a uzak bir şehirde, Bartın'da, merkeze uzak bir köyde yaşıyorduk. Annem ev hanımıydı. Üç ineğimiz vardı. Annem hem hayvanlara bakar hemde evimizin bahçesinde sebze meyve yetiştirirdi. Babamda Zonguldak'ta kömür madenlerinde çalışıyordu. Babam sık sık eve gelemesede geldiği zamanlar evimizde bayram havası eserdi. Yeni elbiseler, oyuncaklar ve mis gibi somun ekmeği. O vakitler köydeki bakkalda ekmek satılmıyordu. Ekmeği annem evdeki ocakta pişirirdi. Sac ekmeği. Sıcak sıcak üzerine tereyağı sürüp yediğimde, yiyebileceğim daha güzel bir şey olduğunu düşünmezdim. Annem bir de peynir yapardı. Abimlerle kavga dövüş paylaşamazdık. Ama ben küçük olduğumdan bana kıyamazlardı.
Hatıralarım her ne kadar bulanık olsada hatırlayabildiklerim çok güzeldi.
Sonra ne olduğunu aylarca hatırlayamadım. Şoka girmişim. Günlerce hastanede kalmış, vücudumun hatırı sayılır bir kısmı yanmıştı.
Yapayalnızdım.
Köyden bir yakınımız bana sahip çıkmıştı. Beni akrabalarıma götürdüler. Babaannem ve dedem vefat etmiş. Amcalarım da beni kız çocuğuyum diye istemediler. Evde erkek çocukları varmış yabancı bir kızı hanelerine sokamazlar, günahmış. Sanki erkek olsam sahip çıkacaklardı. Aynı bahaneyi anne tarafım kullandı. Anneannem yaşıyordu ama o da dayımın yanında yaşadığından ne kadar istesede bana sahip çıkmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
General FictionTUTULMA En güzel Tutulmadır Aşk. PINAR Önce parmaklarımız dolandı birbirine sonra ellerimiz kenetlendi. Sımsıcak bir arzu sardı bedenlerimizi. Beni ona iten, onu bana çeken bir güç vardı karşı koyamadığımız. Düşünmediğimiz, düşünemediğiz tek şey...