23. Borç.
Pınar'dan
Bir kez daha içimi cektim. Ağlamaktan içim dışıma çıktı. Saat gece yarısını geçiyordu ama ben uyuyamıyordum. Semih'in kapıyı çarpıp gittiği günden beri durup durup ağlıyordum. Hayatımda yolunda giden hiç bir şey yoktu. Sevdiğim adamdan hamileydim ama onun beni sevmediği yetmezmiş gibi bebeğimizi de istemiyordu. Benimle sevişirken hiçte istenmediğimi ya da sevilmediğimi hissetmemiştim. Onunla sevişirken dünya üzerinde yaşanabilecek en güzel zamanları yaşamıştım. Aklım, bedenim, kalbim onunla dolmuştu. Yıldızlara uzandığımı hissetmiş, muhteşem ışıklarını paylaşmıştım. Semih beni kollarına aldığında dudakları tenimde gezmeye başladığında güneş kadar sıcak, parlak ve ulaşılmaz hissettirmişti bana kendimi. Gözleri benim gökyüzümdü. Mavinin binbir tonu vardı içlerinde. Gece mavisi bakışları en sevdiğimdi. Bana arzuyla, şehvetle baktığında gölgelenen gözleri aklımın başımdan gitmesine neden oluyordu. Onunla ilgili endişelerim günden güne büyürken benden kaçtığını biliyordum. Kaçıyordu. Bizden kaçıyordu.
O istemesede onunla ilgili hayaller kurmaktan kendimi alamadım.
Halbuki sessiz sedasız çıkacaktım hayatından. Ömrümün sonuna kadar onu sevecektim ama yine de gidecektim. Başka türlüsü olamazdı. Ve olmadı.
Bizi kördüğümle birbirimize bağlamıştım.
Karnımdaki bebekle Semih'i kendime bağlamak gibi bir düşüncem hiç olmadı. Aklımda sadece onunla paylaşabileceğim kadar güzel zamanlar paylaşıp kendime hiç unutmayacağım anılar yaşatmak vardı. Onunla uzun bir hayat düşlemedim. Düşleyemedim. Bunun için bana izin vermedi.
Karnımdaki Allah'ın bana bahşettiği en büyük mucizeydi. Ona dört elle sarılacaktım. Çünkü o bana Semih'in verdiği ama benim için önemini bilmediği en büyük hediyeydi. İlk öğrendiğimde inanmak istemesemde belki dedim. Belki küçük mucizem Semih'i biraz olsun değiştirirdi. Onun hayatına çakılmıştım. Bebeğimin babasının hayatımdan çıkmasını istemiyordum. Benimde bebeğimizinde ona ihtiyacı vardı.
Ben kimsesiz bir çocuktum. Bir vakitler yanımda olan ailemle çok mutlu zamanlar geçirmiştim. Onlarla birlikte umutlarım hayallerim de yanmıştı. Zeliha anne ve ailesi bana sahip çıkmışlardı. Ela abla bana hiç bir şeyin eksikliğini hissetmemişti. Ama ben eksik yanımı hep hissetmiştim. Annemin babamın ve abilerim ile beraber keşke bende ölseydim diye kaç gece ağlayarak sabahlamıştım. Elbette bunları kimseye yansıtmak istememiştim. Çünkü bana aile olamaya çalışan insanlar gerçekten çok iyilerdi ve benim onlara bunu yapmaya halkım olmadığını düşündüm hep. Şimdi ise yine yalnızdım. Bu sefer yapayalnızdım. Kendi derdime o kadar düşmüştüm ki Ela ablayı ve Aysima'yı aramamıştım. Evden ayrılır ayrılmaz onlarla irtibatımı kestiğim için Ela abla bana kızgın olmalıydı. Şimdi ise onları aramaya cesaret edemiyordum. Utanıyordum.
En büyük hayalimi kendi ellerimle parçalamıştım. Beni seven bir adam ve bir kaç çocukla bana özel sevgi dolu bir ailem olacaktı. Kocamı çok sevecektim. Onun beni sevdiğini gözlerinde görecektim. Çocuklarımızı sevgiyle büyütecektik.
Gözlerim yine ağlama seansına hazırlanırken kendime engel olmadım. Yatağın ortasında dizlerimi gövdeme doğru çekip bana sormadan düşen gözyaşlarımı umursamadan uykunun beni teslim almasını bekledim. Belki rüyalarda bile olsa onun kollarında olurdum.
🌗
Bedenimi sarar baskıdan kurtulmak için uğraştım ama nafile bir çaba olduğunu anlamam uzun sürmedi. Beni kıskacına alan kollar öyle sıkıydı ki yüzümü gömüldüğü yerde kımıldayamıyordum. Ne olduğuna anlam veremeyince uyku halinden tamamen sıyrıldım. Ve tanıdık koku burun kanatlarıma doldukça ciğerlerim bayram etmeye başladı. Semih gelmişti. Yine beni kollarına almıştı. Debelenmekten vazgeçip imkanı varmış gibi daha da sokuldum göğsüne. İçeriye sızan güneş ışığından anlaşıldı üzere gün dolmuştu. Ama saat kaçtı bilemiyordum. Halimden şikayetçi değildim. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTULMA
General FictionTUTULMA En güzel Tutulmadır Aşk. PINAR Önce parmaklarımız dolandı birbirine sonra ellerimiz kenetlendi. Sımsıcak bir arzu sardı bedenlerimizi. Beni ona iten, onu bana çeken bir güç vardı karşı koyamadığımız. Düşünmediğimiz, düşünemediğiz tek şey...